s

Derbide beraberlik normal sonuçtu

Klasik bir yorum vardır; maçtan önce Galatasaray’a 1 puan teklif edilse kabul ederdi.

Peki Fenerbahçe’ye böyle bir karşılaşma oynayacağı söylense 1 puana razı olur muydu?

Gerçeği konuşmak gerekirse muhtemelen onlar da arabulucuya gitmişler gibi 1 puan ile yetinirdi.

Isınma bölümünde gelişen gerilim maça yansır mı kaygısı vardı ama tam tersine iki takım oyuncuları da belki hakemle fazla oynadılar ancak birbirlerine saygılı davranmaktan geri kalmadılar.

Karşılıklı kör dövüşüne dönüşen kayıkçı kavgalarından uzak bir derbi izlemek hiç değilse stresi, gerilimi düşüren bir etki yarattı.

Şu gerçeği mutlaka Fenerbahçe tarafı iyice idrak etmiş olmalıdır; gerilim yönetimini uzun yıllardır başaramıyorlar. Hatta şunu da ekleyelim, bu karşılaşmada tansiyon yükselseydi muhtemelen o son dakika golünü de bulamazlardı.

Fenerbahçe’yi geçtiğimiz yıllardan ayıran temel fark da bu işte. Bunu sağlayan Tedesco mu yoksa Sadettin Saran mı bilemeyiz ancak maç sonu bildiri kavgasına dönüşmeyen bir derbi berabere bitmiş olsa da Fenerbahçe’nin psikolojik üstünlüğüne dönüşen bir sonuca evrilecektir diye uzun süreli bir kehanette bulunabiliriz diye düşünüyorum.

Karşılaşmaya gelecek olursak…

Galatasaray belirgin bir orta saha üstünlüğü ile başladı. Haftalardır formsuz oynayan Sara’nın bu kadar ön plana çıkacağı bir karşılaşma ancak derbi atmosferinde olurdu muhtemelen.

Ancak o kadar değil, Sane de oyunun hem hücum hem savunma tarafında, hiç değilse Fenerbahçe’yi oyalayan futboluyla katkı sağladı.

Torreira için daha fazla söze gerek yok, kendi standartlarının altına hiç düşmeyen mücadelesiyle yıllardır Galatasaray’ın merkezinde çok önemli işler yapıyor.

Böyle karşılaşmalarda orta alanın etkisini ele alan takımın maçı kendi lehine çevireceği bir sonuçtu.

Galatasaray bu etkinin sonucunu biraz da şansının yardımıyla bulduğu golle avantaja dönüştürürken neredeyse 3 puanı da alıp Kemerburgaz’a dönüyordu.

Peki bu sonuç adil olur muydu?

Hayır!

Galatasaray, son birkaç aydır düşen bir takım görünümünde. Buna hem kart cezalıları hem de sakatlıklar da eklenince aslında girişte de yaptığımız tespit gibi 1 puana razı olacak bir oyun sergiledi, derbide.

Bir eleştiri mahiyetinde yazmıyorum; bir bakıma rasyonel bir oyun şekli normal olarak bunu gerektiriyordu.

Topu orta alanda kalenden uzak tut. Ön alanda baskı yapan oyuncularının yardımıyla da mümkünse sonuca git.

Tedesco da Osimhen, Barış, Torreira ve Sara’nın yapacağı ön alan baskısından çekinmiş olacak maça geriden paslarla oyun kurarak değil, süreki Ederson ile topu şişirerek Galatasaray’ın kalesinde tehlike yaratmayı planlamış görünüyordu.

Ederson’un 5/16 uzun pas ile oynaması bize bir şeyler anlatması gerekiyor.

Peki bu oyun şekli Fenerbahçe’ye bir fayda sağladı mı?

Kesinlikle hayır. Hatta sürekli yaşanan top kayıplarının tek sorumlusu da bu uzun toplar oldu.

Topun sürekli havadan oynanması Fenerbahçeli oyuncuların alışık olmadığı bir plandı.

Bu bölümde Asensio’nun etkinliğinin neredeyse sıfırlandığını izledik.

Fenerbahçe’nin oyun aklı ve planı Ederson’un uzun topları olduğunda geriye başka seçenek de kalmıyordu.

Geçen maç En Nesyri’yi biraz eleştirdim diye oyuncuyu hedefe koymakla suçlandım.

Ben tekrar anlatmaya çalışayım; futbolcunun oyun karakterine uymayan bir taktikle sahaya çıkmak futbolcunun suçu değildir; ama sonuçlarından en çok o etkilenir.

Diğer taraftan bu kadar etkisiz bir oyuncuya dönüşmek veya kendi tarzını değiştirmeden belli bir çevrenin içinde kalarak oynamaya çalışmak da ister istemez futbolcuyu taraftarın gözünde sevimsiz bir hale sokacaktır.

En Nesyri bunu yaşıyor. Tek forvet olarak başarılı olmasının gerçekten çok zor olduğu görülüyor.

Yine de Ederson’un attığı uzun toplarda kendini boş alanlara deplase yaparak göstermesi iyi olurdu diye düşünüyorum. Yapmadı değil ama havadan gelen topları kontrol etmede o kadar başarısızdı ki… Olmadı.

Evdeki hesabın çarşıya uymadığı bir diğer sorun Fenerbahçe’de kanatların hiçbir şekilde çalışmamasıydı.

Oysa Galatasaray’ın en zayıf halkası tam da buralarıydı.

Bir tarafta genç bir oyuncu, diğer yanda da stoperden devşirme kanat beklerine karşı Fenerbahçe’nin kanat hücumcuları hiçbir etkinlik sağlayamadılar.

Öyle olunca da özellikle topun yere indiği ikinci yarı boyunca kanatlardan ne etkili bir orta izleyebildik ne de bir atak!

Galatasaray istediğini alıp gidiyordu ancak Fenerbahçe’nin bu sezon karakteristik özelliği olan yenilgiyi bir şekilde çevirecek bir sonuç üretme veya mağlubiyeti kabullenmeme hali bu maçın son bölümleri için de olsa devreye girdi.

Levent’in gerçekten belki de karşılaşmanın en güzel hareketini yaparak Duran’ın kafasıyla buluşturduğu asisti en az gol kadar önemliydi.

Fenerbahçe Camia olarak bu karşılaşmaya çok iyi hazırlanmıştı. Ben bunun sahaya yansıyacağını bekliyordum ama Galatasaray’ın avantajlı kadrosunun etkin tarafı devreye girerek bu hazırlığı dengelemiş oldu.

Bir kere daha gördük ki Fenerbahçe’nin bu kadrosu en azından Galatasaray’ı yenecek güç ve beceri için yeterli değil.

Şampiyon olmak için de…

Galatasaray’ın Avrupa’da işi bittiği an avantajı da eline alacağı bir sürecin başlangıcı olacaktır.

Defalarca kere denenmiş, tecrübe edilmiştir.

Derbide beraberlik normal sonuçtu.

Son olarak şunu da yazmış olayım. Fenerbahçe ile Galatasaray arasında roller uzun süreden beri değişmiş görünüyor.

Fenerbahçe’nin geçmişte 20 sezonluk periyotta gerçekleştirdiğini şimdi Galatasaray yapıyor görünüyor.

Şöylesi eksik, yorgun ve formsuz bir Galatasaray’ı bulmuşken Fenerbahçe yenemiyorsa ötesini hayal etmek veya hedeflemek giderek zorlaşıyor.

Haber Yorumları

Henüz Yorum Yapılmamış.

Sende Yorum yap

Son dakika haberler

En güncel ve en doğru, tarafsız haberin merkezi.