Savaşın adı yok

Papa 14. Leo, Vatikan Devlet Başkanı sıfatıyla Türkiye’de ilk mesajlarını Ankara’da verdi. Herkes özellikle Gazze konusunda ne söyleyeceğini, hangi tonda söyleyeceğini merak ediyordu. ‘Çatışmalar’ dedi, ‘insanlığın karşı karşıya kaldığı tehditlerden’ bahsetti ama savaşların adını koymadı. Gazze de demedi, Ukrayna da Sudan da… Kısacası Ankara konuşması, yeni Vatikan’ın diplomatik tonunu belirginleştirdi: Acılar var ama o acıların müsebbibi olan özne yok. Savaş var ama yeri yok. Barış çağrısı var ama muhatap yok.
Selefinin ağırlığı
Papa Francis döneminde Vatikan diplomasisinin en ayırt edici özelliği, savaşların adını koyma cesaretiydi. Bu, elbette Francis’in kişisel özellikleriyle de açıklanabilir. Zaten 14. Leo bu yüzden de selefiyle çokça kıyaslanıyor. Yeni dönemde bir ton değişikliği göreceğimiz açık.

Örneğin Francis 2014’te yaptığı Türkiye ziyaretinde hem Suriye hem de Irak’ta devam eden savaşları isimleriyle zikretmekten çekinmemişti. 2024’te de Filistin’de yıkım büyürken Francis; “Gazze’de siviller ölüyor”, “Bu savaş durmalı”, “İki devletli çözüm tek çıkıştır” diyerek muğlaklığı reddediyordu. Kelimeleri özellikle seçiyor, sorumluluk alanlarını işaret ediyordu.
Adını koymak ya da koymamak
Francis savaşların adını koyarak barış çağrısı yapıyordu, 14. Leo ise savaşların adını silerek, evrensel bir insanlık söylemine yaslanıyor. Bu bağlamda Vatikan uzmanlarının ortaklaştığı nokta ‘İki Papa arasında görüş farklılığının olmadığı, farkın sadece dilde, tonda olduğu’ şeklinde. Ancak pek çok kişiye bu ton yeterli gelmeyebilir. Yeni Papa’nın gelecek dönemde yüzleşmek zorunda kaldığı en büyük sınamalardan biri bu olacaktır.
Vicdan mı diplomasi mi?
Aslında Papa 14. Leo da göreve geldikten sonra açıklamalarında Gazze’deki saldırıları kınamış, kiliseler vurulduğunda ‘ateşkes’ çağrısı yapmıştı. Yani aslında kelime dağarcığında ‘Gazze’ kelimesi var; ama bunu Ankara’da kullanmamayı tercih etti. Bunu Vatikan’ın bilinçli bir tercihi olarak görmek gerekir.
Ankara’daki ton diplomatik risk almama refleksinin bir göstergesi gibi duruyor. Türkiye hem Gazze için en yüksek perdeden konuşan aktörlerden biri, hem de Vatikan’ın jeopolitik krizlerin çözümü için önemsediği bir muhatap. Bu nedenle Leo’nun dili, ‘ev sahibine rağmen değil, ev sahibiyle uyumlu bir mesafede’ duruyor. Ev sahibini ne derece tatmin ettiği ayrı bir konu.
Papa 14. Leo, Doğu ile Batı’nın buluştuğu nokta Türkiye’den muhtemelen daha geniş, kalıcı bir barış alanı yaratmaya çalıştı — ‘tarafların değil, insanlığın geleceği’ söylemi buna tekabül ediyor. Adı konmamış acılar üzerinden bir köprü kurmak istedi gibi duruyor.
Bu temkinli halden hoşlanmayacaklar, bunu yetersiz bulanlar çıkacaktır. Bu yüzden 14. Leo, görev süresi boyunca ‘vicdan mı, diplomasi mi?’ sorusuna fazlaca muhatap olacak gibi görünüyor.
Yeni Papa hem savaşların evrildiği boyut hem de insanlığın karşı karşıya kaldığı sınamalar arttıkça tonunu yeniden ayarlama ihtiyacı duyar mı bilinmez ama dünyanın 14. Leo’nun bu ‘tonuna’ alışması için zamana ihtiyacı olduğu açık.
Sende Yorum yap