Karadeniz’de karanlık oyunlar…

Elimizde kesin olan tek bir bilgi var, o da Ukrayna’nın Rusya’ya giden 3 tankeri SİDA’larla vurduğu bilgisi. İlk bakışta savaşta olan iki ülke arasında normal deyip geçilebilir ama durum tam olarak öyle değil.
İlk soru: Ukrayna’nın üstlendiği bu saldırılar sadece Rusya’ya karşı mı yapıldı yoksa Ukrayna’da devam eden iktidar mücadelesinin bir parçası mı?
Açayım, Kiev’de üst üste ortaya çıkan yolsuzluk haberleri başta Londra olmak üzere Ukrayna destekçisi ülkelerde büyük rahatsızlık sebebi oldu.
Bir süredir Ukrayna ordusunun eski başkomutanı ve şu anda İngiltere büyükelçisi olan Valeriy Zalujnıy’in, Zelenskiy’nin yerine geçmesi konuşuluyor. Gariptir, bu senaryoların zirveye çıktığı, Ukrayna’nın barış masası çabaları sürerken Karadeniz’de saldırılara başladığı bir dönemde, Batı’nın koltuğa oturmasını istediği Zalujnıy, aniden Kiev’de ortaya çıktı.

Eski Başkomutan Kiev’deyim demedi ama Facebook paylaşımında eşiyle bir fotoğrafını paylaştı, paylaşımın altına “Evde olmak en iyisi” yazdı. Fotoğrafa dikkatle bakanlar, arkada üzerinde Ukraynaca yazılar bulunan bir kahve makinesini hemen fark ettiler elbette.
Kiev’ de yönetim değişikliği peşinde olan ve Ukrayna’da da askeri etkisi bulunan Batı ülkeleri bu saldırılarda etkili olmuş olabilirler mi?
Bu seçeneği göz ardı etmemek lazım.
Saldırıların, Zelenskiy ve barışa destek veren Türkiye’nin ekonomik münhasır alanları içerisinde olması da düşündürücü. Denilebilir ki, Ukrayna’nın kıyı şeridinde fazla bir etkisi kalmadığı için saldırılar bu alanda gerçekleşti. Eğer dün ayçiçek yağı taşıyan gemi hedef alınmasaydı, komplo teorilerine bakmak zorunda kalmazdık, Ukrayna, Rus petrolü taşıyan hayalet filoya ait gemileri boşken vuruyor, Moskova’ya mesaj veriyor derdik.
Karadeniz’de karanlık oyunlar yeni başlamadı aslında, İstanbul Boğazı girişinde bulunan mayın bu oyunun ilk adımlarından birisiydi.
Akıntı haritaları ve yapılan hesaplamalar zincir kopartan mayınların İstanbul Boğazı girişine ulaşamayacağını ortaya çıkarmıştı.
Romanya ve Bulgaristan, mayınları bahane ederek ABD savaş gemilerinin Karadeniz’e girmesi için çok uğraştılar ama Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Bükreş’te düzenlenen toplantıda o çabayı boşa çıkardı, ABD’nin Karadeniz’e davet edilmesi arzusunu oybirliği şartına bağladı.
Karadeniz’de olanlar sadece savaşta olan iki ülkenin mücadelesinden ibaret değil, içinde “Made in ....” yazan taht oyunları da var...
Kılıçdaroğlu’na hem haksızlık hem övgü…
CHP’ye gönül ya da oy verenler bir süredir Kemal Kılıçdaroğlu’nun iktidarın adamı olduğunu ve CHP’ye bilerek seçimler kaybettirdiğini iddia ediyorlar. Kırgınlığı anlarım, sonuçta Kılıçdaroğlu bugüne kadar koltuğunu kaybeden hiçbir CHP Genel Başkanı’nın davranmadığı bir ihtiras içerisinde.
