s

Türkiye olmadan Yunanistan nasıl güvende olur?

Hürriyet gazetesinin 6 Nisan 1974 tarihli, “Olmaz olsun böyle dostluk” manşetini, bu sütunda bugün, üçüncü kez hatırlatacağım. O manşetin sebebi, Yunan hükumetinin uranyum aradıkları bahanesiyle burnumuzun dibindeki adalara asker yığması, karasularımızın bittiği noktada donanma eşliğinde petrol araması idi.

Sadece Hürriyet değil, tüm Türk medyası bu düşmanca tutuma tepkiliydi. Nitekim bu tepkilerin haklı sonucu olarak, Başbakan Bülent Ecevit ve Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan, garantörlük hakkını kullanarak 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs Barış Harekâtı’nı başlattılar.

O zaman Yunanistan’da 1967’den beri süren bir askeri cunta işbaşındaydı. Kıbrıs Barış Harekatı, o diktanın da sonunu getirdi ve Yunanistan ile başlayan yeni dönemde, sivil yönetimin başındaki Konstantin Karamanlis, o kara günlerin tekrar etmemesi için ana politikalarının Türkiye ile dostluk üzerine kurulacağını defalarca söyledi. Karamanlis, “kısa zamanda Ankara’ya gideceğini” de açıkladı.

Ancak bu ziyaret 34 yıl sonra, yeğeni Kostas Karamanlis tarafından gerçekleştirildi. Başbakan Karamanlis’in bu ziyareti Yunan tarafından Türkiye’ye doğru epey sıcak, dostane rüzgarların esmesini sağladı. Ama asıl mesele, Yunanistan’ın ve Kıbrıs adına AB’ye girmiş olan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Türkiye’nin AB üyeliğine vetosudevam etti. Konstantin Miçotakis ve oğlu, şimdiki başbakan Kiryakos Miçotakis yönetimlerinde ise Türk-Yunan ilişkileri hiç olmadığı kadar gerildi ve geriledi.

Bu gerginliğin arkasında, sadece Miçotakislere değil ama bütün Yunan siyasetçilerine has Türkiye husumetinin bulunduğu, onun arkasında ise sadece Kıbrıs Barış Harekatı’nın olmadığı söylenebilir. Ama lafı ta 15 Mayıs 1919’a götürmenin güncel gerginliklere güncel çözüm arayışlarına faydası olmayacağını biliyoruz.

Güncel sorun şu: Gerekli veya değil (bunu ayrıca konuşmak lazım) Avrupa Birliği’nin başkanlık makamı olan AB Konseyi, geçen martta Amerika’nın Avrupa’nın güvenliğine taahhüdünün azalmakta olduğunu görmüş, bu sebeple kritik savunma kabiliyetinin geliştirilmesi için 150 milyar avroluk SAFE adını verdiği bir proje açıklamıştı. Security Action For Europe (Avrupa için güvenlik eylemi) kısaltma adıyla SAFE projesine, AB üyeleri, katılım müzakerelerini yürüten aday ülkeler ve AB ile Güvenlik ve Savunma ortaklığı kurmuş ülkeler (Arnavutluk, Kanada, Japonya, Moldova, Kuzey Makedonya, Norveç, Güney Kore) katılabilir. Tabiatıyla Türkiye de, değil mi?

Hayır, değil! Yunanistan, “Türkiye 30 yıl önce karasularımızı 12 mile çıkartırsak bunu savaş sebebi sayacağını açıkladı. Bunu kaldırmazsa SAFE’e katılamaz!” diye yine tabir yerinde ise yolumuza taş koydu.

Türkiye SAFE’e, bu fondan kredi alacağı açıklanan Litvanya, Portekiz ve Letonya gibi savunma yatırımlarına destek sağlamak amacıyla değil, tersine ulusal savunması neredeyse tamamen yerli olan bir ülke olarak Avrupa’ya katkıda bulunmak için girecektir. Türkiye’nin savunma ihracatı geçen yıl 7 milyar avronun üzerine çıktı. Türkiye dünyanın 11’inci büyük silah ihracatçısı. AB uzmanları Türkiye’nin yeteneklerini artırmak ve tedarikçilerini çeşitlendirmek isteyen Avrupa ülkeleri için çekici bir alternatif olduğunu söylerken, Yunanistan ne yapmaya çalışıyor?

Bunu SAFE projesini kuran Fransa, İtalya, İspanya ve Almanya görüyor. Türkiye’nin SAFE’e dahil edilmesini hararetle destekleyen Almanya’nın Dışişleri Bakanı Johannes Vandevoll, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile yaptığı görüşmede “SAFE’in, önemli NATO ortakları olan Türkiye ve İngiltere’ye açılması gerektiğini” belirtti. İngiltere de henüz AB’den SAFE konusunda olumlu bir cevap alamadı.

Putin, Rusya’nın Avrupa ile bir sorunu olmadığını defaatle söylüyor; ama Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen, “AB güvenlik alanında Rusya’nın oluşturduğu açık ve mevcut tehdide karşı yetersiz olduğu için” SAFE’i gerçekleştirmekte kararlı. Bu durumda Yunanistan Türkiyesiz bir AB savunmasını kendi güvenliği için yeterli görüyor mu?

Haber Yorumları

Henüz Yorum Yapılmamış.

Sende Yorum yap

Son dakika haberler

En güncel ve en doğru, tarafsız haberin merkezi.