Introvert prensesin yeni albümü
İngiliz besteci ve şarkıcı Billie Marten’in yeni albümü yine kişisel gözlemler ve anılardan oluşan duygusal bir yolculuk. Marten şarkılarını bu defa müzikal açıdan daha zengin bir grup müziği eşliğinde icra ediyor

Billie Marten’i ilk Brick Lane’deki Rough Trade’de dinledim. 2019 tarihli “Feeding Seahorses by Hand” içe dönük (introvert), hatta bayağı kapalı, karanlık, kendini dünyadan saklayan, gardını almış bir albümdü. Elbette bu saydıklarım bunun içinde harika şarkılar bir albüm olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Marten şarkılarını sahnede tek gitar eşliğinde mırıl mırıl söylemiş, daha sonra dinleyicilerin arasına girip insanlarla sohbet edip, âdeta zorla ve nezaket gereği gülümsemeye çalışarak albümlerini imzalamıştı. Ya da bana öyle gelmişti. Marten’in yalnızlığı seven, kendi kendine gitar çalıp besteler yapan bir “introvert prenses” olduğu fikrine o zaman kapılmıştım. Aradan geçen albümlerde onu daha yakından tanıdık. Bir yandan da giderek dışa açıldığını gördük. “Flora Fauna” (2021) ve “Drop Cherries” (2023) Marten’in besteciliğini ve şarkıcılığını geliştirdi, bir yandan da hafifçe kabuğundan çıkmasını sağladı. Introvert prenses “Dog Eared” albümünde her zamankinden çok daha “extrovert”.
Ama elbette bir sahne insanı değil. Billie Marten kendi hâlinde olmayı sanatının bir parçası hâline getirmiş biri. Isabel Sophie Twindle (Billie Marten) 1999’da Yorkshire’da doğdu ve büyüdü. Küçük yaşta gitar çalıp şarkı söylemeye başladı. 12 yaşında YouTube’a videolar koymaya başladı. Ardından EP albümler yaptı. Nick Drake, Kate Bush, Damian Rice gibi isimlerden etkilendiğini anlatıyor bir röportajında. Ben vokalini Fiona Apple’a benzetmekten kendimi alamıyorum. Marten’in kendine has bir tarzı ve vokali var elbette ve bu hâliyle 1980’lerin, 1990’ların şarkıcı söz yazarı geleneğini devam ettiriyor.
Albümün prodüktörü Philip Weinrobe geçen yılın en iyi albümlerinden birine imza atan Adrianne Lenker’in de prodüktörü. Cass McCombs, Laura Veirs, Deerhof gibi isimlerin albümlerinde çalışmış. Bu tip grup sound’unu iyi bilen biri. Müziğin her katmanını ve her enstrümanı rahatça (Spotify’a rağmen) duyabiliyoruz. Elbette bir plak ya da CD’de dinlemek çok farklı bir deneyim olur. Marten’in albümü yılın en özgün, en dikkat çekici çalışmalarından biri.
Ne dinlesek
Blood Orange’ı bu hafta internete koyduğu duygusal şarkının adı “Mind Loaded”. Caroline Polachek, Lorde, Mustafa destek veren isimler arasında. Üzgün pop için güzel bir hafta.
KARDELEN’in “Kol Kola” adlı yeni şarkısı bu hafta platformlara düşen yeni şarkılardan.
Nine Inch Nails, “Tron: Ares” filminin müzikleri arasında yer alan “As Alive As You Need Me To Be” adlı yeni parçasını paylaştı. NIN özletmiş kendini.
Particiler koşun, Gorgon City’nin yeni şarkısının adı “Loveless”. Şahane bir ‘90’lar dans pistleri güzellemesi.
The Black Keys’in yeni şarkısının adı “On Repeat”. Rock, dans, blues her şey birbirine karışmış.
Madrigal’in bol keyboard’lu new wave esintili yeni şarkısının adı “Sana Ait”.

Bu belgeselleri takibe alın!
Metallica Saved My Life: Yönettiği müzik videolarıyla tanıdığımız İsveçli yönetmen Jonas Akerlund’un Metallica belgeselinde dinleyicilerin grubun hayatlarını nasıl değiştirdiğini anlatıyor.
It’s Never Over, Jeff Buckley’nin hayatına odaklanıyor. Yönetmen Amy Berg. Şimdiden takibe alalım yaz sonu yayınlanacak.
Billy Joel: And So It Goes, 20. YY’ın en büyük besteci ve şarkıcılarından birinin hayatına hayli doğrudan ve eyvallahsız bir bakış.
Yeni bir Oasis belgeseli şu an çekim aşamasında. Live 25 Tour yani yıllar sonra yeniden birleşme sırasında olan bitenler öncesi ve sonrasıyla verilecek. Şu an yayın tarihi belli değil.
Sende Yorum yap