Kalemin beş, umudun şimdiki zaman hali...

Terörsüz Türkiye konusunda umudun şimdiki zaman halindeyiz.
İlk grup silahlarını yaktı ama son grup silahlarını yakıncaya kadar yapılacak çok iş, alınacak çok mesafe var.
Ne aşırı iyimser bir şekilde “Bu iş artık tamamen bitti” diye rehavete kapılma lüksümüz var, ne de “Terör örgütü şov yaptı, asla vazgeçmeyecekler” karamsarlığı, peşin hükümlülüğüne ihtiyacımız var.

Yürüyen, canlı bir sürecin içerisinde, umudun şimdiki zaman halindeyiz.
Yolumuz sadece uzun değil provokasyon tuzaklarıyla da dolu.
Paris gelişmelerden memnun olmadığını daha silahların yakıldığı günün gecesinde Ajans France Presse üzerinden hissettirdi.
Belli ki, sinirimizle, duygumuzla oynamaya, belli ki Terörsüz Türkiye hedefine olan inanca zarar vermeye çalışacaklar.
Önceki gün Paris yaptı, yarın Tahran ya da Tel Aviv yapabilir, PKK içerisinde terörden vazgeçmeyiistemeyen az sayıdaki grup bu başkentlerin oyuncağı haline gelebilir.
Her şeyi bilmenin yetmeyeceği, bir de doğru analiz etmemiz gereken bir zaman var önümüzde.
***
Terörsüz Türkiye hedefine ulaşabileceğimize inanmamı sağlayan insanlar aslında yine Kürtler.
Hendek eylemlerinden sonra Nusaybin’de doğduğu ev yıkıldığı için Paris’e yerleşmiş bir dostum var benim.
Türkiye’nin alanında en fazla yurt dışı bursunu almış, doğduğu Nusaybin ile büyüdüğü Balıkesir’i, bir dönem çalıştığı Diyarbakır ile üniversite eğitimini aldığı İzmir’i insanları dahil eşit sevebilen, eşsiz bilgisiyle halen Anadolu’nun tarihini anlatıp, kazandığı parayla kız çocuklarına okul bursları veren koca yürekli bir adamdan söz ediyorum.
Bir ay kadar önce Paris’te bir stand-up gösterisine gitmiş, ertesi gün büyük bir üzüntüyle aradı.
“Abi dedi, ben hayatımda böyle bir ırkçılık görmedim. Gösteriden sonra da çok ayıp ettiklerini ve ırkçılık yaptıklarını yüzlerine söyledim” dedi.

Bölgenin ileri gelen ailelerinden birinin damadıdır, gitmeden önce de PKK ırkçılığına dair eleştiriler yöneltirdi.
O zamanlarda da “Ayıp oluyor” diye üzeri kapalı uyarılar da bulunanlar olmuştu ama bilgisi, ailesi, saygınlığından dolayı kimse dokunmaya cesaret edememişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan dün, terör ortamından beslenenler olduğunu, onların da Terörsüz Türkiye hedefinden mutlu olmadıklarını açıkladı. Cumhurbaşkanı son derece haklı bu konuda.
Benzer bir durum terörün Avrupa yapılanmasındaki bazı isimler için de geçerli.
Ağızlarından düşmeyen “Önder Apo” sözü euro’nun alım gücüne yenildi işte.
Bu durum umutsuzluk değil daha fazla umut etmeme olanak sağlıyor.
Daha çok euro kazanma odaklı, ideolojik altyapısı olmayan ırkçılık, Avrupa’da yaşayan aklı başındaki Kürtlerin müdahalesiyle bir süre sonra kaybolur gider.
***
Zor zamanlarda bölgede gazetecilik yapanlar, G-3 piyade tüfeğinin tok sesiyle, AK-47’nin daha ince sesini ayırt etmeyi bilir.
Namlu ağzından çıkan ateşi görmeden, terör silahlarının yakıldığı çukurdaki ateşin anlamı tam tanımlanmaz.
Yol PKK denetimine geçiyor diye saat 14ç00’ten sonra Lice’den Diyarbakır’a gitmeme izin verilmeyen günleri unutmuyorum.
Bugün manda yetiştiriciliği yapılan Derecik, ölüm vadisiydi bir zamanlar.
Bugün Şemdinli; tütünü, balı, şelaleleriyle konuşuluyor, 13 sene önce Şemdinli’ye girmesini manşet yapan gazete yöneticileri vardı.
Net olalım, bugün bölgede terörün beli kırıldığı için Terörsüz Türkiye hedefini konuşabiliyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bulunduğumuz noktaya pazarlıksız, al-ver süreci olmadan gelindiği söylemesindeki gerçek bu işte.
***
Madem Türkiye kazandı o zaman Terörsüz Türkiye sürecine gerek yok diye düşünenler olabilir.
Konu sadece askeri başarı değil, bu ülkedeki herkesin bu ülke vatandaşı olmaktan gurur duyması.
Bu konuşmak ve anlamak, anlatmaktan geçiyor.
ABD’de her ırkın suç istatistikleri tutulur, cezaevlerinde hangi ırktan kaç kişi yatar bilinir.
Medeni sandığımız ülkelerde nüfus projeksiyonları dini inançların doğum oranına göre yapılır.
Türkiye bunları yapmadı, daha ötesi var mı?
Konu ekonomi, konu depreme hazırlık diyenler, olaya sadece ekonomi gözüyle bakanlar var.
Terör olmayan yaylada yapılan hayvancılık İstanbul’un et fiyatlarını, yatırım almış, iş gücü açığı olan bölge, İstanbul’dan tersine göçü besler.
Daha bir sürü madde ve cevap yazılabilir ama umudun şimdi iki zaman halindeyiz.
Gidecek yolumuz ve o yolda karşımıza çıkacak provokasyon tuzakları var.
Soğukkanlı ve varacağımız noktayı düşünerek ilerlemek, bu iş bitti ile bu işten bir şey çıkmaz cephelerine katılmamak gerek.
Sende Yorum yap