Zeus tanrıydı, tanrı kalmalıydı
O bir kral!
Tanrıların kralı! Gökyüzü, yıldırım, şimşek, gök gürültüsü, hukuk, düzen ve adalet tanrısı!
O göklerin ve yeryüzünün hükümdarı Zeus!
Kardeşlerinden Poseidon denizlerin tanrısı, Hades ise yer altı tanrısıydı. Kendisi de bir zamanlar cennet olduğuna inanılan Olympos dağında yaşayıp dünyayı buradan yönetirdi! Adil, merhametli aynı zamanda da kolay sinirlenen, öfkeli bir tanrıydı Zeus! Sinirlendiğinde şimşek ve yıldırımlarını savurup aslan gibi kükrüyordu!
Sadece belgesellerde, kitaplarda gördüğüm aslanı, kanlı canlı karşımda gördüğüm ilk anı hatırlıyorum. 7 yaşındaydım ve şehre gelen Medrano Sirki’ne gideceğim için 1 gece önce heyecandan uyuyamamıştım. Uzun bir kuyrukta sıra bekledikten sonra içeri girebilmiştik nihayet ve ben her çocuğun yaptığı gibi münasebetsiz bir zamanlamayla tuvalete gitmem gerektiğini söyledim babama! Çadırın arka tarafına doğru ilerleyerek tuvaletin yerini bulmaya çalışırken yolu karıştırdık ve yanlışlıkla hayvanların tutulduğu kısma geldik. Ağlamaya benzer bir ses duyduk, daha çok inleme gibiydi ve sesin geldiği tarafa baktığımızda kocaman bir aslanı bağlayarak döven, bakıcısı olduğu söylenen, bence Azrail’i gibi görünen adamı gördük. Elindeki kamçıyla çaresizce duran aslana vuruyor, bağırıyordu. Aslanla göz göze geldim sadece bir an ve o bir anda acıyı, gözyaşını, korkuyu, utancı gördüm gerçekten! Mıh gibi kalmıştık olduğumuz yerde, babam elimden tutup hızlıca uzaklaştırdı beni o cehennemden ve döndük çadırdaki yerimize! Benim için eskisi gibi değildi hiçbir şey elbette! Aklım o zavallı aslanda kalmıştı ve çocuk kalbim paramparçaydı! Aslanlar sahneye çıktığında yeniden gördüm o aslanı! Ormanların kralı gibi dolaşmaya çalışıyor, hoplayıp zıplayarak seyircileri eğlendirmeye çalışıyordu! Ama gerçek öyle değildi ve benim için sirk de hayvanat bahçesi de o gün son oldu!
Beni o güne götüren haberdi, Antalya’da hayvanat bahçesinden kaçan aslanın öldürülmesi!
‘Öldürmek’! Yazarken bile elim titriyor, içim acıyor! Oysa çağımızda ne kolay yapılıyor ne kolay yaşanıyor! Çocuklar öldürülüyor mesela, hiçbir suçu olmayan masum çocuklar! Sadece ayrılmak istedi, insanca yaşamayı arzu etti diye kadınlar öldürülüyor, bahtsız kadınlar! Ve doğasından koparılıp insanlar para verip de izlesin diye ticari amaçlı esir alınan, sokaklarda yaşamak zorunda kalan masum hayvanlar öldürülüyor, suçsuz hayvanlar!
Şuurlarını yitirmiş olduğuna inandığım, kalpleri de çürümüş insan görünümlü bir güruhla yaşamaya mahkûm edilmiş şanssız bir nesiliz biz! Hayvanı kilometrelerce öteden, olması gereken yerden- tabiatın içinden koparıp kafese sokuyorsun, hayat boyu işkenceye mahkûm ediyorsun, hayvan fırsatını bulup kaçınca da bir sürü yöntem varken kullanmayıp tüfekle acı çektirerek öldürüyorsun! Valla olaya bakınca, kim insan kim hayvan ayırt edemiyorsun!
Yahu bayıltma imkânın varken uyutucu& uyuşturucu ile öldürmeden yakalayabilecekken öldürmek nedir ya! Bir can almak, bu kadar kolay nasıl olabilir- aklım almıyor asla!
Suçlu, can havliyle oradan, o işkenceden kaçan aslan değil!
