s

Hristiyanlığın 1700 yıllık temeli: İznik

Vatikan Devlet Başkanı ve Katolik dünyasının ruhani lideri Papa 14. Leo’nun Türkiye ziyaretinde önemli bir durak olan İznik dünyadaki bütün kiliselerin birincil inanç kaynaklarının ifade edildiği, dolayısıyla da hepsini bağladığı tarihi bir dönüm noktasıdır.


Günümüz Hristiyanlığının inançlar manzumesini şekillendiren, dini itikadın temel kaidelerinin belirlendiği Birinci İznik Konsili’nin üzerinden 1700 yıl geçti. Vatikan Devlet Başkanı ve Katolik Hristiyan aleminin manevi /dini lideri Papa 14. Leo, geçtiğimiz cuma günü dinler tarihi bakımından son derece önemli olan bir ayin düzenledi. Bu ayinin taşıdığı dini değerin yanı sıra ifade ettiği sembolik değerler de oldukça önemli. İznik Konsili’nin köklü hafızası, yapılan bu ayinle aradan geçen 17 asrın sonrasında yeniden aralanıp gündeme getirilmiş oldu. Yaşanan bu gelişme ile kültürel ilişkilerin gelişmesi ve beraberinde oluşabilecek turizm potansiyeli iyi değerlendirilmeli. İznik’in Anadolu Selçuklu başkenti, Osmanlı kuruluş ve sanat tarihinin kadim şehri olarak bin yılı aşkındır ait olduğumuz kültür ve medeniyet dünyasının en önemli merkezlerinden biri olduğu da her zaman bilinmeli.

Bir hafıza merkezi

Bugünkü Hristiyanlığın Hz. İsa’nın öğretileri ve erken dönem Hristiyan inançları ile ne denli örtüştüğü dinler tarihi uzmanı akademisyenlerin işi. Bu tespitten bağımsız olarak İznik ve Hristiyanlık arasındaki ilişkiyi incelediğimizde son derece belirleyici ve derin kararların alındığı bir merkez olduğu gerçeği ile karşılaşırız. Roma İmparatoru Birinci Konstantin döneminde özellikle Arius adlı ruhbanın Hristiyanlık akidesi hakkındaki görüşleri ciddi bir krize dönüşmüştü. İmparator başta Arius’un iddiaları olmak üzere Hristiyanlıkla ilgili dönem görüş ve iddialarının açığa kavuşturulması amacıyla bir çağrıda bulundu. MS 325 yılında gerçekleşen bu çağrının buluşma merkezi o zamanki adıyla Nikea olan İznik ilçesiydi. Konsil, Hıristiyan dünyasının ilk ekümenik toplantısı olarak kayda geçti. Toplantıda özellikle ruhani Arius’un İsa Mesih’in ilahiliğine ilişkin görüşlerinin yarattığı ayrılık ele alındı. İznik görüşmelerinin en önemli sonuçlarından birisi de “bir inanç bildirgesinin” benimsenip duyurulması oldu.

Yanlış bilinenler

Papa 14. Leo’nun ziyareti ve düzenlenen İznik ayini birçok soruyu da beraberinde getirdi. Papa’nın kimliği ile yaşanan karışıklıklardan biri onun temsiliyeti ile ilgili. Bu bağlamda Papa hem bir devlet başkanı hem de güçlü bir dini lider temsiliyetine sahip. Yine İznik Konsili’nde birçok İncil arasından dört İncil’in seçilip onaylandığı bilgisi de çok yaygın yanlış bilgilerden birisi. Konsilin toplanmasının ana nedeni olan Arius’un düşünceleriydi. Ancak Arius da sanıldığı gibi teslisi yani Baba, Oğul, Kutsal Ruh üçlemesini tamamen reddeden biri değildi. Arius teslisi bir hiyerarşi olarak kabul ediyordu. Yine bir diğer yanlış bilgi de Atatürk’ün Papa’nın gelişine izin vermediği iddiası ve bu da doğru değil. 1960 yılına kadar göreve gelen hiçbir Papa Vatikan’dan dışarı çıkmadı.

