s

Bir çantanın ardından kopan hukuk fırtınası

Bazı ürünler vardır ki bir eşya olmanın çok ötesine geçer; adeta bir hayat tarzını, bir sosyal statüyü temsil eder. Hermès’in ikonikBirkin çantasıtam da böyle bir sembol. Onu almak için yıllarca bekleyenler, mağaza çalışanlarıyla dostluk kurmaya çalışanlar, sırf o çantaya yaklaşabilmek için binlerce dolarlık alışveriş yapanlar… Birkin, moda dünyasında sadece bir çanta değil, bir “geçiş hakkı” gibi.

İşte bu hikâyenin göbeğinde, Amerika’da açılan bir dava vardı. Davacılar, Hermès’in Birkin çantayı yalnızca “yeterince değerli” gördüğü müşterilere sattığını iddia ettiler. Yani çantaya ulaşmak isteyenler önce ayakkabı, şal, mücevher ya da kıyafet gibi başka ürünleri almak zorunda bırakılıyordu. Onlara göre bu, hukukun tanıdığı bir kavramla,“bağlama”idi.

Bağlama Nedir?

Karmaşık hukuki tanımlara gerek yok, günlük hayattan bir örnek vermemiz yeterli olacaktır.
Çok istediğiniz bir konserin biletini almak istiyorsunuz. Gişedeki görevli size “Bileti veririz ama yanında şu tişörtü ve posterleri de almak zorundasın” diyor. İşte hukukta buna bağlama deniyor.

Normalde bu tür satışlar pek hoş karşılanmıyor. Çünkü tüketicinin seçme özgürlüğünü kısıtlanıyor, başka markaların rekabet etmesini zorlaşıyor. Antitröst (rekabet) kuralları da tam da bu nedenle ortaya çıkıyor: güçlü şirketlerin pazar gücünü kötüye kullanmasını engellemek için.

Bir Çantadan Antitröst Davasına

Birkin çanta yalnızca yüksek fiyatıyla değil, ulaşılmazlığıyla da biliniyor. Çoğu zaman mağazalarda sergilenmiyor; almak isteyen müşteriye “listede yer açılması” gerektiği söyleniyor. Bu da markanın efsanesini besleyen bir strateji olarak karşımıza çıkıyor.

Bazı tüketiciler bu stratejinin aslında hukuka aykırı bir dayatma olduğunu ileri sürmeye başlarken, bu konudaki sesler gün geçtikçe yükselmeye başladı. Neden derseniz, mesele sadece “sıra beklemek” değildi. Hermès, Birkin çantaya ulaşmak isteyenleri önce başka ürünlere yönlendiriyor, yani çantayı bir ödül gibi saklıyordu. “Çantayı almak istiyorsanız, önce ayakkabılardan başlayın, şalları alın, mücevherleri ekleyin” yaklaşımı bu itiraz eden seslere göre sıradan bir satış tekniği değil, rekabet hukukuna aykırı bir bağlama uygulamasıydı.

İşte bu şikâyetler Amerika’daki federal mahkeme salonuna taşındı.

Davada ortaya konun iddia şuydu: “Birkin çanta başlı başına bir pazar olup, Hermès bu pazarda büyük güç sahibi olmakla birlikte, çantayı almak isteyenleri başka ürünlere yönlendirerek bu gücünü kötüye kullanıyor.”

Mahkemenin kararı, yakın zamanda, 17 Eylül 2025'de netleşti:İddialar yetersiz. Şöyle ki:

- Bir ürünün çok arzu edilir olması, tek başına “pazar gücü” sayılmaz.

- Mahkeme, “pazar payı” ile “pazar gücü” arasındaki farkı hatırlatarak, çok satmanın veya en çok istenen marka olmanın antitröst ihlali olmadığını vurguladı.

'Lüks' her zaman hukuka aykırı mı?

Kararı okuduğumuzda, mahkemenin, davacıların güçlü argümanı olan "bağlama"yı nasıl ele aldığına bakalım.

“Bağlama her zaman hukuka aykırıdır?”

Fakat Amerikan Yüksek Mahkemesi’nin çizdiği yeni rota farklı; artık her bağlama otomatik hukuka aykırı sayılmıyor. Önemli olan, bu uygulamanın gerçekten rekabeti bozup bozmadığı. Yani:

- Tüketicinin seçeneğini ortadan kaldırıyor mu?

- Rakipleri oyunun dışına mı itiyor?

Hermès örneğinde mahkeme bu sorulara “hayır” yanıtını verdiğini görüyoruz.

Birkin çantanın yalnızca çok harcama yapan müşterilere satılması, can sıkıcı olabilir ama diğer markalardan çanta almayı engellemiyor. Hermès’in ayakkabı, şal ya da parfüm satışı da piyasada tek seçenek değil. Yani rekabet hâlâ canlı.

Hakime göre bu, etik açıdan tartışmalı olsa da hukuken “ticari tercih”ten ibaret.

Bir Ders: Moda ile Hukukun Kesişimi

Bu karar, sadece Hermès için değil, tüm lüks markalar için önemli bir mesaj içeriyor:

- Arzı kısıtlamak, ürünü özel kılabilir ama bu tek başına rekabet ihlali değildir.

- Hukuk, tüketicilerin hayal kırıklığını değil, piyasadaki rekabeti korur.

- Ve belki de en önemlisi:Lüksün tanımı, mahkeme salonunda değil, vitrinde yapılır.

Birkin çanta hâlâ vitrinlerde az bulunuyor. Görünen o ki uzun süre pahalı ve ulaşması zor bir obje olarak kalacak. Ama bu dava bize gösterdi ki, bazen bir çantanın hikâyesi bile hukuk dünyasında koca bir fırtına koparabilir. Ve bu fırtına bize bir kez daha hatırlatıyor ki, lüksün sınırlarını mahkemeler değil, tüketici tercihleri belirliyor.

Not:Bu yazı,Cavalleri v. Hermès International, Case No. 24-cv-01707-JD (N.D. Cal., 17 Eylül 2025, Judge James Donato)kararına dayanmaktadır.

Haber Yorumları

Henüz Yorum Yapılmamış.

Sende Yorum yap

Son dakika haberler

En güncel ve en doğru, tarafsız haberin merkezi.