O aslanın oraya kapatılmasında, hadi kapatıldı orada tutulamamasında, tutulamadı madem bayıltarak yakalanabilecekken öldürülmesinde etkisi olan herkes suçlu!
En suçlu da çocuklarının elinden tutup kafes içindeki zavallı hayvanları göstermeye- hayvanat bahçesi denen hapishanelere götüren, koca hayvanların işkenceyle oynatıldığı sirklere götüren bizler, ebeveynler!
Zeus’muş adı, öldürülen aslanın!
Ne güzelmiş adı, daha güzel de olamazmış adı, ormanlar kralının!
Zeus tanrıydı, tanrı kalmalıydı! Ölüm ona hiç yakışmadı!
…………………………*……………………………
AMAZON DÜĞÜNÜ
Son zamanların hararetli gündeminden, heyecanından, stresinden yılın düğünü hakkında birkaç kelam etmediğimi fark ettim! O kadar sıcak ve sıkıcı, tatsız ve huzursuz bir gündem var ki öyle birkaç yüz kişinin içmesiyle değil, şehrin şebeke suyuna antidepresan atılsa belki o zaman bir tık gülümseyecek haldeyiz. İşte bu ruh haliyle acısı bol, tuzu az gündemden biraz uzaklaşarak İtalya’ya, İtalya’nın belki de en güzel yerine- Venedik’e gidelim hadi birlikte!
Ünlü alışveriş sitesi Amazon’un kurucusu milyarder Jeff Bezos, gazeteci Lauren Sanchez ile dünyanın en güzel coğrafyalarından birine ev sahipliği yapan Venedik’te evlendi! 61 yaşındaki Bezos ile 55 yaşındaki Sanchez’in düğünü, 3 gün 3 gece sürdü! ABD Başkanı Donald Trump’ın kızı Ivanka Trump, Kim Kardashian, Orlando Bloom, Leonardo Di Caprio, Oprah Winfrey, Bill Gates ve Robert Pattinson gibi çok sayıda ünlü isim katıldı. 90’a yakın özel jetle gelen davetliler için hiçbir masraftan kaçınılmadığı, düğünün 50 milyon dolara mâl olduğu söyleniyor!
Düğündeki çiçeği- böceği, çifte özel konser veren Lady Gaga konserini, verilen hediyelikleri, Dolce&Gabanna gelinliği anlatmayacağım şimdi burada! Onları okumuşsunuzdur illa, magazin basın, bunun için haftalardır nöbetteydi valla! Benim etkilendiğim, düğünden çıkarılan Sindirella hikayesi! Umudun ete- kemiğe bürünme hali!
Amazon’un kurucusu Jeff Bezos, 61 yaşında ama kabul edelim yakışıklı, havalı! Adam zaten milyarder, paranın karizmatik gösterme gücünü de katarsak ideal bir damat adayı! Ama Lauren, bence yanlış estetik kurbanı, seksi olma çabasına tutunmuş ama başarılı olamamış bir iş kadını!
Herkesin aklında aynı soru; Bu kadar zenginlikle daha genç daha güzel bir kadınla evlenebilecekken Bezos Lauren’da ne buldu!
Bence hikâyenin büyülü yanı, tam da bu!
Lauren Sanchez, maddi durumu hiç de iyi olmayan göçmen bir ailenin çocuğu!
Söylediğine göre değerli hiçbir şeyleri, istediklerini alabilecekleri maddi imkanları yokmuş. Öyle ki büyükannesi ev temizlemeye gittiğinde,
Lauren da onun külüstür arabasının arkasında uyurmuş. Büyüyünce uçuş hostesi olmak için başvuruda bulunmuş ancak kendisine fazla kilolu olduğu söylenmiş. Böyle olunca da University of Southern California'da gazetecilik okumayı seçmiş ve 1994'te gazetecilik kariyerine resmen başlamış. Yaptığı iki evlilikten üç tane çocuğu olan Sanchez, Allah’ın hakkı 3’tür mottosuyla Bezos ile yaptığı evlilikle de turnayı gözünden vurmuş!