Papa’nın Fener Rum Patriği ile görüşüp Katolik ve Ortodoks kiliseleri arasında Türklere ve Müslümanlara karşı bir ittifak oluşturmayı arzuladığı iddiası da tamamen asılsız bir uydurma dedikodu. Papa ziyaret ettiği ülkelerdeki meşru ve tanınmış tüm dini liderlere nezaket ziyaretleri ve kabulleri yapar.

Son olarak Papa’nın mistik ve doğa üstü güçlerle iş birliği yaparak gizli ritüeller düzenleyeceği bilgisi de hiçbir dayanağı olmayan bir fanteziden ibaret. İznik Konsili yüzlerce yıl pagan Roma İmparatorluğu’nun zulüm ve baskıları karşısında gizlenmek zorunda kalan, arenalarda hayvanlara parçalatılan Hristiyanların İmparator I.Constantine ile birlikte bu baskıdan kurtuldukları bir döneme rastlar. Tabi burada Hz.Meryem’den sonra Hristiyanlığın belki de en önemli kadın ismi olan Constantine’nin annesi Azize Helena’yı da unutmamak gerekir. Constantine’in Hristiyan olmasında ve Hristiyanlar üzerindeki baskıları kaldırmasında annesi Helena’nın etkisi büyüktür. Helena aynı zamanda Kudüs’e Hz.İsa’nın izlerini görmek amacıyla kutsal ziyaret / hac geleneğini de başlatan isimdir. Helena’nın Kudüs ziyareti sonrası beraberinde İstanbul’a bazı kutsal objeler getirdiği ve bunların Çemberlitaş’ın altına konulduğu iddiası da o dönemlerden günümüze gelen keyifli bir şehir efsanesidir.

İznik’te ne oldu?

19 Haziran ile 25 Ağustos 325 tarihleri arasında gerçekleşen Birinci İznik Konsili’ne o dönem yaşayan 318 kilise babası katılmıştı. Burada Hz.İsa’nın dini kimliği ve özellikleri, 12 Havariler’in çalışmaları, bu havarilerden Petrus ve Pavlus’un düşünceleri tartışıldı. Hristiyan inanç esaslarını belirleyen İznik İnanç Bildirgesi’nin kabul edilmesi kuşkusuz en önemli sonuçtu. Buna ek olarak Paskalya’nın kutlanma tarihi konusunda ortak bir düzenleme yapıldı ve kiliselerin idaresini düzenleyen ilişkin hukuki kurallar olan ilk kanonlar kabul edildi. İznik’te alınan bu kararlar hem dönemin hem de gelecek yüzyıllar boyunca benimsenecek teolojik oluşumları derinden etkiledi. Kiliselerin kurumsal hiyerarşisinin temelleri böylece İznik’te atılmış oldu. Buradaki görüşmelere damgasını vuran isimlerden birisi de Arius adlı ruhban oldu. Arius genel kabulün dışında Hz. İsa’nın Tanrı’ya denk olmayan ve Tanrı tarafından yaratılmış bir varlık olduğunu iddia ettiyse de bu görüş kabul görmedi. Bu da Hristiyanlık inancında Teslis yani Üçleme’ye giden yolun önünü tamamen açtı. İznik Konsil’inde şayet Arius’un öne sürdüğü düşünceler kabul görseydi günümüze çok farklı bir Hristiyanlık inancı gelebilirdi. Sonuç olarak Konsil’de kabul edilen ve ardından yazılı hale getirilip mühürlenerek tescil edilen İznik İnanç Bildirgesi, Hıristiyanların temel inanç maddelerini ortaya koydu. Bu özelliği ile İznik dünyadaki bütün kiliselerin birincil inanç kaynaklarının ifade edildiği, dolayısıyla da hepsini bağladığı tarihi bir dönüm noktasıdır.

