ABD’siz COP30 sona erdi, COP31 seneye Türkiye’de
“İnsanlar tartışır. Doğa Hareket Eder”
-Voltaire
Geçtiğimiz Cuma dünyamız için hayati önem taşıyan ancak dünyanın pek de önemsemediği uluslararası bir organizasyonun son günüydü. COP30’dan bahsediyorum. Brezilya’da Amazon ormanlarının bulunduğu Belem bölgesinde 30. Taraflar Konferansı (Conference of Parties, COP) 10-21 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirildi. Açıkçası eğer bundan haberiniz olmadıysa çok da sizin suçunuz değil çünkü genel olarak pek aşama katedilmeyen bir konferanstı. Bunda ABD’nin delege göndermeyerek katılmayışının etkisi büyüktü. Önemli sayılabilecek Amerikan medya kuruluşları da (CBS, NBC, Fox) toplantıları izlemek için muhabir göndermediler. Bizim ülke gündemimiz o kadar meşgul ki şu an haklı olarak sade yurttaşımız dünyanın 40-50 yıl sonra ne halde olacağıyla pek ilgilenemiyor. Ertesi gün ne yapacağını, başına neler gelebileceğini düşünmekten bunlarla uğraşamıyor olması anlaşılabilinir. Aslında iklim değişikliği konusunda tüm dünya benzer bir ikilemle karşı karşıya, kısa vadeyi halledip, uzun vadeyi hep erteleme eğilimi görülüyor.
Nedir bu COP?
Öncelikle biraz COP’tan bahsedelim. İklim değişikliği konusunda ilk uluslararası somut adım 1992’de, yine Brezilya’da kabul edilen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) olmuştur. Sonrasında her sene sözleşemeye taraf ülkelerin toplanmasına karar verildi ve ilk defa birinci COP ile Berlin’de 1995’de bu süreç başladı. COP’ların arasında kilometre taşı niteliğinde kritik öneme sahip olanlar oldu. 1997 COP3’de tarihi Kyoto Protokolü kabul edildi, gelişmiş ülkelere bağlayıcı emisyon azaltım hedefleri getirildi. Bir başka dönüm noktası 2015’de COP21’de kabul edilen Paris Anlaşması’ydı. 2021’de COP26 Glasgow’da gerçekleştirildi ve ilk defa kömür kullanımın azaltılması ibaresi resmileşmiş oldu. 2023’de COP28’in petrol zengini bir ülke olan BAE’nin Dubai kentinde yapılması çok eleştirilmişti, ancak ilk defa fosil yakıtlardan uzaklaşma çağrısı karar metnine bu konferansta girdi.
COP31 Türkiye’de yapılacak
Önümüzdeki yıl COP31 Türkiye’de toplanacak. Avustralya da adaydı ancak başkanlığın onlara verilmesi ama konferansın Antalya’da düzenlenmesi şeklinde bir uzlaşıya varıldı. Herşeyden önce bu sembolik öneme sahiptir zira Türkiye’nin COP ile ilişkisi her zaman olumlu olmamıştır. İklim değişikliği konusunda Türkiye 1992’den beri tabiri caizse hep iki arada bir derede kaldı. UNFCCC gelişmiş ülkeleri kapsayan iki liste hazırlamıştı, geçişte olan gelişmiş ülkelerin bulunduğu EK-I listesi, ve sanayileşmeyi tamamlamış EK-II listesi. Türkiye bu her iki listede de yer alıyordu ve bence haklı olarak buna itiraz ediyordu. Nihayet 2001’de Türkiye’nin EK-II’den çıkarılması onaylandı ve biz de sözleşmeye taraf olduk.
Türkiye’nin haklı olarak itiraz ettiği en kritik nokta finansmandır. Pek tabii ki ABD ve AB kadar dünyayı yüzyıllardır kirletmediğimiz aşikar, öte yandan bir Afrika ülkesi kadar yoksul ve sanayiden uzak bir ülke de değiliz. Paris Anlaşması’nı kabul etme sürecimizin uzaması da bu yüzdendir. Detaylarda çok da kaybolmayalım, sonuç itibariyle artık dünyaya biz de geleceğimiz hakkında endişeliyiz ve üzerimize düşeni (adil olarak düşeni) yapmaya hazırız mesajını verdik.
Sağlıksız beslenen bir birey orta yaşlarına kadar hayat kalitesinde bir düşüş görmeyebilir, fakat 40’lı yaşlarda ağrıları nedeniyle doktora gidip kalp hastası olduğunu öğrendiğinde artık çok geçtir. İklim değişikliği de böyledir. Ne yazık ki dünya olarak her geçen gün artık gözle görülür etkilere maruz kalmaya başladık bile (orman yangınları, kuraklık, bitmek bilmeyen fırtınalar vb.). Dünyanın en ileri sanayileşmiş ülkesinin başında iklim değişikliğini kaale almayan bir lider bulunuyor olması tüm insanlık için alarm vericidir. Oysa ki Carl Sagan’ın dediği gibi yaşadığımız bütün savaşlar, bütün kötülükler ve güzellikler, kısaca her şey, ancak bu dünya varsa vardır. Umarım seneye Trump bizim hatrımıza tekrar COP’a katılmaya karar verir.
Sende Yorum yap