“Dur bakalım ne olacak!..”
2025’in en çok kullanılan cümlesi neydi diye sorulsa, küresel bir ankete gerek kalır mıydı bilmiyorum ama bir gazeteci olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim:
Bu yıl insanlık ilk kez dünyada olan biteni anlamaya değil, sonunu görmeye, yarını hayal etmekten çok, bugünü sürdürülebilir kılmaya odaklandı.
Her olayda, her trajedi ya da her felakette “Dur bakalım ne olacak!..” diyerek bekledi.
Sanki bir şey olacaksa, bizden bağımsız olacakmış gibi.
Dünya bu cümleyle iklim krizlerini izledi, savaşları takip etti, açlığın, yoksulluğun, göçlerin, adaletsizliğin bu cümleyle seyircisi durumuna düştü.
Dünyada olup bitenlerin tarafı, müdahili, mağduru ya da faili değilmiş gibi davrandı.
İnsanlık bu yıl özellikle kötülüğü seçmedi belki. Ama kötülüğe alışmayı seçti.
Yeterince tepki vermedi, sorgulamadı, itiraz etmedi. Daha iyisi için ısrar da etmedi. Dünyada olup biten her şeye ya rıza gösterildi ya da razı gelindi.
★★★
2025’te insanlık için iklim felaketleri “olağan” sayıldı. Felaketleri durdurmaya değil, felaketlerle yaşamaya razı geldi. Sele, yangına, kuraklığa alıştı. Olması gereken bir durum gibi normalleştirildi.
Aynı yıl dünyanın başka bir yerinde milyonlarca insan açlıkla sınanırken, küresel sistem bunu da yönetti. Açlık yeni değildi; yeni olan, açlığın sürekliliğiydi. Açlık artık bir trajedi değil, bir istatistikti. Küresel bir utanç olmaktan çıktı, uzaktı, yereldi, kaderdi… Yardım çağrıları haber bültenlerinin alt sıralarına itildi.
Dünyanın hemen her yerinde, yoksulluk yayılırken servet rekorları açıklandı. Ayakta kalmak, daha iyisini istemenin yerine geçti. Yoksulluğa razı gelindi.
★★★
2025 dünyanın hemen her yerinde demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü açısından bir sınav yılıydı. Mesela ABD’de ifade özgürlüğü ve insan hakları yine çok değerliydi; ama bazı ülkeler, bazı ölümler, bazı savaşlar için…
Aynı ihlal, aynı ölüm, aynı hukuksuzluk; failine, coğrafyasına ve tarafına göre farklı adlandırıldı.
Avrupa, bu yıl da vicdanını göçmen botlarının kenarına bıraktı. “Sistem böyle işliyor” denildikçe insan hayatı da değersizleşti.
Ve insanlar bu yeni dünya düzenine bakıp bekledi: Gazze’de, Ukrayna’da, Afrika’da, Asya’da olan biteni izledi. Görüntüler aktı, kelimeler ağırlaştı. Çocuklar öldü, şehirler silindi, hayatlar yarım kaldı.
Tam da bu nedenlerle 2025, insanlığın neyi yapabildiğini değil, neye alışabildiğini gösteren bir yıl oldu
Her şeye “Dur bakalım ne olacak” diyerek seyirci kalmak, “benim yapabileceğim bir şey yok” diyerek beklemenin en konforlu yoluydu. Sonra her felaket diğerini, her adaletsizlik bir başka adaletsizliği, her savaş, başka bir savaşı bize unutturdu.
★★★
İklim felaketlerinde gönüllülerin ilk koşanlar olması, açlık karşısında bireysel dayanışma ağlarının hâlâ varlığını sürdürmesi, savaş karşıtı küçük ama ısrarlı seslerin tamamen susmaması… Evet bunlar da oldu. Ama dünya iyilikte vicdanda ısrarcı olmadı. Doğruyu bilen çoktu ama bedel ödemeye hazır olan azdı.
Bu yüzden 2025 insanlığın iyileşmeyi değil, hayatta kalmayı seçtiği bir yıl oldu.
Hayatta kalmak için de çok şey unutuldu. Adalet unutuldu. Hafıza unutuldu. Utanç unutuldu.
Dünya yine döndü. Büyük bir kopuş yaşanmadı. Her şeye alışan bünye, felaketleri, trajediyi, adaletsizliği de normalleştirdi. Hiçbir şeye şaşırmamayı öğrendi.
Yani; 2025 bize şunu gösterdi:
Felaketler yeterince uzun sürerse normalleşiyor. Adaletsizlik tekrar ederse alışılıyor. Acı, yeterince uzaktan izlenirse katlanılabilir oluyor.
Yeni bir dünya kurulmadı belki.
Ama hangi dünyada yaşamaya razı olduğumuz da hiç bu kadar görünür olmamıştı.
2026 insanlık için daha mı iyi olur sanmam….
Çünkü kötüye gidiş, bir kopuşla değil; alışkanlıklarla derinleşir.
Categories: “Dur bakalım ne olacak!..”
Sende Yorum yap