Çok çocuk hayal mi?..
Üç çocuktan beş çocuk noktasına geldik.
Peki bu mümkün mü?
Bugünkü koşullarda evet demek çok zor.
İstediğimiz sayısal kalabalık mı yoksa nitelikli çoğunluk mu?
Önce buna karar vermeliyiz.
Gençlerin bugün geldiği nokta şu:
Evlenmekten kaçıyorlar, çocuk yapmayı düşünmüyorlar, isteyenler bile bir yeter, iki zor, üç macera, 5 imkânsız modunda.
Gerekçeleri de çok net:
Bizden ne istendiyse yerine getirdik. Oku dediler okuduk, en zor sınavları kazanın dediler kazandık, üniversite olmazsa olmaz dediler en iyi üniversiteleri bitirdik, KPSS dediler derece aldık ama o da yetmedi ve hâlâ ya öğrenim gördüğümüz alanda iş bulamıyoruz ya da üç kuruş maaşa hiçbir sosyal güvencesi olmayan işlerde çalışmak zorunda kalıyoruz. Çok daha vahimi bu şansı bile yakalayamayan milyonlarca gencimiz var.
Şimdi böylesi bir ortamda gençlere hadi evlenin, üç değil, beş çocuk yapın demek ne kadar doğru?
Refah düzeyi yükseldiğinde, devlet okullarında nitelikli eğitim konusunda şartlar oluştuğunda, insan gücü planlaması ve üretim odaklı eğitime yönelindiğinde mutlu, huzurlu, gelecek garantisi olduğunda kim evlenmek ve çocuk yapmak istemez ki? Yeter ki o şartları sağlayalım…
Giderek azalan ve yaşlanan nüfusun bir beka sorunu olduğu kesin. Kesin olan bir başka ayrıntı ise moral ve motivasyon. Bu konuda gençlerimizi sonu maceraya dönüşmeyecek bir evliliğe razı etmenin yolu ise onlara akıl vermekten daha çok şartları olgunlaştırmaktan geçiyor.
Ebeveynlerin en büyük arzusu çocuklarının mürvetini görmek ve torunlarını kucaklarına almak. Yoğun iş ve yaşam koşuşturmacası içerisinde çocuklarına ayıramadıkları zamanı ve birikimlerini şimdi torunlarıyla paylaşmak. Onlar bu konuda devletten daha istekli ama onlar da tıpkı devlet gibi yeterince inandırıcı ve güven verici değiller ki devamı gelmiyor. Peki üç, beş hatta daha çok çocuk yapanlar nasıl yapıyor, toplumun sadece bir kesiminin çok çocuğa yönelmesi demografik yapıyı nasıl değiştiriyor, en önemlisi de çok çocuk yapıların yükünü hiç çocuk yapmayanlar mı paylaşacak?
Sohbet konusu çocuk olduğunda öylesi konular gündeme geliyor ki şaşırmamak elde değil. Keşke bu konu enine boyuna çok daha ayrıntılı bir şekilde tartışılsa ama nerede?…
Hani onlar bizim kıymetlimizdi?..
Gençlerimize hak ettikleri değeri kazandırmadan çocuk konusunda yol almak mümkün değil. Ne olur artık bunu anlayalım ve şu soruları bir kez daha kendimize soralım: Hani onlar bizim en değerli varlığımızdı?
Hani onlar ülkemizin geleceğiydi?
Hani en büyük zenginliğimiz genç nüfusumuzdu?
Hani onlar yeter ki istesinler biz onlara her kapıyı açacaktık?
Hani onlar hemen her konuda bizden çok daha akıllı ve çok daha donanımlılardı?..
Gençlerimizi sınavlarla doğduklarına pişman ettik.
Her yıl bu ucube sınavlar yüzünden küskünler, kırgınlar, değersizleştirenler kervanına yeni yüzbinler ekledik!
Bu kadarını hak ediyorlar mı?
Kesinlikle hayır!
Yaşananlar hiç kimseyi mutlu etmiyor, aksine kahrediyor ama maalesef geldiğimiz nokta ortada!..
Eğitimin en temel görevlerinden birisi de her öğrencinin ilgi, yetenek, beceri ve hayallerini tek tek keşfedip onların geliştirilmesini sağlamaktır.
Günümüzde gençlerde aranan en önemli yetkinlik de farkındalık yaratmak. Peki biz ne yapıyoruz?
Farkındalıklarını yok edip tüm çocuklarımıza tek tip elbise giydirmeye çalışıyoruz… Okula başlayan her öğrenciyi üniversite kapısına yığan, bununla da yetinmeyip, puanları dibe indirerek herkesi üniversiteli yapan ve hatta mezun eden başka bir ülke bulamazsınız… İşin garibi bunu daha düne kadar hemen hepimiz gençlerimizi ülkemizin en büyük zenginliği sanıyor, ayakta alkışlıyorduk.
Ne zaman ki şapka düştü kel göründü, milyonlarca diplomalı işsiz kıvranmaya başladı işte o zaman Hanyayı Konyayı anladık.
Peki ders aldık mı?
Evet demek mümkün değil.
İşte bu yüzden nüfus artışı konusunda da kilitlenip kaldık…
MEB, YÖK, ÖSYM, sevgili anne babalar, medya, sivil toplum örgütleri, ülkeyi yönetenler ve yönetmeye talip olanlar, çocuklarımızı değersizleştiren bu öğütücü sistemin çarklarına su taşımaya daha ne kadar devam edeceğiz?..
Özetin özeti: Ciddi sorunlar samimiyet, şeffaflık ve en önemlisi de karşılıklı güvenle çözülür. Önce bunu inşa etmeliyiz…
Sende Yorum yap