‘Yapay Zekâ’lı insan ve güven
Yapay Zekâ (YZ) hayatımıza çok hızlı girdi ve aynı internetin doğuşunda olduğu gibi sonuçlar sadece teknolojik olmayacak. Binlerce yıldır birlikte yaşıyoruz ve bunun getirdiği sosyal normlar, insan ilişkilerindeki sessiz sözleşmeler mevcut. İnternet denen meretle birlikte bu kuralların ne kadar esnediği, şekil değiştirdiği; özellikle dijital personalarımızın, etten ve kemikten olan kimliğimizin nasıl önüne geçtiği malum. Bir yemek masasında karşımızda oturana değil, telefonumuzun ekranına oturana daha fazla ilgi göstermemiz de bununla ilgili.
Ancak YZ, internet dönüşümünün bile sunmadığı bir realiteyle geliyor: Bizim işimizi yapabiliyor. İnternet her ne kadar sınırsız (değerli ve çöp) bilginin kapısını bize açsa da iş nihayetinde bizim elimize bakıyordu. Kimse eldeki görevi yaparken Google kullanan bir kişiyi ayıplamıyordu.
Ancak YZ çağında işler farklı. Yakın tarihli, Oliver Schilke ve Martin Reimann imzalı bir makale de bu farkın aslında nasıl bir paradoks yarattığını harika şekilde anlatıyor.
Açık ve dürüst ol…
Her zaman bize şu öğretildi: Eğer karşıdakinin bize güvenmesini istiyorsak şeffaflık kilit noktadır. Açık ve dürüst olmak gerekir. Ancak YZ mevzubahis olduğunda bu altın kural çalışmıyor hatta tersine işliyor.
Mesela; bir işi yaparken yapay zekâdan faydalandık. Çok iyi bir iş çıktı, herkes beğendi, belki birkaç saat tasarruf ettik. Peki YZ’den yardım aldığımızı yöneticimizle veya iş arkadaşımızla tam şeffaflıkla paylaşıyor muyuz?
Paylaştığımızda ne yaşanıyor? İşte şölen burada başlıyor. YZ’li bir evrende dürüstlüğün bir bedeli var. YZ’den faydalandığınızı çıtlatırsanız, -bu ufak bir yardım da olsa- “Çenenizi kapalı tuttuğunuz senaryoya göre” o kişi size daha az güveniyor.
Çalışma sonuçlarının 13 farklı deneyde, farklı meslek kollarında, ayrı senaryolarda teyit edildiğini ekleyeyim.
Daha az güveniyor!
Peki bu neden oluyor? Anahtar kavram meşruiyet algımız. Söylenmemiş kurallara, çok derin, neredeyse ilkel beklentilerimize göre bazı işler -kalpten bir referans mektubu yazmak veya yaratıcı bir fikir bulmak gibi- insani dokunuşa, zihne ve emeğe muhtaç. YZ’nin denkleme girmesi bu sessiz sözleşmeyi ihlal ediyor. Sanki hile yapılmış gibi hissettiriyor. Sanki misafire donmuş mantı çıkarmışsınız gibi bir ortam.
Daha ilginci; insanlar, “Ben bu işte YZ kullandım” diyen kişiye, aynı işi tamamen bir yapay zekâ botunun yaptığı senaryodan daha az güveniyor. Bir başka deyişle robotları, YZ’den destek alan bir faniden daha meşru ve makbul görüyoruz.
Peki YZ kullandığını söylemekten daha fazla güven kıran bir şey olabilir mi? Evet, yakalanmak. Eğer üçüncü bir kişi sizin YZ kullandığınızı “ifşa” ediyorsa kaybedilen güven miktarı tamir edilemez bir seviyeye çıkıyor. Öyle ki berberinizi aldatın daha iyi.
Çalışmanın bir başka eğlenceli çıktısı da şu: Kendisi işlerinde YZ’den yardım alan kişiler bile başkası bunu yaptığında onları yargılamaktan vazgeçmiyor. Direksiyondayken yayalara, yaya iken sürücülere kızan çifte standart geleneklerimiz söz konusu YZ çağından hasar almamış durumda.
Peki sosyal normlar YZ’li hayata adapte olacak mı? ‘Özgün çabanın’ ne olduğu, meşru emeğin ne ifade ettiği yeniden tanımlanacak mı?Belki de yakın gelecekte güven, emeğin özgünlüğünden çok sorumluluğun kimde olduğuyla ölçülecek.
Sende Yorum yap