Ekran hapsinden nasıl çıkılır?

Dijital çağda ebeveyn olmaya dair yerli yabancı pek çok kitap yazıldı. Ancak hiçbiri gençlere seslenmiyordu. Prof. Dr. Yavuz Samur’un, ergenlik dönemindeki çocuklar için yazdığı “Ekran Hapsi: Kaçışın Yol Haritası!” kitabı bu ihtiyaca yanıt veriyor

Ekran bağımlılığı özellikle ergenlik dönemindeki çocuklar arasında çok yaygın. Çocuklar neredeyse günlerinin uyku harici önemli bir bölümünü ekran başında geçiriyor. Burada sosyalleşiyor, burada oyun oynuyorlar. Ebeveynler olarak ise onlara ulaşmakta zorlanıyor, endişeleniyor ve endişelerimizi yönetemeyip sağlıklı iletişim kuramadığımızda, gençlerle çatışma yaşıyoruz. Yasaklar, kısıtlamalar, hangi yaşta ne kadar ekran konuları sürekli tartışılıyor. Pek çok ülke bu konuda yaptırımlar üzerinde çalışıyor. Son olarak Avustralya, 16 yaş altı çocukların sosyal medya hesabı açmasını yasaklayarak, bu konuda kısıtlama getiren ilk ülke oldu. Bugüne kadar dijital çağda ebeveyn olmaya dair yerli yabancı pek çok kitap yazıldı. Ancak hiçbiri gençlere seslenmiyordu. Bahçeşehir Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yavuz Samur’un bu ihtiyaca yönelik, ergenlik dönemindeki çocuklar için yazdığı “Ekran Hapsi: Kaçışın Yol Haritası!” kitabı Literatür Hayat’tan çıktı. Samur, genç çocukların ekranı nasıl bırakacaklarını bilmediklerini ve bunun için onların dilinden konuşarak, yol gösterecek birilerine ihtiyaç duyduklarını söylüyor. “Dijital dünya güçlü ama bilinçli bir genç, ondan daha güçlü” diyen Yavuz Samur, gençlere ekrana hapsolmamaları için adım adım öneriler sunuyor.

- Neden böyle bir kitap yazma ihtiyacı duydunuz?
Bu kitap özellikle ergenlik ve lise dönemindeki gençlere sesleniyor; çünkü ekranla en çok çarpışan dönem tam da burası. Bir gün, bir öğrencim yanıma geldi ve dedi ki, “Hocam, bazen telefonumu elimden bırakamıyorum. Yapmak istediğim çok şey var ama bir türlü başlayamıyorum.” Onun bu sözleri yalnızca bireyin değil, tüm bir neslin yaşadığı mücadeleyi gözler önüne seriyor. Teknoloji hayatımızı kolaylaştırdığı kadar, bizi kendisine bağımlı hâle getirme potansiyeline de sahip. Gençler aslında ekranı bırakmak istiyorlar; sadece nasıl bırakacaklarını bilmiyorlar. Yasaklayan büyüklerden değil, onların dilinden konuşan birine ihtiyaçları vardı. Ben de “Gel, bu meseleyi birlikte çözelim,” diyen bir rehber olsun istedim.
- Çocuklarımızı bu kitabı okumaya nasıl ikna edebiliriz?
Genç birine “Oku” dersen, otomatik olarak istemez. Ama “Bak, tam seni anlatmış” dersen bir bakmışsın dalmış bile. Kitabın dili onların dünyasıyla uyumlu olduğu için kendilerini hemen içinde buluyorlar. Birkaç sayfa yetiyor, sonra zaten kendi devam ediyor.
“Ekransız alanlar yarat”
- Gençlere ekrana kapılmamaları için bir yol haritası çiziyorsunuz. Temel adımlar neler?
İlk adım: Ekranın seni nasıl içine çektiğini fark et. Bu farkındalık olmadan hiçbir şey değişmiyor. Sonra bildirimleri yönetmek, ekransız alanlar oluşturmak (#EkransızYemek, #EkransızYatak gibi) geliyor. Küçük görünen ama çok etkili adımlar bunlar. Ve üçüncü adım en kritik olanı: Gerçek hayata bağlanmak. Hobi, spor, arkadaşlık, üretim… Bağımlılığın tam zıttı özgür olmak değil; bağ kurmak aslında. Bağlılık, ihtiyaç duyulan bir ilişkidir; bağımlılık ise kontrolü kaybetmek anlamına gelir. Teknolojiyi bu farkla anlamak, daha sağlıklı bir ilişki kurmanın ilk adımıdır.
“Paylaşmadan önce bir saniye dur”
- Dijital dünyada gençleri hangi tehlikeler bekliyor ve nasıl baş edebilirler?
Siber zorbalık, veri güvenliği sorunları ve algoritmaların “Gel, biraz daha kaydır” tuzakları… Hepsi görünmez ama güçlü etkiler. Gençler paylaşmadan önce bir saniye durmalı: “Bu bana yarın sorun çıkarır mı?” diye sormalı. Bir problemleri olduğunda bunu tek başlarına taşımamalarını çok önemsiyorum. Çünkü dijital dünya çok güçlü ama bilinçli bir genç ondan daha güçlü.