Anadolu ve erken Hristiyanlık

İncil’de geçen anlatıların birçoğu Anadolu ile ilgilidir. Aziz Pavlus Tarsus’ludur. Kapadokya erken dönem yer altı kiliseleri ile doludur. Yine İncil’de geçen Yedi Kiliseye Mektup bölümündeki tüm kiliseler Anadolu’dadır. Toplu halde Hristiyan olan ilk topluluk olan Süryaniler’e ait kilise ve manastırlar Hristiyanlık tarihindeki en erken ve en kadim kilise örnekleridir. Antakya’da bulunan Aziz Petrus Kilisesi, Aziz Simeon Manastırı günümüzde tüm dünyadan ziyaretçi çeken önemli dini ve kültürel mekânlardan. Anadolu’daki bu zengin kültürel doku yaklaşık bin yıllık İslam kültürü ve idaresi altında günümüze ulaşabildi. Türkiye’nin bu zengin kültürel mirası hem ilişkilerin hem de turizmin gelişmesinde çok önemli bir potansiyele sahip.

Çok kültürlü bir mirasın durakları

İstanbul’un ve Bursa’nın keşmekeşinden sıyrılıp, Marmara’nın hemen kıyısındaki bu kadim şehre vardığınızda, İznik’in bir göl manzarasından çok daha fazlası olduğunu, binlerce yıllık insanlık hafızasının ve kritik tarihi dönemeçlerle örülmüş bir açık hava laboratuvarı olduğunu hissedersiniz. Zaten sosyal bilimlerde derler ya, tarih sosyal bilimlerin labarotuvarıdır, işte İznik adeta başlı başına bir labaratuvardır. Şehrin tarihî dokusu, Erzurum’da da benzerini gördüğümüz şekliyle (İstanbul kapı) şehrin büyük şehirlere ve duraklara açılan kapılarıyla; İstanbul Kapı, Yenişehir Kapı ve Lefke Kapı (Osmaneli Kapı) gibi anıtsal girişlerle başlar; bu kapılar, Roma İmparatorluğu’nun mühendislik dehasının günümüze ulaşan somut kanıtları olup, bir zamanlar İznik’in (Nikaia) surlar ardındaki ihtişamını üzerinden seyahat ederken bize fısıldarlar. Bu tarihi hat üzerinde gezerken, kültürel dönüşümün en çarpıcı tanıklarından birine, Ayasofya’dan Orhan Gazi Camii’ne dönüşen yapıya hayran kalırsınız. Bu yapı, Bizans’ın dini merkezi olmaktan çıkıp, fethin hemen ardından “kılıç hakkı” olarak cami şeklinde işlev görmeye başlamış ve coğrafyanın toplumların kaderini belirlemekteki rolünü ve medeniyetler arasındaki köprüleri gözlerimiz önüne sermiştir.

En heyecan verici keşiflerden

İznik’i ziyaret ederken gözden kaçırılmaması gereken bir diğer durak ise, şehrin derinliklerinde saklı kalmış bir sırrı barındıran Aziz Neofitos Bazilikası’dır. Bu bazilika, 2014 yılında gölün çekilmesiyle su yüzüne çıkan kalıntılarıyla modern arkeolojinin en heyecan verici keşiflerinden biri olmuş, adeta zaman tünelini aralamış ve meraklılarını bir mistik film izler gibi büyülemiştir. Bilim araştırmaları, bu yapının M.S. 325’teki ünlü Birinci İznik Konsili’ne katılan ve bir göl kıyısında “şehit edilen” (martyrdom) Aziz Neofitos için inşa edildiğini doğrulamakta; böylece Konsil tarihine dair somut bir delil sunmaktadır. Yapının göl altında 1600 yıl boyunca korunmuş olmasının, Hristiyanlık tarihi ve Bizans mimarisi açısından paha biçilmez bir miras olduğunu söylemeden de geçemeyiz.

Haber Yorumları

Henüz Yorum Yapılmamış.

Sende Yorum yap

Son dakika haberler

En güncel ve en doğru, tarafsız haberin merkezi.