Kızgınlığı anlarım, Kılıçdaroğlu tekrar partinin başına dönmek için sandık hariç her yolu deniyor, daha önce örneklerini gördüğümüz gibi bu arzusunu da “Bana ihtiyaç olursa görevden kaçmam” gerekçesiyle açıklıyor.
Hayal kırıklığını anlarım, Kılıçdaroğlu’nun bugün aklanıp gelmesini istediği hemen herkes birden çok kere adaylığına yeşil ışık yaktığı kişiler.
Şaka değil, Deniz Baykal döneminde belediye başkan adaylığı kabul edilmeyen İmamoğlu’nu önce Beylikdüzü, sonra iki ayrı seçimde İstanbul’dan aday gösteren kişi Kemal Kılıçdaroğlu’nun ta kendisi.
Arşivlerde Kılıçdaroğlu’nun Ekrem İmamoğlu’na yönelik yaptığı tek uyarı da “Ülke siyasetiyle ilgilenme sen belediye işleriyle ilgilen.” Kırgınlık, kızgınlık, hayal kırıklığı anlaşılabilir ama Kılıçdaroğlu’nu iktidarın adamı olmakla suçlamak sadece haksızlık etmek değil, aynı zamanda büyük bir övgü anlamına geliyor.
Bu iddiaya inananlar, Kılıçdaroğlu’nun birlikte çalıştığı Parti Meclisi, MYK üyeleri, Meclis Grubu ve yerel yönetimlerden kimseyi uyandırmadan iktidara seçim kazandıran bir siyasi deha olduğunu da kabul ediyorlar demektir.
Ne böyle bir haksızlık yapmaya ne de haksızlığın içine saklı gizli bir övgüye gerek var.
Ekmeleddin İhsanoğlu denemesinin ardından Abdullah Gül’ü muhalefetin ortak Cumhurbaşkanı Adayı yapmak için uğraşan birisinin iktidarın adamı olduğunu düşünmek de, siyasi deha olduğuna inanmak da hata olur.
29 Kasım’da Kandil’de...
İsrail ve İran’ın yeryüzündeki tek ortak paydası “Terörsüz Türkiye” hedefine ulaşılamaması.
Bunu hepimiz biliyor ve bu yüzden bazı şımarıklıkları, bazı faşist cümleleri, Mazlum Abdi’yi Türkiye’de “ağırlamak” gibi gerçekle örtüşmeyecek talepleri görmezden geliyoruz.
Aslında iyi ki öyle yapıyormuşuz.
Bugüne kadar PKK terörüne karşı nasıl bir sınav verdiğini bildiğimiz Ajans France Press de topa girdi sonunda.
29 Kasım’da Kandil’e gidip röportajlar yapmışlar.
Her zaman bildiğimiz isimlerden bir başkasını konuşturmuş ve şartlar öne sürdürmüşler.
Daha önce yazmıştım, İmralı kendisinin kurabileceği cümleleri başkalarının kurmasından hoşlanmadığını daha önce HDP heyetiyle yaptığı görüşmelerde dile getirmişti, belli ki yine benzer bir durum yaşanıyor.
Adını net koyalım, bu “haber” dünyayı bilgilendirmek için değil, Türkiye’nin sinir uçlarıyla oynamak için servis edilmiş bir operasyondur.
Kongre toplayıp PKK’yı feshedenler de AFP’ye PKK adıyla konuşarak müthiş bir operasyonun figüranı oldular.
Uzun zamandır sesi soluğu çıkmayan örgütün Avrupa yapılanması belli ki, süreci provokasyonlarla durdurma çabasına girişecek.
Ne şaşırtıcı ne de ciddiye alınacak bir durum bu.
Hem Kandil’dekiler hem de Avrupa’dakiler, Öcalan’a karşı gelmenin sonucunun ne olduğunu gayet iyi bilirler...
Categories: Karadeniz’de karanlık oyunlar…
Sende Yorum yap