“Dijital dünya unutmuyor”
- Kitapta dijital itibar yönetiminden söz ediyorsunuz. Dijital itibar yönetimi tam olarak ne demek?
Dijital itibar, internette bıraktığın tüm izlerin toplamı. Bir fotoğraf, bir yorum ya da bir beğeni bile gelecekte karşına çıkabilir. Gençlere hep şu cümleyi söylüyorum: “Bugün paylaşırken eğlenceli geliyor olabilir ama yarın seni rahatsız edecekse, hiçbir anlamı yok.” Dijital dünya unutmuyor; o yüzden her iz önemli.
“Tüketen değil üreten taraf ol”
- Geleceğe dair öngörüleriniz neler? Gençler geleceğe nasıl hazırlanmalı?
Gelecek ne tamamen dijital ne tamamen analog olacak, ikisi birlikte yürüyecek. O yüzden yaratıcılık, empati, problem çözme ve dijital okuryazarlık en güçlü beceriler hâline geliyor. Gençlere hep şu mesajı veriyorum: “Tüketen taraf değil, üreten taraf ol. “Teknoloji seni oyalayan bir şeye değil, seni güçlendiren bir araca dönüşürse geleceğe zaten hazırsın.
- Sizce gençlerin sosyal medya kullanım yaşı ne olmalı ve sosyal medya kullanımında dikkat edilmesi gerekenler neler?
Dünya standartları çok net: 13 yaş altına sosyal medya önerilmiyor. Bu sadece kural meselesi değil; beynin gelişimi, duygusal denge ve veri güvenliği açısından çok önemli bir eşik. Gençler sosyal medyaya başladıklarında en kritik konu güvenlik; açık profil kullanmamak, konum paylaşmamak ve tanımadıkları kişilerle iletişim kurmamak. Bir de şunu unutmamalılar: Sosyal medya bir yarış alanı değil; kendilerini başkalarının ‘mükemmel’ hayatlarıyla kıyaslamak sadece yorar.
“En güçlü etki rol modelde”
- Ebeveynler ve eğitimciler gençlere nasıl destek olabilir?
En güçlü etki her zaman rol model olmaktan geliyor. Sen ekranını yönetiyorsan genç de yönetmeyi öğreniyor. Evde ekransız alanlar, ekransız zamanlar oluşturmak gençlerin iç disiplinini çok destekliyor. Yasak yerine sohbet etmek; eleştirmek yerine dinlemek, gençlerle bağı inanılmaz güçlendiriyor. Ve unutmayalım, gençler anlaşılmak istiyor, yargılanmak değil.
Sende Yorum yap