s

12 Eylül hukuku

12 Eylül sabahı, siyasal, ekonomik ve sosyal bunalıma en kestirme “çözüm” yolu askerden geldi; apoletleri, postalları, tankları ve anayasasıyla.

Şiddet ve baskıyı meşrulaştırarak geldi. Tek başına gelmedi; siyasetin söylemi, toplumu kutuplaştıran medyanın manşetleriyle geldi.

Siyaset yasaklandı, parti faaliyetleri durduruldu, bütün demokratik kitle örgütleri kapatıldı. 1,5 milyondan fazla kişi fişlendi, yüzbinlerce kişi tutuklandı, gözaltında kayboldu, idam edildi. Konuşmak, düşünmek, toplu gezmek yasaklandı. İnsan onuru yok sayıldı.

Yarattığı korkuyla kendi hukuksuzluğunu zamana yaydı, onunla beslendi, büyüdü, sayısız kriz yarattı.

***

Bugün, 12 Eylül darbesinin üzerinden 45 yıl geçti.

Ben de bu mesleğe darbe döneminin mağdurlarını yazarak başladım.

Bir yanda “rejimi değiştirecekler, devleti yıkacaklar, ülkeyi bölecekler” iddiasıyla içeri atılan solcusu, sağcısı, muhafazakarı… Diğer yanda işkence, faili meçhul, yargısız infaz ve katliamlar.

O dönemde görev yapan bir hâkim şöyle demişti: “Darbeciler bize ‘hukuku unutacaksınız’ dedi.”

Ve hukuk unutuldu. Öyle unutuldu ki, baskı ve işkencelerle ülkede demokrasi, insan hakları ve Kürt sorunu daha da çözülemez hâle getirildi. İnsanlar sorgu odalarında işkencede öldü, gözaltında kayboldu, adaletli kararların altına imza atan yargı mensuplarına baskı yapıldı, aileler adliyelerin ve cezaevlerinin kapısından ayrılmaz oldu. Hukukun yerini yargısız infazlar aldı.

Böylece 12 Eylül dava dosyalarının her biri, korkuyu daha da derinleştiren bir hikâye hâline geldi.

***

12 Eylül’ün hukuksuzluk mirası, sonraki yıllarda da sürdü.

Darbecilerin teröristle halkı ayırt etmek, adaletin yerini bulmasını sağlamak gibi bir derdi yoktu. Mesela 1993’te Kulp’un Alaca köyünden 11 köylü, “teröristlere yemek verdiniz” diyerek askerlerce götürüldü ve bir daha geri dönmediler.

10 yıl sonra 2003’te Kulp karayolunun inşasında insan kemikleri bulundu. Bir kadın, dere yatağında kemiklerin arasında kocasına kendi elleriyle ördüğü kazağı gördüğünde tanıdı. 11 köylü orada topluca katledilmişti.

***

Böylece 12 Eylül, hukukun, siyasetin ve askeri otoritenin hepimizi korkutarak hizaya soktuğu bir dönem olarak hafızalarımıza kazındı. Çünkü temel hakları hiçe saydı, yargı vatandaşın güvenliği yerine iktidarın denetim aracına dönüştü. Darbeden çok sonra bile 12 Eylül hukuksuzluğu sürdürüldü.

her defasında o dönemden kalma tartışmalı bir yasa kaldırılıyormuş gibi yapılsa da yerine mutlaka benzer bir yasa düzenlendi yargıyı bağımlı hâle getirmenin yolları arandı. Hukuk, kontrol ve itaati besleyen bir araca dönüştü.

***

Bugün darbecilerin “hukuku unutacaksınız” sözlerinin üzerinden neredeyse yarım asır geçti.

Yıllara yayılan darbe hukuksuzluğu biçim değiştirse de yargılamaların zihniyeti aslında hiç değişmedi. Bu yüzden neredeyse hemen herkes, bir şekilde, değişik dönemlerde, birbirinden çok farklı nedenlerle, ağır mağduriyetler, hak ihlalleri yaşadı.

Her birimiz bir ötekinin mağduriyetine bunca zamandır tanıklık ettiğimiz halde; hâlâ birinin hakkını hukukunu, bir başkası yok sayabiliyor.

Belki de asıl sorun, Wilhelm Reich’ın güç karşısında korkup boyun eğen susmaktan başka yol olmadığını sanan “küçük adam” ın hiç değişmediğini düşünmek…

Hukukun bir gün herkese lazım olduğunu tecrübe edinen bu ülkede belki de en çok da o ‘küçük adam’ değişmiştir kim bilir?

Categories: 12 Eylül hukuku

Haber Yorumları

Henüz Yorum Yapılmamış.

Sende Yorum yap

Son dakika haberler

En güncel ve en doğru, tarafsız haberin merkezi.