Yayıncılar ve yapay zeka (2)
İlk bölümde yayıncıların yapay zekâ (YZ) şirketlerine karşı verdiği ‘kurtuluş’ mücadelesini anlatmış ve “içerik üreticilerinin gelir musluğu kesildiğinde ve robotların bilgiyi alacağı bir yer kalmadığında ne olacak?” sorusu ile yazıyı bitirmiştim.
Kabul edelim yayıncılık biz gazeteciler için kutsal ama günün sonunda habercilik amaç değil bir hizmet. Bir ihtiyacın sonucu. Peki bu bilgi ihtiyacını geleneksel şekilde gidermeyeceğimiz bir gelecekte neler yaşanabilir?
Önce mevcut durumu özetleyeyim: Yayıncılar tüm işi yapıyor. Muhabirler haberi buluyor, gazeteciler buna değer katıyor, doğruluğu teyit ediyor. YZ de sürekli güncellenen enformasyonu tartışmalı yollarla toplayıp bir soru cevap kurgusuyla kullanıcılarına sunuyor.
Dijital yayının ezberleri de bozulmakta. Mesela Google, yayıncı ile kullanıcı arasındaki kapıda durup, “Sen gel, sen gelme” diyen bir mekanizma iken artık “Bu geçidi kapadık, gelin bizim kapının arkasında daha güzeli var” diyerek kendi YZ modülüne yönlendiriyor. Sonuç: ABD’de 4 kişiden biri şimdiden sorularını arama motoruna değil YZ’ye sormaya başladı bile.
Yayınlar “Sıfır Google” senaryolarına hazırlık yapmaya çabalarken Daily Mail gibi büyük yayıncılar tehlikenin “gelecek perşembe kadar” yakın olduğunu vurguluyor.
Eski bir Business Insider çalışanının söylediği gibi; dijital yayınlar “artık varolmayan bir internetin üzerine kurulu.”
Peki yayıncılar ne yapabilir?
1- Mahkemeler: Açılmış onlarca dava var. Ancak bu zaman alıyor ve sonuç garanti değil, ‘önümüzdeki perşembenin’ getireceği yıkıma karşı korumuyor.
2- Lisans anlaşmaları: 70’den fazla büyük anlaşma yapıldı. Yayıncılar belli lisanslama ücreti karşılığında kütüphanelerini açıyor.
Tahmin ettiğiniz üzere burada bir “ama” var. Pazarlık masasında bir taraf tüm kartları elinde tutuyor. Nasıl mı?
Standart bir fiyat yok. YZ eğitiminde kullanılan bir makalenin değeri nedir? Kimse bilmiyor.
YZ şirketlerinin şimdiye kadar ne kadar telifli yayın ile robotlarını eğittiğini bilmenin bir yolu mevcut değil. Atı alan Üsküdar’ı geçmese de, Kuzguncuk taraflarında.
Yayıncılar en azından bundan sonrası için YZ botlarını engelleyerek bir pazarlık avantajı elde edebilir. Ancak YZ şirketlerinin bunun etrafından kolaylıkla dolaşabileceğine dair bir görüş de mevcut.
YZ’ciler söz konusu lisans anlaşmalarını mahkemelerde “Bakın işte bu içeriklerin parasını veriyoruz” savı için kullanabiliyor.
Ayrıca “iyi bir anlaşmanın” bile kaybedilen kullanıcıyı ve reklam gelirini telafi etmeye yetmeyeceği çok açık.
Buradaki en kritik nokta, YZ şirketlerini yasal yollarla hangi telifli içeriği kullandığını açıklamaya, şeffaflığa zorlamak.
Peki kurtuluş yolu nerede?
Yeni içerik modelleri yaratmak, tamamen yeni gelir akış yöntemleri icat etmek şart. Buna varoluşsal inovasyon mecburiyeti diyebiliriz. Yayıncılar yarattıkları değeri yeniden tanımlamak zorunda. Kullanıcı ile yayıncı arasında tek kapı olmalı ve bu geçidin dinamkilerini sadece kaliteli yayıncılık belirlemeli.
Biliyoruz, Silikon Vadisi konu kendi çıkarları olunca gözünü karartır. Cebimizdeki telefonları dahi nasıl bir parazit haline getirip hayatımızı aşağı çektiklerini bu köşede tartışmıştık. Peki yayıncıların altındaki halıyı çekmek YZ için altın yumurtlayan tavuğu kesmek anlamına gelmez mi?
YZ şirketlerinin liderleri sadece yapay zekâ için içerik üretenlerin olduğu bir gelecek hayal ettiklerini saklamıyor. Zaten insanlık mirasının neredeyse tamamından mezun oldular. Yayıncılığın geleceği mi? Kurumsal gazeteciliğin demokrasilerdeki denetim rolü mü? Umurlarında değil.
Kafalarında gazetecilerin YZ şirketlerine mikro ödemelerle çalışacağı bir gelecek var. En azından bir ‘şey’ değişmemiş olacak.
Categories: Yayıncılar ve yapay zeka (2)
Sende Yorum yap