s

2026 teyzem gibi gelsin

Üç gün sonra yeni yılla buluşuyoruz. Acaba valizinde neler getiriyor? Çocukluğumda, Almanya’da yaşayan Aysel teyzem, tatillerde İstanbul’a gelir, hoş geldin /hoş bulduk faslından sonra valizini açıp hediyelerimizi çıkarırdı. Lepiska saçlı bebekler, rengârenk kâğıtlara sarılı çikolatalar, o zamanlar Türkiye’de olmayan pek bayıldığım jelibonlar, resimli kitaplar. O kadar mutlu olurdum ki… 2026 teyzem gibi gelsin istiyorum. Tüm hazırlığını bir çocuğu mutlu etmek için yapmış gibi. 2025 öyle gelmedi. Tek sayıları sevmem, çiftlere hep daha yakın oldum. 2025 de teklik karakterini bolca sergiledi. Dünyanın ve ülkenin gündeminden yıldığım çokça zaman geçirdim. Günlerce haber seyretmediğim, sosyal medyaya elimi sürmediğim zamanlar. Sonra bu kaçıştan utanıp tekrar onlara geri döndüğüm. Umudumu kaybettiğim, yok böyle yaşanmaz deyip, onu binbir güçlükle hep yeniden yeşerttiğim.

Bir an önce valizini kapayıp gitsin istediğim 2025’in bu son günlerinde fark ediyorum ki, beni en çok kültür sanat alanı mutlu etmiş. Birbirinden güzel sergiler, kitaplar, filmler, müzikler… Ekip arkadaşlarımla, onlara yer verdiğimiz çok leziz Milliyet Sanat’lar hazırlamışız, 12 ay boyunca. Bir sanat izleyicisi olarak da payıma düşenin tadına varmışım bol bol. Bu yazıda onları hatırlamak, sizinle paylaşmak istedim.

Yılın ilk günlerinde izlediğim Ümit Ünal’ın “Evcilik” filmini çok sevdim. Film için “Vizitesi hayli yüksek, kolay randevu bulamayacağınız bir psikolog gibi” demişim yazımda. Hâlâtadı damağımda. Girne’de gezdiğim Rodin Müzesi büyüleyiciydi. Onu yazarken de “Yanı başımızda içinde paha biçilmez güzellikler barındıran bir mücevher kutusu” tanımını kullanmışım. Şimdi gözlerimin önünden geçiyor heykeller, ama ne büyük heyecandı!

İzlediğim en güzel tiyatro oyunlarından biri “Leyla ile Mecnun”du. Bülent Emrah Parlak ve Elit Andaç Çam’ın başarılı oyunculukları üzerinden vurguladıkları hayata ve ilişkilere dair inceliklerin tadına doyamadım. Oyunculuk demişken… Şubat ayı Milliyet Sanat kapağında Merve Dizdar’ı ağırladık. Fransa’nın önemli nişanlarından biri olan “Edebiyat ve Sanat Nişanı” ile onurlandırıldı oyunculuğu. Özene bezene işledik konuyu, gurur duyduk, mutlu olduk.

2025’te birbirinden güzel kitaplar okudum. Ama en çok sevdiğim Seray Şahiner’in Doğan Kitap’tan çıkan “Vatan Millet Samatya”sıydı. Şahiner’in şu ana kadar yazdıkları dahilinde bakarsak hiç şüphesiz başyapıtıydı. Onun için duam “Kelimeleri artsın, eksilmesin, onları okuyanlar iyilik ve şifa bulmaya devam etsin” oldu.

2025’in en büyük sanat olayı, bana göre, sekiz yıl aradan sonra gelen Sezen Aksu albümü “Paşa Gönül Şarkıları”ydı. Milliyet Sanat’ın haziran sayısı kapağına hem yeni albüm hem de Aksu’nun 50. sanat yılı şerefine Minik Serçemizi kondurduk. Yedi ay geçti aradan, ben hâlâ dönüp dönüp dinliyorum albümü.

“İnsanın kendisiyle hesaplaşması üzerine şiir gibi bir film” diye yazdığım, en sevdiğim yönetmen olan Ingmar Bergman’ın “Yaban Çilekleri”ni beyaz perdede izlemek müthişti. Bodrum Bale Festivali yaz mevsiminin zarif imzalarından biriydi. Yeni tanıştığım Deborah Levy’nin kitaplarını okumak, müthiş bir deneyimdi. Everest Yayınları’ndan çıkan “Sıcak Süt” ise günlerce etkisinden kaldığım bir roman oldu. En sevdiğim sergi açık ara Türkiye İş Bankası Resim Heykel Müzesi’nde ziyaret ettiğim “Yan Yana” sergisiydi. Yılın belgeseli ise senaryosunu Zeynep Miraç’ın yazdığı, Selçuk Metin’in yönettiği “Ferhangi Bir Yaşam”dı. Seyrettiğim en güzel konser de Ahmet Kaya ile Kardeş Türküler’di.

Kültür sanat açısından teyzemin valizi gibiydi 2025. Bir an durup bütün bu sanat ürünlerini ve olaylarını 2025’in içinden çıkarmayı denedim. Geriye buz gibi bir sessizlik kaldı. Umutsuzluk, adaletsizlik, ölümler, kalp kırıkları… O yüzden 2026’da hayatınızda kültür sanata bolca yer vermenizi diliyorum. Teyzemin valizini birlikte paylaşalım.

İyi seneler.

Categories: 2026 teyzem gibi gelsin

Haber Yorumları

Henüz Yorum Yapılmamış.

Sende Yorum yap

Son Dakika

>
>
>
>

Tüm Haberler

Son dakika haberler

En güncel ve en doğru, tarafsız haberin merkezi.