Yapay zekâ destekli zekâsızlık

Yunanistan, İyon Denizi ve Ege Denizi’nde iki deniz parkı ilan etti ve haritalar yayınladı.
Aslında bu haritaların daha önce ilan edilmesi bekleniyordu ama Atina, New York’taki Kıbrıs görüşmelerinin bitmesini bekledi tahminen.
Türk Dışişleri Bakanlığı, bu haritaların Türkiye için bir hukuki sonuç doğurmayacağını açıkladı ki beklenen de buydu zaten.
Diyalog sürecinde ne Ankara ne de Atina, mevcut pozisyonlarını terk etmiş değiller, dolayısıyla elbette başkentler pozisyonlarını kayıt altına alacaklar.

Açıklamalar önemli ama olayların geçmişine de bakmak lazım.
Kathimerini geçen sene Yunanistan’ın olası haritalarını almış ve yayımlamıştı.
Açıklanan harita ile geçen sene Kathimerini’nin yayımladığı harita arasında farklar var.
Geçen sene yayımlanan taslakta Yunanistan, Türkiye’nin daha yakınında alanları deniz parkı içine almıştı, şimdi açıklanan haritada o alanlar Türkiye’den biraz daha uzağa gitmiş, Türkiye ile alakası olmayan alanlarda genişlemiş.
Bu Miçotakis Hükümeti’nin Ege’yi sattığı anlamına gelmiyor ama insan yazmaya da korkuyor.
Korkmamın sebebi, mevcut pozisyonun kırılganlığını dikkate alarak atılan her adımın Yunanistan’daki milliyetçi damar tarafından istismar edilmesi.
Türkiye de Ege ve Doğu Akdeniz’deki tezlerinden vazgeçmeden Atina’ya karşı güven arttıran adımlar atıyor.
Karşılıklı jestler yapma konusunda iradeler aynı ama Yunanistan’da her jesti siyasi krize döndürmeye çalışan bir siyaset yapısı var.
Oy uğruna yapılan bu istismarın sonuçları Yunanistan halkının geleceğini daha da karartıyor, gereksiz hayalciliğe yol açıyor.
Sayfadaki fotoğrafa dikkatinizi çekmek istiyorum. Yapay zekâ destekli bir zekâsızlık örneği bu kare.
İstanbul’u işgal eden Yunan askerlerini gösteren bu zekâsız kare Yunanistan’daki bir sosyal medya hesabında paylaşıldı.
Yunan tarihindeki kahramanları duyurmak amacıyla açılmış ama işi ırkçılık boyutuna vardırmış bir hesap bu.
Üç, beş faşistin paylaşımı olsa önemsemem ama 180 bin civarı takipçisi olan bir hesap bu.
İnsanın canını sıkan paylaşılan bu karenin altındaki yorumlar, bu boş hayali alkışlayıp, bunun için dua edenlerin çok olması.
Türkiye nüfusu sayesinde Atina’yı, Selanik’i, Yanya’yı Türk askeri işgali altında gösteren binlerce kare üretip, bunu çok daha hızlı yayabilir.
Bunu kimse yapmıyor zira Türkiye’nin siyasetinden, sokağına kimsenin Yunanistan topraklarında gözü yok, burada kimse haritaları değiştirmeye çalışmıyor.
Türk-Yunan ilişkilerine dair onlarca yazı yazdım, çok toplantıya, foruma katıldım ne yazımda ne de sözlerimde tek bir kere bile olsa Yunanistan vatandaşı muhataplarıma Türkiye’nin askeri gücünü,1922’de yaşanılan hezimeti hatırlatmadım.
Kendime yapılmasını istemediğim şeyleri başkasına yapmam.
Ancak bu yapay zekâ destekli zekâsız fotoğraftan sonra söylemek zorundayım ki, Yunanistan’a, İstanbul’u işgal hayali kurduranlar, Yunanistan halkının iyiliği için çalışan insanlar değiller.
Madem, Ege’yi, cacığı, baklavayı, şarkıları paylaşıyoruz, hayal içinde yaşayanların nasıl öldüğüne dair atasözünü de paylaşabiliriz.
Fidan’ın sözlerinde kız ve gelin sırrı
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “İsrail, Suriye’yi bölmeyi amaçlamaktadır. Suriye’yi bölmeye ve istikrarsızlaştırmaya doğru giderseniz, bunu milli güvenliğimize doğrudan tehdit olarak algılar ve müdahale ederiz” sözleri son dönemin en sert açıklamalarından birisi olarak kayıtlara geçmeli.
Fidan, “Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla” atasözünün hakkını veren bir konuşma yaptı.
Konuşma sadece Suriye’deki ayrılıkçı grupları değil aynı zamanda o grupları destekleyen, cesaretlendiren İsrail’i de hedef alıyor.
Bakü’de yürütülen çatışmasızlık görüşmelerinde de Ankara pozisyonunu çok açık bir şekilde dile getirmişti.
Cümlenin şimdi kamuoyu önünde tekrarlanması demek, stratejik sabrın tükendiğinin bir işareti olarak algılanmalı.
Stratejik sabır bir kere tükendiğinde yaşanacaklardan Türkiye sorumlu tutulamaz...

Bravo Vali Bey...
Dün Altan ağabeye son görev için Teşvikiye Camii’ndeydik.
İkindi saati olmasına rağmen aşırı bir sıcak ve doğal olarak büyük bir kalabalık vardı avluda.
Öymen ailesine üzüntülerini bildirmek isteyenler uzun bir taziye sırası oluşturmuşlardı.
Sıradaki bir isim beni çok şaşırttı.
İstanbul Valisi Davut Gül, sırada normal bir vatandaş gibi bekliyordu. Yanında ne bir koruma ne de bir görevli vardı.
Bu manzara çok hoşuma gitti.
İstanbul’un en yetkili mülki amiri sırada bekliyor, “Ben devleti temsil ediyorum” bencilliği yapmıyor.
Normal bir ülkede haber olmayacak bu durum bizde köşe yazısı oluyorsa, bürokrasinin durup düşünmesi gerekiyor.
Categories: Yapay zekâ destekli zekâsızlık
Sende Yorum yap