s

Gürültülü ama sessiz

Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim: İletişimin en zor ama getirisi en yüksek olan konusu, sessizliği yönetme işidir. “Sessizliği okumak” ise ciltlerce kitaplık alan.

“Siyasal İmajlar” lisans üstü dersinde öğrencilerle, tarihin en ağır insanlık suçlarından olan Gazze soykırımı karşısında, Türkiye’deki solun (bu kavramsal saptama bile tartışmaya açık) ve kültür- sanat camiasının sessizliğini masaya yatırdık. Zira “Avrupa solu”, İspanya’da Sosyalist İşçi Partisi’nin kararlılıkla, İtalya’da en büyük işçi sendikasının greve giderek (CGIL), Paris’ten Londra’ya pek çok kentte üniversiteli gençler sokaklara dökülerek, sanatçılar açıkça tavır alarak İsrail’e karşı güçlü bir “direniş” sergilerken, Türkiye’de birkaç cılız ses dışında solun sessizliğe bürünmesi, düşündürücü.

Aynı biçimde, popülizmin gösterişli gürültüsünde eriyip giden kültür-sanat camiasının “duruşsuzluğu” üzerine ne zaman kafa yoracağız, merak ediyorum. Tarih boyunca evrensel haklardan yana “direniş”in sesi olmuş “sanatçı”ların, bugün ülkemizde “Batı”daki sanatçıların tersine bir tutum sergilemeleri, derin bir kimlik kriziyle açıklanabilir mi?

Açıklanabilir. Ve fakat bu kimlik krizinin nedenleri üzerinde durulmalı. Elbette neo-liberalizmin “yamuk bireyci” yaklaşımının rolü var ancak, sanat da bu anlayışa tepki olarak var olmuyor muydu?

Mesele derin ve karmaşık olmakla birlikte, uzun zamandır ülkemizde “ünlü olmak” kişisel yetenekten daha çok, kurulu bir “ağ”a dahil olmak anlamına geliyor. Bu “ağ”ın herhangi bir halkasına yönelen tehdide karşı durmak, kendi varoluşu için yaşamsal sayılıyor. O ağı tanzim eden bir menajer tutuklandığında tepki gösteriyor olması çok doğal, ancak, yanı başında binlerce çocuk öldürülürken sessizliğe bürünmesi hiç doğal değil.

Sokak hayvanlarının yaşama hakkına sahip çıkmak elbette doğal, ancak, sokaklara serilmiş çocuk cesetlerine karşı sessiz kalmak hiç doğal değil.

Sosyal medya, popülizmin yeni ortamı olarak “ünlü”lerin gürültüsüne olanak tanırken, Gazze’deki dram karşısında sessizliklerini de görünür kılıyor. Bu bağlamda bir çocuğu sevmek, ancak kendi popülaritesine katkı sağlayacaksa önemli oluyor, her çocuğu sevmek anlamına gelmiyor. “Sanatçı”nın topluma karşı sorumluluğu, PR faaliyeti olarak sosyal sorumluluğa indiriliyor. Nitelik, takipçi sayılarına eşitleniyor. Elbette “ünlü” ile “sanatçı” aynı şey değil.

Acıklı, yeteneksiz, abartılı oyunculuklarla nasıl dizilerde baş rol oynandığı, prestijli tiyatro ödülleri alındığı sorusunu “sanat” değil, “ağ” belirliyor.

İçi dolu bir kimlik inşa etmek yerine ilişkilere tutunmak, Gazze’deki soykırıma itiraz etmeyi Arap antipatisiyle karıştırmak, özgürleşmeyi bireysellikle sınırlı sanmak “duruş”un, popülizmin sığ sularına hapsolmasına yol açıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı hiç gecikmeden, bu gürültülü sessizliği bilimsel çerçevede tartışmalı.

Kahve sohbeti

Bir, Nobel’i gerçekten istiyor muyduyoksa gündemi meşgul etmek için kullanıyor muydu üzerine Trump’la,

İki, Avrupa’da ezber bozmak hakkında, hayranı olduğum İspanya Başbakanı Sanchez’le,

Üç, Nobel’in karanlık dünyası üzerine, muhalif kadın siyasetçi ödül aldı diye “cesur kadınlar” güzellemesi yapanlarla,

Dört, “düzgün”ün imkânsızlığına dair, “düzgün kadın bulmaktan” umudunu kesen Fransız futbolcu Mbappe ile kahve içmek isterdim.

“Tombik”

Yargıtay, rehbere eşini “tombik” olarak kaydeden kocayı kusurlu buldu. Elbette burada bedensel bir aşağılama var ancak, ondan daha önemlisi mutsuzluk, sevgisizlik hali var. Daha da önemlisi, değersizlik hissi çok daha yaralayıcı.

Rehberde “tombik” değil, “tombiğim” kayıtlı olsaydı durum bambaşka olurdu. Adlandırma önemlidir.

AKLIMDA KALAN

Belediye Kanunu’nda değişiklik: Belediyelerde temel hizmetler dışındaki harcama kalemlerine, özellikle kültürel faaliyetleri kapsayan harcamalara sınır getirilecek. “Halkla ilişkiler, tanıtım, basın yayın, başkan temsil ağırlama, konser” gibi başlıklar altında yapılan harcamalar sınırlandırılacak. Böylece yerel yönetimlerle halk arasındaki yüz yüze iletişim ortamlarının değeri artacak ve kolaycılığın yolu kapanacak. Yeter ki, “gerçek kültürel faaliyet”le, “miş gibi kültürel faaliyet” ayrımı açıkça belirlenebilsin. Toplumsal iyileşme ve gelişmeye katkı sağlayan faaliyetlerin devamlılığı esas olmalı. Benzer bir değişiklik, spor federasyonları için de şart.

Categories: Gürültülü ama sessiz

Haber Yorumları

Henüz Yorum Yapılmamış.

Sende Yorum yap

Son dakika haberler

En güncel ve en doğru, tarafsız haberin merkezi.