‘Chikungunya’ küresel salgına dönüşür mü?

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), geçtiğimiz günlerde dikkat çekici bir açıklama yaptı: “Sivrisinek kaynaklı Chikungunya virüsü, dünya genelinde hızla yayılma potansiyeline sahip bir sağlık tehdidi haline geldi. Zika, Deng humması ve Batı Nil virüsü gibi daha önce tropik bölgelerle sınırlı sanılan enfeksiyonların sınırları çoktan aştığı bu dönemde, Chikungunya da sessizce ama hızla kapımızı çalıyor.”
Chikungunya nedir?
Chikungunya, Aedes aegypti ve Aedes albopictus türü sivrisinekler tarafından taşınan bir RNA virüsüdür. İlk olarak 1952 yılında Tanzanya’da tanımlanmış olsa da, 2000’li yılların başından itibaren Afrika kıtasından çıkarak Asya, Avrupa ve Amerika kıtasına da yayılmıştır. Kelime anlamı ‘bükülmüş duruş’ anlamına gelir. Çünkü virüs, şiddetli eklem ağrılarına ve vücut tutulmalarına neden olur.
Nasıl bulaşır?
Chikungunya virüsü insandan insana doğrudan geçmez. Ancak bir kişi enfekte olduğunda, onu ısıran sivrisinek virüsü alır ve ardından başka bir kişiyi ısırarak virüsü yayar. Özellikle:
■ Sabah erken ve akşamüstü saatleri, Aedes sivrisineklerinin en aktif olduğu zamanlardır.
■ Aedes türleri, şehir yaşamına çok iyi adapte olmuştur, evlerin içinde bile aktif olabilirler.
■ Yumurtalarını saksı altlıkları ve su bidonları gibi küçük su birikintilerine bırakırlar.
Belirtileri nelerdir?
Virüs bulaştıktan yaklaşık 3-7 gün sonra belirtiler ortaya çıkar:
■ Yüksek ateş (genellikle aniden başlar)
■ Şiddetli eklem ağrısı (özellikle el, bilek, diz gibi eklemlerde)
■ Kas ağrısı, baş ağrısı, yorgunluk
■ Deri döküntüleri
■ Gözde kızarıklık
■ Çoğu kişi 1-2 hafta içinde iyileşse de, eklem ağrıları aylarca sürebilir. Bazı vakalarda bu ağrılar romatizmal hastalıkları taklit edecek kadar şiddetli olabilir.
DSÖ neden uyarıyor?
DSÖ’nün son uyarısı üç temel nedene dayanıyor:
1. İklim krizi
Küresel ısınma, sivrisineklerin yaşam alanlarını genişletiyor. Eskiden sadece tropikal bölgelerde yaşayan Aedes sivrisinekleri artık Avrupa’nın güneyinde ve hatta orta kesimlerinde bile görülüyor.
2. Kentleşme ve seyahat
Artan şehirleşme, kontrolsüz su birikintileri ve artan nüfus yoğunluğu sivrisineklerin çoğalmasına zemin hazırlıyor. Ayrıca uluslararası seyahatlerle virüs bir kıtadan diğerine taşınabiliyor.
3. Bağışıklık eksikliği
Chikungunya’ya karşı toplumsal bağışıklık oldukça düşüktür. Yani virüs yeni bir bölgeye geldiğinde halkın büyük çoğunluğu savunmasızdır.
Aşısı veya tedavisi var mı?
Henüz DSÖ tarafından onaylanmış bir aşı bulunmamaktadır. Ancak bazı ülkelerde klinik deneyler devam ediyor. Tedavi, tamamen semptomatik.
■ Dinlenme
■ Bol sıvı alımı
■ Ağrı kesiciler (parasetamol, ibuprofen)
■ Eklem ağrılarına sıcak-soğuk kompres uygulama
■ Antibiyotiklerin hiçbir etkisi yoktur, çünkü bu bir virüs enfeksiyonudur.
Ne yapmalıyız?
Chikungunya gibi sivrisinek kaynaklı hastalıklarla mücadelede en önemli strateji, sivrisineklerle mücadeledir.
■ Su birikintilerini ortadan kaldırmak.
■ Pencerelere sineklik takmak.
■ Sivrisinek kovucu sprey kullanmak.
■ Vücut kapalı giysiler giymek.
■ Belediyelerin düzenli ilaçlama yapması.
Sadece tropik bir sorun değil
Bir zamanlar sadece Afrika’nın ve Asya’nın uzak köylerinde görülen bu virüs, artık şehir merkezlerine kadar geldi. Türkiye’de de 2022 ve 2023 yıllarında bazı vakalar kayda geçti. Bu, artık coğrafi sınırların değil, küresel hareketliliğin ve çevresel değişimlerin virüsleri şekillendirdiği bir dönemdeyiz demek.
DSÖ’nün uyarısı bir panik çağrısı değil, bir farkındalık çağrısıdır.
Unutmayın, büyük salgınlar küçük ihmallerle başlar!
Categories: ‘Chikungunya’ küresel salgına dönüşür mü?
Sende Yorum yap