s

Yeni tehlike: Sanal terör kampları

16 yaşında bir çocuk, okul, ev, arasında geçen bir hayata sahipken karşımıza terörist olarak çıktı.

Bir terör eğitim kampına gitmedi ama;

Sosyal medya videoları sayesinde ustaca silah kullanır hale gelmiş.

Beyni, dijital ortamda kanlı bir saldırıyı düzenleyecek kadar yıkanmış.

Onu kullanan ve hiç yüz yüze gelmediği insanlar, ailesinin pısırık diye tanımladığı bir çocuğu ölüm makinesi haline getirmişler.

Dijital çağın yeni tehlikesi El-Kaide, IŞİD kamplarına gitmeye gerek bırakmayan bu dijital terör kamplarıdır.

Bu sorun sadece emniyet tedbirleriyle çözülemez.

Aileler davranışlarında radikalleşme başlayan çocukları, öğretmenler, sosyal değişiklikler gözledikleri öğrencileri için emniyet yetkilileriyle temasa geçmeli. Emniyet de çocuğun ifadesini alıp, bırakmak yerine dijital takip, aileyle iş birliği halinde ev içi izleme yöntemlerini kullanarak çocukları kurtarmalı.

Ulaştırma Bakanlığı da VPN kullanarak ulaşılabilen bomba yapımı, silah kullanımı gibi videoların kaynağından kaldırılması için harekete geçmeli.

Sanal terör kampları dijital çağın karşımıza çıkardığı bir gerçek.

Fiziken terör kamplarına gidenleri yakalamak kolay, dijital terör kampları burası en zorlu sınavımız.

Mesele aidiyet duygusu

Mahkeme kararıyla CHP İstanbul İl Başkanı olan Gürsel Tekin’in karardan bir gün önce ödenen üyelik aidatı işi aydınlandı.

Tekin, kendisinin ve mahkeme kararıyla göreve getirilen diğer 4 üyenin aidatını, “Bizi önerenler yatırmış” dedi.

Davacı CHP üyesi, daha önce muhalefetin ortak parti meclisi listesinde de yer almış olan Özlem Erkan, yani sadece bir kişi.

Çoğul “önerenler” ifadesinde yer alan diğer isimler kim şimdilik bilmiyoruz.

Toplam aidat rakamı önemsiz bir para ama göreve getirilen 5 kişinin de parti üyeliğinin en basit yükümlülüğünü yerine getirmemiş olması ilginç.

Baktım sms ile ya da online kredi kartıyla da ödeme yapılabiliyormuş, yani maksimum 2 dakika alacak bir işten söz ediyoruz.

Siyaset aidiyet duygusuyla yapılır ya, insan işin bu kısmına takılıyor.

Sanki meydan muharebesi...

Eski çağlarda yapılan meydan savaşlarında orduların sayıları önemliydi.

Pazartesi günü CHP İstanbul İl Binası’nda geçen bir diyalog getirdi aklıma bu bilgiyi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Enser Aytekin, İl Binası’na giren Gürsel Tekin’e, elini masaya vurarak “Beş bin polisle gelinir mi?” diye sordu.

Bunun üzerine Gürsel Tekin de “Elini masaya vurma, ben buraya 30 bin kişi de getiririm” dedi ya, bu diyalog bana çok traji-komik geldi.

Gürsel Tekin bugün kendisine destek verecek 30 bin CHP üyesi bulabilir mi, doğrusu buna çok emin değilim.

Fakat Gürsel Tekin’in kafasına su şişesi fırlatan her kimse oraya 5 bin polisle gelinmesini bir anda haklı çıkaran bir duruma yol açtı.

Protesto elbette haktır ama kafaya su şişesi fırlatmak protestonun ötesidir.

Fırlatılan o şişe binlerce insanın protesto hakkının engellenmesi önlemlerini haklı çıkarmaktan başka ne işe yaradı acaba?

Orta çağın meydan muharebelerini hatırlatan bir diğer görüntü başkanlık katına masa-sandalyelerle kurulan barikattı.

Bu görüntü CHP’yi deneme iştahı olan seçmende nasıl bir duygu oluşturdu acaba?

Eşyalardan barikat kurmak yerine birkaç halkadan oluşan ve kol kola girerek oluşturulan insan zincirleri her zaman daha iyi bir görüntü verir.

Gereksiz bir önlem...

İstanbul Emniyeti CHP İstanbul İl Binası önünde önlem alırken çok sayıda çelik bariyer kullandı.

Sosyal medya paylaşımlarından gördüm, pazar gecesi bu bariyerler plakasız kamyonlarla taşınmış.

Bariyerleri getiren kamyonların plakasını sökmek garip bir tavır.

Polisin olduğu yerde vatandaşın güven duygusunun artması gerekir, yasadışı bir iş yapanlar gibi plakaları sökmek gereksiz tartışmalara yol açar, açtı da zaten.

Bu tür meselelerde iki kere dikkat etmek gerekir...

Haber Yorumları

Henüz Yorum Yapılmamış.

Sende Yorum yap

Son dakika haberler

En güncel ve en doğru, tarafsız haberin merkezi.