s

Hayaletlerin fısıldadığı kadın

Bir filmin memleket dertlerine, insanlık hallerine dair söyleyecek sözü, politik bir duruşu olması o filmin karanlığa, ümitsizliğe boğulmasını gerektirir mi? Ya da tersinden sorarsak muzip bir dil, gülümseten hatta güldüren bir anlatımla ciddi meselelere dokunmak mümkün değil midir?

Bugüne kadar senaryo yazarı ve yapımcı olarak pek çok işte imzasını gördüğümüz Emine Yıldırım’ın ilk uzun metraj filmi “Gündüz Apollon Gece Athena” (Bundan böyle “GAGA”) bunun pek güzel yapılabileceğinin bir örneği olarak karşımızda. Bizde az denenen bir türde, fantastik bir film, “GAGA”. Baş karakteri Defne (Ezgi Çelik) ki kendisini Emine Yıldırım’ın 2023 tarihli kısa filmi “Kadıköy’ün En Güzel Falcısı”nda tanımıştık, yetimhanede büyümüş, yalnız, duvarları olan bir kadın. Hayaletleri görebilmek gibi bir yeteneği var ve bunu annesini bulmak için kullanmaya karar vererek bir yolculuğa çıkıyor. Elindeki tek ipucu, Side antik kentte bir ağacın yanında çekilmiş bir fotoğraf. Yalnız değil, bir de yoldaşı var; örgütlü solcu Hüseyin (Barış Gönenen). Daha sonra aralarına pavyon şarkıcısı Nazife (Selen Uçer) ve Antik dönemde yaşamış bir rahibe (Gizem Bilgen) katılıyor. Ortak özellikleri bu dünyada kapanmamış hesapları olması, o nedenle geçememişler öte tarafa ve yardıma ihtiyaçları var.

Önce her birinden annesine ulaşma yolunda medet uman Defne yavaş yavaş her şeyin bir karşılığı olmak zorunda olmadığını, insanların ve hayaletlerin birbirine çıkarsız da yardım edebileceğini, en büyük derdin kendisine ait olmadığını öğreniyor ve dayanışma ile bazı şeyler çözülmeye başlıyor.

Sürprizli bir hikâye olduğu için fazla da ipucu vermemeye çalışıyorum. Başta belirttiğim gibi muzip bir film, eğlenceli bir dili, son derece komik esprileri, Ezgi Çelik – Barış Gönenen – Selen Uçer başta olmak üzere parlak oyunculukları var. Defne’nin annesinde Lale Mansur’u izliyoruz. Bu arada minik bilgi; Ezgi Çelik’in sinema kariyeri 1992 yılında “Düş Gezginleri” filminde Lale Mansur’un çocukluğunu oynayarak başlamış, 30 küsur sene sonra anne – kız oynuyorlar. Deli dolu pansiyon sahibinde ise Deniz Türkali var.

Bütün bu isimler ve fantastik öğeler bir araya gelince akla Atıf Yılmaz’ın gelmemesi mümkün değil. Emine Yıldırım, Milliyet Sanat’ın Ekim sayısında Hasan Nadir Derin’in yaptığı röportajında bir Atıf Yılmaz sineması hayranı olarak onu bu filmde bir koruyucu melek gibi hissettiğini söylüyor. Çok sevdiği “Aaahh Belinda!” filmi de fantastik türde bir film çekerken adeta bir yol gösterici olmuş onun için.

Sık sık sinemamızda özellikle kadın karakterlerin ve onların hikâyelerinin Atıf Yılmaz’ınki gibi bir dokunuşa ihtiyacı olduğuna inanan biri olarak “GAGA”da o özlediğim tadın bir türünü yakaladığımı söyleyebilirim. Konuşuyorlar, duygularını paylaşıyorlar, kızgınlıklarını, üzüntülerini espriye vurarak dile getiriyorlar, bu coğrafyanın insanı biraz öyledir ya. Ağzını bıçak açmayan, uzun uzun ufuklara bakıp susan karakterlere biraz doymuşuz sanki.

Prömiyerini yaptığı Tokyo Film Festivali’nden Asya’nın Geleceği En İyi Film Ödülü’yle dönen film 32. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde Kadir Beycioğlu Jüri Özel Ödülü’nün, Barış Diri’nin filmin ruhunu tamamlayan müziği de En İyi Müzik Ödülü’nün sahibi oldu. Farklı bir film, heyecan veren bir ilk film ve şu anda sinemalarda.

Haber Yorumları

Henüz Yorum Yapılmamış.

Sende Yorum yap

Son dakika haberler

En güncel ve en doğru, tarafsız haberin merkezi.