Cinayet turizmi: Bosna Savaşı’nın en karanlık iddiası
Bosna Savaşı’na dair yıllardır ara ara gündeme gelen bir iddia, bu kez hem İtalya’da hem ABD’de resmî soruşturmalara dönüşerek yeniden tartışılıyor:
Saraybosna kuşatması sırasında bazı zengin yabancıların, sırf eğlence olsun diye Sırp askerlerine para ödeyerek sivillere ateş açtıkları öne sürülüyor.
Soruşturmaların açılmasına, İtalyan gazeteci Ezio Gavazzeni’nin elindeki “kanıt niteliğindeki belgeleri” savcılıklara sunması yol açtı.
Gavazzeni’nin aktardığı iddialar, kuşatma devam ederken aşırı sağa yakın, varlıklı bazı İtalyanların bölgeye giderek Sırp askerleriyle yaklaşık yüz bin avroya anlaştığı ve sivillere yönelik keskin nişancılık yaptığı yönünde.
O dönemde çok sayıda sivilin ölümünden sorumlu tutulan keskin nişancılar arasında İtalyanların yanı sıra Amerikalıların da bulunduğu belirtiliyor.
Yıllardır süregelen bu iddia eğer doğrulanırsa, bu yalnızca Balkanların karanlık tarihine yeni bir sayfa eklemekle kalmayacak, savaş suçları literatürünü de yeniden tanımlayacak.
11 binden fazla insanın öldüğü, 1601 çocuğun hayatını kaybettiği Saraybosna kuşatması zaten modern Avrupa’nın en trajik dönemlerinden biriydi.
Bugün açılan soruşturmalar, o uçurumun düşünüldüğünden daha derin olduğunu; savaşın bazen bireylerin deneyimlemek uğruna karanlık arzularını ortaya çıkaran bir sahaya dönüştüğünü gösteriyor.
***
Modern savaşlarda sivillere yönelik şiddet elbette yeni değil. Bazı toplumlarda bu karanlık; ihbarcılık, etnik nefret, fırsatçılık ya da savaşın bile metaya dönüştüğü bir ekonomik düzlemde kendini gösteriyor.
Mesela Nazi Almanya’sında sivillerin devlet şiddetine katkısı genellikle ihbar yoluyla oldu; ideolojik baskı ve korku, genişleyen bir kolektif suç ortaklığını besledi.
Komşusunu Gestapo’ya bildiren sıradan insanlar ölüm makinesinin görünmez birer dişlisi hâline geliyordu.
Fakat bireylerin ücret ödeyerek bizzat öldürme eylemine katıldığına dair bilinen, kayıtlı bir örnek yok.
Bosna Savaşı sırasında ise buna dair karanlık izlere rastlanıyor. “Saraybosna Safarisi” adlı belgeselde de Yugoslav savaş suçlularının Lahey’deki yargılamaları sırasında da bu iddialar gündeme geldi.
Lahey’deki mahkemede Saraybosna’da gönüllü çalışmış Amerikalı bir itfaiyeci ifade verirken “keskin nişancı turistler” ifadesini ilk kullanan tanık olmuştu.
***
Galiba insanın şiddeti merak eden, ona yaklaşan, onu yeniden üreten, besleyen yönü hiç değişmiyor. Son yıllarda ortaya çıkan turist profili de bunu doğruluyor.
Bazı gezginler için savaşın yıkıntıları adeta dramatik bir dekor hâline gelmiş durumda. Ukrayna bunun en çarpıcı örneği: Savaşın başlamasından aylar sonra bazı şirketler cephe hattına birkaç kilometre kala turlar düzenledi; turistlere yıkılmış apartmanları, bombalanmış köprüleri, top mermisi parçalarını gösterdi. Hatta kimi turlar “savaşın izlerini taşıyan yerel hayatı deneyimleme” vaadiyle reklam yaptı.
İnsanlar savaşın yıkıntılarını arkalarına alıp selfi yaptı. Batı Şeria’da hâlâ savaşa “tanıklık turları” düzenleniyor. Burada amaç elbette eğlence değil; yine de savaşın ortasında bile yeni bir turizm kategorisinin oluşması düşündürücü. Geçmişte de benzer örnekler vardı: Ruanda’da 1994 Soykırımı’ndan sonra bazı bölgelerin “hatıra turları” ile turistlerin ilgisine açılması gibi…
***
Bosna’daki iddia ise tüm bu örneklerin çok ötesinde.
Burada söz konusu olan, öldürme eyleminin bir nevi “cinayet turizmi paketine” dönüştürülmesi…
Soruşturmaların nereye varacağını, hangi iddiaların doğrulanacağını henüz bilmiyoruz. Ama ortada cevabı kolay olmayan bir soru duruyor:
Bir insan zevk için başka bir insanı öldürmek adına gerçekten para öder mi?
Ve eğer böyle bir şey olduysa, tarihin hangi sayfası buna yer açar?
Sende Yorum yap