Eşitsizliğe yatırım
Spor, yapısı ve felsefesi gereği eşitliğe karşıdır. Onlarca sosyal ve ekonomik öğreti, fırsat eşitliğinden başlayarak daha adil bir dünya düzeni kurmak için birbirine taban tabana zıt politikalarla eşitliği sağlamaya çalışırken, spor başlangıçta sizin için oluşturduğu kurallarla bir nefeslik eşitlik sunduktan sonra sizi eşitsizliğe davet eder… Rekabet kavramı onun için vardır. Daha farklı, daha başarılı, daha zengin ve daha güçlü olma iddiasındaki takımlar, santradan hemen sonra kıran kırana eşitlik bozma yarışına girerler.
Futbol ekonomisti dostumuz Tuğrul Akşar, 5 büyük endüstriyel ligle Süper Lig takımlarının bütçelerine, harcama limitlerine, personel ve oyuncu giderlerine bakarak dikkat çekici analizler yapıyor. Yeni kitabının adı, “Futbolda Eşitsizliğin Bedeli”. Kitabı tanıtırken farklı örneklere baktıktan sonra Türk futbolunda rekabet dengesinin her geçen yıl yıprandığını anlatıyor.
Hele son üç gün içinde ortaya çıkan şok edici gelişmelerden sonra şunları söylemekten kendini alamıyor:
“Osimhen, Uğurcan, Kerem, Ederson ve İlkay Gündoğan’ın Süper Lig’e transferleri kuşkusuz futbolumuzda daha renkli oyunların izlenmesini sağlayacaktır. Ancak finansal koşulları zorlayan bu transferlerle kulüplerin gelecekte sıkıntılı günlere hazır olması beklenmelidir. Taraftarları heyecanlandıran ve coşturan yeni kadrolar, eşitsizliğin ağır bedellerini tüm Süper Lig takımlarına ödetecektir. Finansal bakımdan bu kadrolar için harcanan kaynakların bütçelerdeki limitler, sponsor destekleri, maç günü gelirleri ve yayın hakkı payları ile karşılanması o kadar kolay değildir. Ortaya çıkan bu durum farklı projeler ve girişimlerle çözümlenmediği takdirde kulüplerimiz çok zor günler yaşayacaktır.”
Futbol sayesinde milyon euroları telaffuz etmeye çok kolay alıştık. Harcanan paraların büyüklüğünü belki TL karşılıkları ile daha iyi görebiliriz:
OSIMHEN: 75 milyon euro (3 milyar 600 milyon TL)
UĞURCAN: 33+3 milyon euro (1 milyar 728 milyon TL)
KEREM: 25 milyon euro (1 milyar 200 milyon TL)
ORKUN KÖKÇÜ: 25 milyon euro (1 milyar 200 milyon TL)
EDERSON: Bonservis: 15 milyon euro (720 milyon TL), Yıllık ücret: 11 milyon euro (528 milyon TL)
Kuşkusuz dünya çapında (onlar ve bizimkiler) değerli futbolcular gelecek ligimize. Onların başarıları ve kariyerlerine saygı duyuyoruz. Dikkatinize sunmak istediğimiz konu, bu coşkunun ağır faturasının kulüplerimize bindireceği ezici finansal yüktür.
Bazı dostlar, bu transferlerle ligimizin marka değerinin artacağına inanıyor. Elbette olabilir. Ama sadece transfer yetmez… Marka değerinin artması için medyadan hakemlerimize, kulüp yönetimlerinden TFF projelerine kadar çok farklı programlar gerekir.
M. Ali Yılmaz Sezonu
TFF’nin yıllar önce rahmetli Hasan Doğan’la başlattığı her sezonu futbola emek vermiş bir spor insanına adama uygulaması, sonradan önü alınamayan popüler talepler yüzünden terk edildi. İbrahim Hacıosmanoğlu başkanlığındaki TFF bu geleneğe dönerek iyi bir işe imza attı.
Mehmet Ali Yılmaz sadece Trabzonspor Kulübü Başkanlığı değil, Spordan Sorumlu Devlet Bakanlığı ile de iz bırakmış dürüst bir politikacı ve spor adamıydı. Trabzonspor’a kazandırdığı şampiyonluğun yanı sıra ünlü Olimpiyat Yasası ile de büyük bir hizmeti hayata geçirmiştir.
Yılmaz’ı saygı ile anıyor, TFF’yi kutluyoruz.
Dünya Kupası ve Türkiye
1954… 2002… Neredeyse 100 yaşına giren Dünya Kupası’na sadece iki kez katılabilmişiz. Olimpiyat Oyunları’na madalyalarla hemen her yıl artan başarıya karşılık futbolda (2002’deki üçüncülüğe rağmen) başarı gösteremedik.
Amerika’da düzenlenecek 2028 Dünya Kupası’na katılabilecek miyiz? Avrupa ve Dünya Şampiyonu İspanya ile aynı grupta buluştuk. Bu hafta önce deplasmanda Gürcistan, sonra da Konya’da İspanya ile oynayacağız. Hepsi de pırlanta kıymetindeki çocuklarımızla eninde sonunda bu elemeleri geçeceğimizi düşünüyorum.
Haydi çocuklar… Montella’yı da bizi de sevindirin. Bekliyoruz.
ŞEREFMETRE
Kerem Aktürkoğlu, İstanbul’a dönüş uçağında “En şerefli kulübe gidiyorum” dedi. Kıyamet koptu. Elbette önü-arkası hesaplanmadan bir heyecan ve mutluluk anında söylenmiş bu sözler Kerem’e hiç yakışmadı… Ancak anlaşıldı ki Kerem’in elinde bir “şerefmetre” yok. Kimsenin şerefine ölçüm ve tartı yapamazsınız. Fenerbahçe Başkanı Ali Koç “Oğlum sen o golü atmakla görevini yaptın. Haydi artık gelebilirsin” deyince Kerem de çok duygulanmış ve Fenerbahçe’yi en şerefli kulüp ilan etmiş… Hiçbir kulüp, çevre, topluluk ve birey için “şeref endazesi” kurulamaz. Kerem bu gafı açıklamış. Bu lafa bakıp fesat ve linç üretmek vicdansızlıktır!
Categories: Eşitsizliğe yatırım
Sende Yorum yap