Nohûdî Dîvan
“Kitaplık dâvâdır, kütüphane mânâdır…” sözü ile aklımda yer eden ve olağanüstü kütüphanesi nedeniyle kendisine hayran olduğum Sinan Ulakcı’nın yazdığı Nohûdî Dîvan (Simurg Art) isimli kitaptan geç haberim oldu. 28 Mayıs 2025 tarihinde (şairin doğum gününde) piyasaya çıkan kitabın kapağına da ayrıca bayıldım. Bulmaya çalıştım ama sanat kitabı tarzında olduğu için kırk adet basılan bu kitaba ulaşamadım. Ancak kitabın tanıtım metni, önsözü ve iki şiirin fotoğrafını bulabildim.
Şiir yazmak veya şiir kitabı alıp okumak galiba basılı gazeteyi/dergiyi cahile savunmak gibi bir şey haline geldi. Usûlî’nin (ö. 1538) dediği gibi: “gafil oturma cehl ile kim yutmağa seni, / ağız açıp durur yine bu ejderhâ-yı çarh.” Bu dizelerdeki “feleğin ejderhası” tanımı kötülüğün ve talihsizliğin insanı ele geçirmesine bir gönderme. Özetle cahil ile sohbet uğursuzluk getirir deniyor. Yani kendini bil, gaflete düşme cahil insanlarla oturup sohbet etme ki feleğin (çark) ejderhâsı seni de yutmasın. Peki bilge insanları nerede bulacağız? Elbette önce kitaplarda, Nohûdî Dîvan gibi eserlerde.

Nohûdî Dîvan yedi (dîvan) kitaptan oluşuyor, bunlardan birisi iki bölümden oluşan Halvet Dîvan. İlk bölümde iki şaire adanmış iki şiir var; biri Enis Batur diğeri Stéphane Mallarmé. Enis Batur’a adanan “kündekârî” isimli şiir ile çivisiz birleşen ahşap işçiliğine işaret eden Ulakcı’nın bu şiiri bir yolculuğun anahtarı gibi geldi bana. Günün birinde Nohûdî Dîvan’a ulaşabilirsem bu yazıyı tashih etmek zorunda kalır mıyım bilmiyorum, 28 yıl önce bir şiir kitabı çıkarıp ortadan kaybolduğum için şiir yazan efendilere karşı büyük saygı duyuyorum.
Enis Batur’a adanmış bu şiir, Fransız şiirinde sembolizmin kurucu figürlerinden biri olan Mallarmé’nin sembolist estetiğine saygı duruşu niteliğinde. Mallarmé, şiiri anlamdan çok çağrışım ve ritim üzerine kuran bir şair. Mallarmé’nin “Kitap, manevî bir araçtır” fikri, bence Nohûdî Dîvan’ın temel estetiğini yansıtıyor.
“Halvet Dîvan” bölümü, tasavvufi
inzivayı da çağrıştırıyor. Bununla birlikte Ulakcı’nın Nohûdî Dîvan‘ı geleneksel şiir anlayışını benimsiyor gibi görünüyor ama sadece öyle görünüyor. Sadece iki şiir ile bir dolu kitaba ve düşünceye doğru gittiğim için çok da şaşkınım. Ulakcı’nın şiirlerindeki anlamın katlanabilir, dağılabilir ve yeniden açılabilir doğası Mallarmé’nin “bir zar atışı rastlantıyı asla ortadan kaldıramaz” fikrini benimseyen bir yaklaşım. (Enis Batur’un Mallarmé’nin bu şiiriyle ilgili fikirlerini paylaştığı bir kitabı da var: Önkudöde.)
Çivit rengi kapağıyla en sevdiğim kitaplardan biri olan Enis Batur’un Doğu-Batı Dîvânı ile Ulakcı’nın Nohûdî Dîvan‘ı arasında bir bağ var gibi hissediyorum. Batur’un coğrafyalar arasında akan şiiri, Ulakcı’nın “katlanabilir dünya atlası” şiirindeki gibi haritacı tavrıyla örtüşür.
Ulakcı’nın şiirinde dizeler arasındaki boşluğu yahut sessizliği görünce François Cheng’in “Boşluk ve Doluluk” isimli muazzambir kitabı geldi aklıma.
Mallarmé’nin ifadesiyle, “Dünyada herşey, sonunda kitap olmak üzere vardır” — bu düşünce, Ulakcı’nın şiirinde yalnızca kelimeyi değil, sessizliği, boşluğu, zamanı ve belirsizliği de kitaba dönüştürmüş. Nohûdî Dîvan, yalnızca yazılmış değil, kurulmuş, inşa edilmiş bir kitap.
Sende Yorum yap