s

Trump, İsrail’i ABD’den daha çok savunuyor

Görev yaptığı dönemde İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad için düşman iki ülke vardı, bunlardan birisi İsrail, diğeri ABD idi.

Buna rağmen İran Cumhurbaşkanı, görev süresi boyunca defalarca BM Genel Kurulu’nun çalışmalarına katıldı.

Yani ABD, kendisini “Şeytan” olarak tanımlayan bir ülkenin liderine defalarca vize verdi.

Trump’ın ABD’si, bir sürü ülke Filistin Devleti’ni tanıdığını açıklayacağı için şimdi Mahmud Abbas ve 80 kişinin vizesini iptal etti.

Mahmud Abbas, resmen Filistin Yönetimi’nin Başkanı, İsrail’in soykırımına en az ses çıkaran isimlerden birisi.

Gazze’ye tek bir kere gitmedi ya da gitmeyi denemedi, Ramallah’ta İsrailli işgalcilerin saldırılarına dair etkili bir eylemi yok.

Buna karşın Filistin Yönetimi’ne bağlı polislerin İsrail askerleriyle beraber ortak operasyon yaptıkları biliniyor.

ABD’nin vizesini iptal ettiği yönetim işte bu yönetim.

Bu durum sadece ahlaka değil, 1947 tarihli bir BM Ana Anlaşması’na da aykırı, ABD’nin New York’taki BM’ye girişine izin vermesi gerekiyor.

ABD Dışişleri karara gerekçe olarak Filistin Yönetimi’nin taahhütlerine uymaması ve barış umutlarını baltalamasından söz etmiş.

Beklentileri Abbas’ın İsrail askerleriyle birlikte soykırıma katılmasıydı herhalde.

Çok uzatmayacağım üniversite eylemleri sırasında Biden Yönetimi, Yahudiliği, Hristiyanlıktan daha değerli din haline getiren yasa teklifi hazırlamıştı, Trump Yönetimi de şimdi İsrail’i, ABD’den daha çok sevdiklerini ispatladı hepimize.

Şaka gibi ama şaka değil gerçek…

Karma eğitim vegedik açma

Sanılanın aksine Türkiye’de karma eğitim Cumhuriyet ile birlikte başlamadı, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde de vardı.

Kız öğrencilerin gitmesine izin verilen sıbyan mektepleri normalde kız-erkek ayrı okullar olarak düşünülmüştü ama tek sıbyan mektebi olan mahallelerde aynı sıraya oturmamak kaydıyla kız ve erkek öğrenciler birlikte okuyorlardı.

Osmanlı’da kadınlar için 1914’te açılan ilk yükseköğretim kurumu olan İnasDarülfünunu, 1918-19 öğretim yılında İstanbul Darülfünunu binasına taşınınca, kız öğrenciler erkeklerle aynı binada eğitim aldılar. Eylül 1921’de Darülfünun’un fen ve edebiyat şubelerinde karma eğitime geçildi. Ardından 1921-22 yılında hukuk, 1922-23 yılında da tıp fakülteleri kız öğrenci almaya başladı ve haliyle karma eğitime geçiş de gerçekleşmiş oldu. Cumhuriyetin karma eğitime geçişi ilkokullarda 1924’te kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu’yla oldu, ortaöğretimde karma eğitim 1926’da başladı.

Bu girişi yapmamın sebebi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın Adana, Ankara, Gaziantep, Karaman, Kastamonu, Manisa ve Şanlıurfa gibi illerde bulunan bazı Mesleki ve Teknik Anadolu Liselerinin bünyesinde, sadece kız öğrencilerin eğitim göreceği bölümler açma kararına tepkiler.

Cumhuriyet ile problemi olan kimi çevreler bu kararı “Karma eğitimde ilk gedik açıldı” diye alkışlarla karşıladılar.

Karma eğitimin çocukların gelişimine sağladığı faydayı gösteren raporlar da var, bunun tam aksini söyleyen raporlar da...

Sorun ettiğim konuya bilim ya da çocuklarımızın geleceği üzerinden değil halen Cumhuriyet ile hesaplaşma çabasıyla bakanlar.

Gerçekçi olalım, bu çağın temel sorunu karma eğitim değil çocuklarımızın maruz kaldığı LGBT propagandasıdır…

Çocuklarımızı okulda karşı cinsten nasıl “koruyacağına” kafa yoranlar, evlatlarımızın sosyal medya platformlarında, kimi dijital platformlarda yayınlanan dizi ve filmlerde maruz kaldıkları LGBT propagandasına dair tek kelam etmiyorlar.

Ego yönetimi…

Jose Mourinho’nun Türkiye’den tek başına ayrılışına dair bu kare dün çok konuşuldu.

Sonuç kadar bu sonuca giden süreci de konuşmazsak bundan sonra da benzer durumlarla karşılaşırız.

Mourinho futbol dünyasının en önemli markalarından birisi, haliyle egosu yüksek ve bu durum yıllardır böyle.

Gördüğümüz bu kare teknik direktörün yönetilemeyen yüksek egosuyla, taraftarın büyük beklentisinin çatışmasının sonucudur.

Mourinho, başka teknik direktörler gibi kötü sonuçları çim uzunluğuna bağlamadı ama hiç üzerine sorumluluk da almadı.

Kendisini diğer teknik direktörlerin üzerinde görmesi itici ama kabul edilebilir bir durumdu.

Geldiğimiz noktada Mourinho kendisini Fenerbahçe’nin de üzerinde gördüğünü gösteren cümleler kurdu.

Yollanması, uğurlanmamış olması doğrudur.

Buna karşın Fenerbahçe’nin de marka ve ego yönetimi konusunda bir gözden geçirmesüreci başlatması gerekir.

Haber Yorumları

Henüz Yorum Yapılmamış.

Sende Yorum yap

Son dakika haberler

En güncel ve en doğru, tarafsız haberin merkezi.