Biz kadınlar bu ilişkiyi, bildiğimiz tüm ezberleri bozarak şaşkınlıkla izlerken, ‘kadınlar sadece paraya bakıyor’ diye hayıflanan erkekler, yaşına uygun kadınla evlenen adamı eleştiriyorlar! Hayır adam dünyanın en zenginlerinden biri, genç- güzel biriyle evlense, ‘oh tabi para onda, alır kızı yaşında kadını, bakar keyfine’ derler, kendi yaşına yakın birini bulduğunda da; ‘Allah para vermiş de akıl vermemiş! Bu zenginlikle bu yaşta kadınla mı evlenilir mi!’ diye eleştirirler!
Valla biz kadınlar, başarı hikayesi olarak bakıyoruz duruma! Helal olsun 55 yaşındaki Lauren’a, taktı dünya zengini adamı koluna! Asıl sorulması gereken, ne ile etkiledi bizim kart çapkını acaba! Buna eğilinsin, bu sorunun cevabı bulunsun, ders olarak okutulsun!
Altın alıp gidemedim düğüne, kusura bakmasınlar,
‘Zenginin düğünü, züğürdün çenesi yordu’ gene, yorduklarına saysınlar!
Ve hep mutlu olsunlar!
………………………………….*…………………………….
BATMAYAN HİKAYE
Yılın düğünü için Venedik’in seçilmesi tesadüf değil elbette!
Dünyanın en özel en güzel şehirlerinden biri bence!
Köprüleri, gondolları, Arnavut kaldırımları, durmaksızın konuşan satıcıları, kanalları, şarkılarıyla aşık olunası, aşk yaşanası şehir!
Gerçek olamayacak kadar mistik, az biraz hüzünlü, denizlerin gelinidir!
Venedik’e dair anlatılacak çok şey var, maskelerinden festivallerinden başlasam yeter ama ben şehrin, toprak üstüne kurulmadığından başlamak istiyorum söze!
Evet evet, diğer şehirler gibi toprak üstünde yükselmiyor Venedik, altı toprak değil yani! Bu olağanüstü şehir, deniz tabanına çakılmış milyonlarca ahşap kazığın üzerine inşa edildi. Diğer şehirler kaya zemin ya da beton temeller üzerinde yükselirken Venedik, suyun içindeki ahşap bir ormanda doğdu. Ahşap derken sıradan bir ağaç değil kullanılan, alder denen suyun altında çürümeyen, dayanıklı kızılağaç! Çünkü bu ağaç, tuzlu suya gömüldüğünde ve kil tabakalarının içinde saklandığında çürümez, taşlaşır. Yüzyıllar geçer ve neredeyse kaya kadar sert hale gelir.
Milattan sonra 697 yılında, mühendislik kurallarına meydan okuyarak doğdu Venedik! Binlerce alder ağacından oluşan taşlaşmış orman, bugün dünyanın en güzel şehirlerinden birini taşıyor.
Peki neden suyun üstünde bir şehir kurulsun ki?
Tabiki korunmak için! 5.yüzyılın başlarında, kuzeyden gelen barbar akınlarıyla sıkıntı yaşayan, sarsılan İtalyan halkı bunalmıştı. Bu istilalardan kurtulmak için güvenli bir yer aradılar ve huzuru çamurla sisin birleştiği Venedik lagününde buldular. Su, duvar oldu onlara düşman gelemezdi. Doğa, sığındıkları kaleydi artık! Böylece Venedik doğdu; Doğayı fetheden değil, onunla uyum içinde var olan bir şehir olarak!
Suyun içine çakılan ağaç kazıklar üzerinde yükseliyor şehir! Aziz Mark Çan Kulesi tam 100.000 kazığın üzerinde yükselir misal! Muhteşem kilise, Basilica della Salute ise tam bir milyon kazıkla destekleniyor. Her bir kazık, elle çakılmış, yarım metre aralıklarla yerleştirilmiş, üç metreye kadar deniz tabanına gömülmüş. Bir sihir bir büyü ya da gizemli güçlerle değil mühendislik bilgisi- zeka ve dirençle kurulmuş Venedik, hala göz kamaştırıyor.
Görünmeyenin mimarisi, bu hikâyenin ta kendisi!
Ve bu hikâye, batmayı hâlâ reddediyor!
