s

Dünya daha renkli bir yer olsun diye

Bana uzun zamandır hayatın yaşanılası, insanın (isterse) sevilesi olduğunu hatırlatan bir sosyal medya hesabı var. ‘Gerçek’ hayatta tanımadığım, hiç yüz yüze gelmediğim ama güçlü ve dürüst kalbiyle tanıdığım pek çok insandan daha gerçek bulduğum bir sanatçı. İsmi Evre Başak (Okumuş) Clarke. Mimar Sinan Üniversitesi’nde moda tasarımı okumuş ama kendini bildi bileli resim yapmış, artofevre.com sitesinde kimi müthiş çizimlerini, “Dünyayı daha renkli bir yer yapmak için birleşelim” mottosunu kullandığı YouTube kanalında bazılarını yapma sürecini gösteren videoları bulabilirsiniz.

Hep bir mücadeleyle geçen yılların ardından İngiltere’ye taşınmış. Çoğumuz onu X hesabındaki “Hayatım boyunca hep bir şeylerin savaşını verdim, rahat yüzü gördüğüm pek söylenemez. Yıllar sonra gerçek aşkımı buldum, evlendik ve bebeğimiz oldu. Hayat bana ‘tamam hak ettin, artık mutlu olabilirsin’ dedi sanıyorum ama bugün kanser olduğumu ve oldukça ilerlediğini öğrendim” cümleleriyle tanıdık. Ve çok sevdik. Hayattaki dimdik duruşunu, insanlara karşı nezaketini, kaybetmediği neşesini, karanlığa inat rengârenk resimlerini…

İnsan böyle bir durumda başka kimseyle / hiçbir şeyle ilgilenmeyip sadece kendiyle meşgul olabilir diye düşünürdüm, Evre başka insanların da derdine derman olmaya çalıştı hep. Evden hiç çıkamadığı zaman bile kuşlara yem / su vermek için kurdukları düzenekten onların gelip gidişlerini izledi. Bir yandan ağrılarla baş ederken bir yandan minik oğlu Oscar’a hayat dolu bir anne olmaya çalıştı. Pek az yakınarak. Haziranın 19’unda X’e yazdığı bir not kalbime oturdu o yüzden. “Hayalini kurduğum hayat bambaşkaydı” diyordu; “Ormanlarda koşan, çocuğu gökyüzüne kaldıran, yaralanmış minik dizlerini öpen, mutfakta dans eden bir anne olacağımı sanmıştım. Bebeğimin büyümesini acı dolu bir pencerenin ardından izlemeyi hiç düşünmemiştim. Çok içerledim. (…) Artık eve hapsolmuş durumdayım. Sanki sırtımda bütün evi taşıyorum. Her duvar, artık hiç yapamadığım şeylerden örülmüş gibi”. Dünya güzeli bir resmi var; adı “Home Prison”. Sırf seçtiği ‘içerledim’ sözcüğü bile onun ne kadar ince bir ruhu olduğunu gösteriyor ama bir de çizgilerini görün.

Ben de bu yazıyı sözcükleri çok zor seçerek yazıyorum çünkü Evre Başak Clarke birkaç gün önce hesabından kansere karşı savaşını resmi olarak kaybettiğini duyurdu. Doktoruyla konuşmasını, üç – dört haftası kaldığını, bu süreçte yapacaklarını biraz anlattı. “Ben hepinizi çok sevdim. Benden sonra da arkadaşlığınıza lütfen devam edin, birbirinizi kollayın” yazdı. Donduk kaldık.

Maalesef böyle durumlarda hep ortaya çıkan had sorunu gene kendini gösterdi. “Sakın vazgeçme, şu otu, bu kökü dene, şu belgeseli izle, mucizelere inan, doktorlar ne bilir” diyenler, sanki bu durumda karşı taraftakini ilgilendirecekmiş gibi kendi deneyimlerini anlatanlar, ne ararsan var. “Ne olur DM atmayın” diyor, bu sefer kocasına yazıyorlarmış. “Lütfen kocama mesaj atmayın”a kadar vardı konu, bu ısrarı anlamak mümkün değil. Sözün bittiği yer demeyi biliyoruz da o yere gelince susmayı beceremiyoruz.

Bu yazıyı yazma sebebim birkaç senedir her sözcüğüyle, her çizgisiyle hayatıma dokunan bir sanatçıya teşekkür etmek. İstiyorum ki onu ve resimlerini herkes tanısın. Tedavi sürecinde ona destek olan (gofundme.com adresinde Evre’s Battle: Baby Oscar’s Future başlığından kampanyayı görebilir, katılabilirsiniz) takipçilerine teşekkür amacıyla hastalığı boyunca yaptığı resimleri paylaştı, linki X hesabında. İstanbul’da bir duvar resmi olduğunu biliyordum ama yerini tam bilmiyordum, Cuma günü Beyoğlu’nda Urban kafenin dibinde kendimi o resmin karşısında buldum. Mucizeler vardır. İnsanların birbirini hiç tanımadan sevmesi, “dünyayı daha renkli bir yer yapmak için birleşmesi” bunlardan biridir.

Haber Yorumları

Henüz Yorum Yapılmamış.

Sende Yorum yap

Son dakika haberler

En güncel ve en doğru, tarafsız haberin merkezi.