s

Kötüler iyileri ciddiye almıyor

Dünyanın tüm büyük şehirlerinde insanlar sokaklarda. Meydanları dolduruyorlar. Tepki verilmedik konser, ödül töreni kalmıyor. Konuyu görüşmeyen parlamento neredeyse yok.

O sırada çocuklar öldürülmeye devam ediyor. UNICEF’e göre ölen çocuk sayısı 50 binden fazla. Çoğu göğsünden vurulmuş, yani çocuk gözlerine baka baka öldürmüşler.

İtalya’da, Fransa’da, İngiltere’de, Danimarka’da, İsveç’te, İsviçre’de protestolar insan denizi. Bayraklar, kefiyeler sallanıyor. Sosyal medyada paylaşım rekorları kırılıyor.

O sırada Gazze’de, kendi açlığını unutmuş anneler, sadece kemikten ibaret bebelerine kurumuş deri memesini emdirmeye çalışıyorlar. Bebeklerin ağzına süt yerine kan doluyor.

İspanya’da milyonlar sokağa dökülmüş, ses yükseltiyorlar. Kürsüdekiler öyle güzel konuşuyor ki göstericiler çığlıklarla eşlik ediyor. Tüyleri diken diken eden görüntüler. Milyonlarca beğeni yağıyor!

O sırada Gazze’de, 12 km yürüyerek ancak kırıntıları alabilmesine rağmen sevinen küçük Amir, bombalarla öldürülüyor. Ağlamadan izlenmiyor. Ne kadar acıklıysa ne kadar dram içeriyorsa o kadar beğeniliyor, “like”lanıyor. Katliam derecesi arttıkça, beğeni sayısı artan bir dünyada, katliamlar bitebilir mi? Nasıl çıkılacak bu tezatın içerisinden?

Bir video var. Her ülkeden insanlar önlerindeki yemek tabağına tam uzanacakken duruyor, uzakları (Gazze’yi) düşünüyorlar. Yemeği yedikleri kısmı yok. Gerçek böyle yok ediliyor, kurgu gerçeğin yerini alıyor.

Dünyanın her yerinde kötülüğe karşı ses yükseltenlerin dalga dalga çoğaldığı, sosyal medyada “like”ların tavan yaptığı gün, iblis Netenyahu kabinesi, Gazze’yi işgal kararı alıyor!

Durum, Şubat 2003’te olanlara benziyor. Londra’da, bir milyon insan ABD’nin Irak’ı işgalini protesto etmiş, dünya genelinde 600’den fazla şehirde gösteriler olmuştu. Roma’da yaklaşık 3 milyon, İspanya şehirlerinde ise 5 milyon kişi vardı. Buna rağmen, ABD ve İngiltere işgalden vazgeçmemişlerdi.

Kötülüğe karşı ses yükseltenler, kendiliğinden bir araya gelen ve kendiliğinden dağılan kalabalıklar. Duygusallar. Yalnız olmadıklarını görüyor, değişim umut ediyorlar. O gece vicdanen rahat uyuyabiliyorlar! Karşılarında ise kocaman, örgütlü bir kötülük var.

O zaman sormak lazım değil mi, protestolar ne işe yarıyor?

Bir araştırmaya göre, 10 protestodan 7’si başarısızlıkla sonuçlanıyor. Sosyal hareketler üzerine çalışan Srnicek ve Williams protestoları, “uyuşturucu etkisi yaratan politika araçları” olarak görüyor. Gösteriler, yüksek beğeniler sadece yatıştıran, gerçeği örten işlevlere sahip.

Protestoların tam tersi işlev gördüğünü, karşı tarafın baskıyı artırmasına, yöntemi yenilemesine neden olduğunu belirtenler de var. Harvard ve Stockholm Üniversiteleri tarafından yapılan bir araştırma ise etkilerinin uzun dönemli olduğunu belirtiyor. Protestolar sonuç alsa da almasa da, başka bir dünyanın mümkün olduğunu gösteriyorlar bence.

“Toplumsal iyileşme” odaklı Batılı protestolarla, insan hayatı odaklı Doğulu protestoların farklı olduğunu da belirtmek şart.

Sözün özü, çocuklar öldürülmeye, Gazze işgal edilmeye devam ederken protestoları aktör Mark Rylance gibi “İnsanların öfke patlaması o kadar güzeldi ki” diye romantikleştirenlerin sayısı çok.

Ve bence kötüler, iyileri ne kadar kalabalık olurlarsa olsun ciddiye almıyor. Çok yazık.

İletişim notları

Bir, TBMM’de kurulan komisyonun adı “Terörsüz Türkiye Komisyonu” olarak kalmalıydı.

İki, sahte diploma konusu küresel sistemin doğal sonucu. Karakterler, yüzler sahte oldukça rağbet görüyorsa, neoliberalizmin “risk al”, “fırsat kolla” ortamından başka ne bekliyoruz ki?

Üç, MEB’in okullara forma zorunluluğu getirmesine sevinmeyen yok. Dilerim ayakkabı, kırtasiye gibi ürünlerde pahalı markaların görünmesi, velilerin tek satıcıya yönlendirilmesi, kantinlerde “fast food” satılması da yasaklanır.

AKLIMDA KALAN

TÜİK’in telefon anketi: TÜİK, mesajla “Hane halkı Beklenti Araştırması” için ALO124 üzerinden aranacağımızı bildiriyor. Linke yönlendiriyor. Yanıt vermeyene de ceza kesiliyor. Sanki ülke, baştan sona dijital okur yazar. İçişleri Bakanlığı’ndan da “Sizi, şuradan buradan arıyoruz diyenlere itibar etmeyin” uyarısı yapılıyor. Telefon dolandırıcılığı yoğunlaşmışken, böyle bir araştırma tekniği, TÜİK yönetiminin toplum ve meselelerinden habersiz olduğunu göstermez mi?

Haber Yorumları

Henüz Yorum Yapılmamış.

Sende Yorum yap

Son dakika haberler

En güncel ve en doğru, tarafsız haberin merkezi.