…………………….*……………………
HAFTANIN EN’LERİ
Haftanın Soruşturması:Bu soruşturma, tarihimizde bir ilk oldu! Ülkemizde ilk kez bir yapay zeka robotuna karşı soruşturma başlatıldı! X platformunun yapay zekâ robotu Grok, dün kontrolden çıkarak küfürlü ve saldırgan bir dille açıklamalarda bulununca Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, duruma müdahale etti! Hakkında soruşturma başlatılan ve erişim engeli ile yüksek bedelli ceza alacağı konuşulan Grok’un iyi bir avukata ihtiyacı var zannımca! Hani yapay zekâ, bazı meslekleri bitiriyordu, avukatlık da bunlardan biriydi? Avukatlığı bitiremezsin yapay zekâ! Senin yapay olan zekana bizim doğal zekâmız, on basar valla!
Haftanın Kararı:Futbolseverlere hediye oldu! Türkiye Futbol Federasyonu, 2025-2026 sezonundan itibaren taraftarların, Trendyol Süper Lig ve 1. Lig maçlarına çipli T.C. kimlik kartlarıyla da girilebileceğini açıkladı! Taraftarların stadyuma girişlerini kolaylaştırmak, futbola ilgiyi arttırmak adına 2014 Nisan ayından bu yana devam eden biletleme ve müsabakalara giriş sistemiyle ilgili yeni bir düzenleme getirildi! Buna göre 2025-2026 sezonundan itibaren taraftarların, çipli T.C. kimlik kartlarına da elektronik bilet yüklemeleriyle stadyumlara girişlerine imkân sağlanıyor. Bence çok doğru, çok mantıklı, her şeyden önce etkili bir düzenleme! Biletler zaten pahalı bir de girişe bu kadar prosedür yüklenmesi, uzaklaştırıyordu taraftarı! Güzel oldu vesselam!
Haftanın Yıkımı:Gündeme güm diye düştü! Anıtlar Kurulu ve Boğaziçi İmar Müdürlüğü’nün İstanbul Boğazı'nda yer alan bazı yapılarda kaçak tadilat, eklenti ve yapılaşmalar tespit etmesi üzerine yapılan incelemeler sonucunda İBB encümen kararıyla İstanbul Boğazı'ndaki bu kaçak yapılarla ilgili yıkım kararı verildi! Aralarında Mandarin Otel, Baylan Pastanesi, Bebek Otel gibi tanınmış mekanların da olduğu bu binaların yıkılma ihtimali bile bu kadar ses getirdiyse gerçekten yıkılmaları halini, düşünemiyorum bile! Bunları yıkacak babayiğitleri, merak ediyorum bir de!
Haftanın İşbirliği:Sağlık alanında yaşandı! Kronik hastalıklar denince akla ilk gelenlerden biri olan diyabetin Avrupa’da en hızlı ilerlediği 5. ülke Türkiye oldu. Milyonlarca çocuk ve erişkin bireyi tehdit eden diyabetin tedavisinde yaşanan gelişmeler Allahtan umut verici! Yapay zeka mucizesi sensörler hastaları büyük insülin iğnesi kullanmaktan kurtarıyor, hastanın hipoglisemi atağını yaşamasını, uykusunda dahi engelliyor. Bu konuyla ilgili ABD'de diyabet alanında ilk 5 merkez arasında yer alan California Üniversitesi San Francisco Kampüsü ile önemli bir işbirliğine varıldı. Bu işbirliği sayesinde, diyabet teknolojileri ve vakalar konusunda her 2 ülke birlikte çalışacak! Onca olumsuzluğun içinde, böyle güzel haberler duymak, içimizi acıyor, umudumuzu arttırıyor! O zaman, durmak yok- yola devam!
Haftanın Selamı:Uluslararası boyutta, hayli enteresandı! İtalya’nın başkenti Roma’da başlayan "Ukrayna'nın Yeniden İnşası Konferansı", açılış anında, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni'yi karşılamak için herkesin gözü önünde diz çöktü! Bu alışılagelmemiş selamlamaya, Rama’ya Meloni gülümseyerek karşılık verdi! Fotoğrafı ilk gördüğümde, serenat yaparak evlenme teklif ediyor sandım valla! Fazla bir samimiyet, teatral bir davranış bence, gereksiz derim, global bir krize sebep olmamak için de susar, giderim!
Categories: Zeus tanrıydı, tanrı kalmalıydı
Sende Yorum yap