Bir Bodrum masalı
Bodrum’da sıcak ve nemli bir akşam… Bir grup gazeteci, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü tarafından, Türkiye İş Bankası’nın katkılarıyla düzenlenen 22. Uluslararası Bodrum Bale Festivali için Bodrum’dayız. Kaleye doğru yürüyoruz. Az sonra festivalin uluslararası konuğu, dünyaca ünlü “Moskova Klasik Bale Tiyatrosu N. Kasatkina ve V. Vasilov”un sahneye koyduğu Charles Perrault’un klasik masalından uyarlanan “Uyuyan Güzel”i izleyeceğiz hep birlikte. Bodrum Kalesi rotasında yalnız değiliz. Bizimle birlikte ilerleyenlerin istikameti de amacı da aynı.

Bodrum sanat ritminin 2003’ten beri en önemli parçalarından biri olan festival sayesinde kale iğne atsan yere düşmeyecek bir kalabalığı kucaklamış bütün ihtişamıyla. Saat 22.00 ve 155 dakika sürecek bir gösteri için hazır herkes. Sadece bir masalı izlemeyeceğiz. Festivalin Bodrum’a çok yakışan silueti de başlı başına bir masal. Ve bu bir sanat gazetecisi için büyük mutluluk.
Florerstan Krallığı’nın sarayında başlıyor hikâye. Şenlikli bir sahne. Çünkü özel bir gün kutlanıyor. Kral ve Kraliçe’nin kızı Prenses Aurora’nın 17. yaş doğum günü. Tatlı bir telaş ve koşturmaca. Bale adımları inceliğinde, Çaykovski’nin eşsiz müziği eşliğinde. Hani biz de davetliymişiz gibi. Köşede kral ve kraliçe tebrikleri kabul ediyor. Bir yandan da davetli trafiği yaşanıyor. Tam o sırada onur konuğu diyebileceğimiz Aurora’nın vaftiz annesi Leylak Perisi geliyor. Adıyla aynı renk kostümler içinde; uçuş uçuş, perilere özgü bir zarafetle. Derken komşu krallığın prensleri beliriyor. Hepsi dünyanın en güzel prensesi kabul edilen Aurora’nın kalbini çalmak niyetinde. Ama prenses görür görmez Prens Desire’ye âşık oluyor. Bu ilk bakışta aşk danslarına yansıyor. Mutluluğun baledeki resmini izliyoruz. Derken siyahlar arasında, göreni korkutan edasıyla krallığın en kötücül perisi Carabosse çıkıyor sahneye. Öfkenin dansı. Nasıl olmuşsa olmuş, onu davet etmeyi unutmuşlar. Davetsiz gelmişliğinin intikamını almak için hazır. Kralla kralın yanına yaklaşıp, librettoyu bilenlerin tahmin edeceği repliğini söylüyor: “Kızınız hep mutlu olacak, ta ki benim hediyem olan bir iğne parmağına değene kadar. O an dipsiz bir uykuya çekilecek.” Sahnedeki herkes panik içindeyken Leylak Perisi gelip, “Bu uyku sonsuza dek sürmeyecek. Gerçek aşkı bir gün, öperek uyandıracak Aurora’yı” diyor.
Carabosse’nin laneti o gece gerçekleşiyor. Erkek kılığına girip Prenses’e zarif bir buket sunuyor. Ve ne yazık ki, buketten çıkan iğneyle Aurora, derin uykusuna yatıyor. Aradan yıllar geçiyor. Ama Prens Desire, prensesi unutamıyor. Bir gece rüyasında Leylak Perisi, uzun bir yol yapıp Prenses’i öperse, lanetin bozulacağını haber veriyor. Carabosse durur mu? Yolculuğun prensi yaşlandıracağını, Prenses uyanırken onun öleceğini söylüyor. Yıllar yıllar geçiyor ve Prens, sonunda saraya ulaşıyor. Ne var ki o gerçekten yaşlı bir prens artık. Yine de vazgeçmiyor, Prenses’i öpüyor. Güzeller güzeli Aurora uyanırken Prens can vererek onun ayaklarının dibine yığılıyor. Neyse ki masallarda mutlu son geleneği vardır. Bu masalsı aşk, Leylak Perisi’nin asasının bir hareketiyle mutlu sona ulaşıyor. Prens canlanıp gençleşiyor. Derhal düğünleri yapılıyor. E tabii böyle bir düğünün özel konukları olmalı. Bildiğimiz tüm masal kahramanları bir anda çıkıp geliyorlar. Kimler yok ki aralarında: Prenses Florine ve Mavi Kuş, Çizmeli Kedi ve Beyaz Kedi, Kırmızı Başlıklı Kız ve Kurt, Parmak Çocuk ile kardeşleri , Dev, Koca Sakal… Prens ve Prenses, eriyor muradına biz çıkıyoruz kerevetine; sevinçlerine ortak oluyor, onların mutluluğundan payımızı alıyor evlerimize götürüyoruz.
Gösterinin içinde masalın bir parçasıyız. Ama masal gibi bir deneyim olduğunu söylemek zor. Sahnenin elverişsiz yüzeyi nedeniyle dansçıların birkaç kez kaydığını görmek üzücü. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Tan Sağtürk’ün de, gösteri öncesi basın buluşmasında söylediği gibi çok amaçlı salon kavramından vazgeçilmesi gerekiyor. Hepimiz Bodrum Kalesi’nde konser de izlemişizdir, tiyatro oyunu da. Ama bale için standardı uygun değil. Diğer yandan oturma grupları küçük ve sıkışık. Herkes birbirine değerek, önünde oturanla arasındaki dar koridor nedeniyle sürekli birilerini rahatsız etmek zorunda kalarak geçiriyor 155 dakikayı. Bir yandan sıcak. Üç saate yakın klasik bale izlemek bir tercih. Ama bunun için sanatçının da izleyicinin de bedel ödemesi gerekmiyor. Hazır Sağtürk’ün 1.5 yıllık genel müdürlük döneminde bale izleyicisi üç katına çıkmışken, bale tüm Anadolu’da yeni sanatseverler yaratmışken, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın baleye özgü salonlar, açık hava alanları yapması gerek. İhtiyaçlar hiyerarşisinde öncelik şansı var mıdır bilemem ama yakalanan bu ivmeyi iyi değerlendirmek lazım. Şartlar böyleyken Türkiye İş Bankası da verdiği destekle büyük bir teşekkürü hak ediyor.
Festival, ay sonuna kadar sürecek. Yolunuz düşerse bu masalda yerinizi ayırtın.
İyi pazarlar.
Sende Yorum yap