s

Yüzeye yansıyan çığlık

Susuzluk riski artık kapıya dayandı. Ülkenin dört bir yanında barajlar, SOS veriyor. İzmir’in sadece birkaç aylık suyu kaldı. Bursa’da da kente su sağlayan baraj, neredeyse kurumak üzere. Balıkesir’in can damarı olan İkizcetepeler Barajı’nda su seviyesi yüzde 20’lere geriledi. Yozgat’ın Musabeyli Barajı’nda su seviyesi yüzde 12’ye düştü. Burdur’da da kentin en önemli su kaynaklarından biri olan Değirmendere Barajı’ndaki su seviyesinin kritik seviyeye ulaştığı açıklandı.

Türkiye, tam anlamıyla kuraklık alarmı veriyor. Hemen her bölgede su kaynaklarında ciddi kayıplar var. Bu tablo özellikle de tarımsal üretim ve gıda güvenliği açısından büyük bir tehdit. Bu tehdidin en yakıcı biçimde hissedildiği yer Konya Kapalı Havzası. Anadolu’nun ortasında, geçmişte ‘Türkiye’nin tahıl ambarı’ olarak anılan bu verimli ova ekolojik bir çöküşün eşiğinde.

Nebraska Üniversitesi Doğal Kaynaklar Okulu’nda doktora sonrası araştırmacı olarak görev yapan Dr. Gültekin Yılmaz’ın çalışmasına göre, 2000’li yıllardan bu yana, Konya Havzası’nda ekili alanlar yüzde 27 azaldı. Ama tarımsal üretim ikiye, sulama ihtiyacı ise üç katına çıktı. Bu ihtiyaç da yer altı sularının bilinçsizce kullanımıyla karşılanmaya başlandı. Bugün havzanın yıllık su tüketimi, 4.7 milyar metreküplük doğal su potansiyelini aşıyor. Bu fark, büyük oranda 90 bini aşan su kuyularından, çoğu da lisanssız olanlardan çekiliyor. Ve bu durum, yer altı su seviyelerinde her yıl en az bir metre düşüşe neden oluyor.

Bölgede sulama için kullanılan baraj sayısı 22 ama hâlâ yaygın biçimde açık kanal sulama yapılıyor. Su tüketimi yüksek mısır, şeker pancarı, yonca gibi ürünler tercih ediliyor. Bu da kaçınılmaz olarak gölleri küçültüyor, tuzluluk oranlarını artırıyor. Konya Havzası’ndaki kuş türlerinin yüzde 22’si şimdiden azaldı. Endemik balık türlerinin yüzde 61’i yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Çünkü göl ekosistemleri, sanıldığı kadar esnek değil; belli eşik değerler aşıldığında, geri dönüşü olmayan bir çöküş başlıyor. Sayıları her yıl artan obruklar, bu sessiz felaketin yüzeye yansıyan çığlığı.

Ölçümlere göre, Konya Kapalı Havzası’nda hava sıcaklığı son 40 yılda ortalama 1.8 derece arttı. Yüzyılın sonuna doğru Akdeniz’le birlikte bu havzada da sıcaklığın çok daha fazla artacağı öngörülüyor. Tabii artan sıcaklıklar, azalan yağış anlamına geliyor. Bölgede yüzde 10’luk yağış kaybının, yüzey su kaynaklarında yüzde 36’ya varan kayba neden olacağı hesaplanıyor. Yani toprak daha fazla susayacak ama gökyüzü bu susuzluğu gidermek için daha az yağmur sunacak.

Çalışma, aşırı yer altı suyu kullanımı ve su kaybının ekosistemdeki canlılarda toplu ölümlere yol açabileceği uyarısında bulunuyor. Bilinen gerçek şu; su yoksa hayat da yok. Gelecek, sadece iklim kriziyle değil, su kriziyle de şekillenecek. Ve asıl soru şu: O geleceğe hazır mıyız?

Haber Yorumları

Henüz Yorum Yapılmamış.

Sende Yorum yap

Son dakika haberler

En güncel ve en doğru, tarafsız haberin merkezi.