Peşin hükümler paranoyası...

Şehitlerimiz var... Acımız çok büyük, tarifi mümkün değil. C-130’un düşüş nedeni henüz araştırılıyor ama ortada dolaşan acımasız, peşin hükümler, yorumlar nedeniyletepki söz konusu bir yandan da...
Görüntüler, doğruluğu kanıtlanmamış bilgiler üzerinden bir sürü senaryo sosyal medyada viral oldu, oluyor… Uyduyla sinyali bozdular yok şu oldu, bu oldu bilmem ne diye. Resmi açıklamayı bekleyen ya da itibar eden yok. Bilen bilmeyen herkes konuşuyor. Elbette kaza neden oldu, uçak nasıl düştü aydınlanması gerekiyor. Her türlü olasılık da düşünmeye değer. Şu an Milli Savunma Bakanlığı’nın yaptığı da o zaten... Ama öyle bilgi kirliliği, paranoya var ki ülkede “Sen bilmiyorsun” diye başlıyorlar söze... Bunların alıcıları da var maalesef...
★★★
Aynı durum açıklanan İBB iddianamesi için de geçerli... İçerikten ziyade siyasi söylemler daha ön planda yine... Adı üstünde bu iddianame savcılık savlarını, belgelerini ortaya koydu, kabul edilip mahkeme aşamasına geçilirse muhatapları savunmalarını yapacaklar. Mahkemede ona göre suç var mı yok mu ve varsa da kim ne kadar suçlu diye karar verecek. An itibarıyla görünür tek gerçeklik ise yargılama süreci sonlanana kadar masumiyetin esaslığı... Ama üç bin 900 sayfalık iddianamenin mahkemede okunmasının duruşmalar kesintisiz devam etse bile haftalarca sürebileceği söylenirken, kim ne zaman, nasıl okuduysa daha açıklandığı anda başlayan tartışmalar, polemikler kesin hükümler havasındadaydı ağırlıkla... Sosyal medya ise yine bildik, manipülasyon, dezenformasyonla yıkıldı, yıkılıyor... Bir taraf iddianamenin doğruluğundan hareketle, içinin doluluğu ve detayları hakkında örnekleri sıralarken, diğer taraf, yanlışlığı suçlamaların tamamen asılsız ve boş olduğu iddiasında... Tepki verenler “yok artık” diyor, diğer kesim “vay neler varmış, olmuş” yaklaşımıyla bakıyor meseleye... İBB’ye yönelik ‘yolsuzluk’ iddianamesine tepki gösteren CHP Genel Başkanı Özgür Özel de, “Bu bir iddianame değil, darbecilerin siyasete yönelik bir muhtırasıdır” dedi nitekim… Yani Türkiye’nin çok uzun süredir gündemini götüren meselenin mahkeme aşamasına gelmesine rağmen olgudan ziyade algılar ve siyasi yorumlar daha ön planda yine...
★★★
Dolayısıyla zaten var olan gerilim artacak siyaset daha da sertleşecek belli ki... Zira ana muhalefet partisi CHP artık dümeni hepten müzakereden mücadeleye kırmış durumda... Hem de oldukça sert bir dozda ve dilde... Polemik siyasetiyle de Özel, parti örgütünü, tabanını ciddi anlamda tahkim etti, hareketlendirdi... Yakın çevresi de sert dilin siyasette geçer akçe olduğunu düşünüyorlar, hatta yeri geliyor bu anlamda genel başkanlarını bile solluyorlar. Bunlar da CHP tabanının belli bir kesiminde karşılık buluyor olabilir... Ancak bunun bir de olumsuz getiri olasılığı da var. Siyaseten kendi mahallende aidiyeti güçlendirirken, karşı mahallede de safları sıklaştırmayı tetikleme, konsolide etme anlamında... Tarafını seç muhabbetini, kutuplaşmayı daha da keskinleştirerek oy geçişkenliğinin önünü kesme durumu yani… Mevcut sistemde iktidar olmak için 50 artı 1 oy oranını yakalama gerçekliği dikkate alındığında da son 31 Mart yerel seçimleri sonrası aldığı oyları emanet olarak gören ve bunun üzerine bir geliştirme stratejisine yönelen CHP’nin kullandığı sert dil ve üslupla kendi ayağına kurşun sıktığı da söylenebilir...
★★★
Böylesine kritik bir süreçte var olan bir başka gerçeklik de siyasetteki sert çıkışlardan kaynaklı kamuoyundaki dalgalanmalar... Herkes ne oluyor, bitiyor diye anlamaya, kendi yakın çevresinde sorgulamaya çalışıyor... Toplumun bir kesimi gelişmeleri İmamoğlu’nun siyaseten önünü kesmek amaçlı bir kurgu olduğunu düşünüyor ve bunun da ülkeye zarar verdiğini savunuyor. Diğer kesimi ise aksine bu soruşturmaların, davanın ülkenin zararına değil çok yararına ve temiz siyaset için büyük adımlar olduğunu söylüyor... Her iki tarafın da kendilerine göre belki haklı nedenleri, gerekçeleri olabilir, birbirlerine yönelik farklı eleştiriler, göndermeler, yorumlar yapabilirler. Ama bu spekülasyona açık, toplumun fay hatlarını tetikleyici, manipüle edici yorumları onaylama anlamına gelmez gelmemeli... Bir de arada gerçekten ne oluyor, bunun doğrusu nedir diye durumu anlamaya çalışanlar da var zira... Dolayısıyla bu süreçte herkese düşen görev sağ duyulu ve soğuk kanlı davranarak adaletin vereceği kararı beklemek... Temenni objektif bir yargılamayla sonuç en kısa sürede ortaya çıksın, kimsenin kimseye hakkı geçmesin... Neyin ne olduğu anlaşılsın... Yoksa süren her polemik, tartışma siyasi gerginliğe ve ekonomik kırılganlığa da neden oluyor… Bunun da hiçkimsenin yararına olmadığı açık net...
Categories: Peşin hükümler paranoyası...
Sende Yorum yap