s

Fenerbahçe, Galatasaray’ı zirvede yakaladı!

Galatasaray’ın son iki maçta 5 puan kaybetmesi, Fenerbahçe’nin de geçen hafta kritik Beşiktaş deplasmanından sonra sahasında Kayserispor’u yenmesinin ardından 12. Hafta itibarıyla Süper Lig’de mücadele yeniden başladı.

Şu bir gerçek ki 17 Eylül günü Fenerbahçe’nin erteleme maçında Alanyaspor ile berabere kalmasından ve Başkanını değiştirdiği 21 Eylül gecesi Kasımpaşa’ya da puan kaybetmesinin ardından birçok Fenerbahçeli için bu sezonun kaybedildiğine yönelik inanç çok güçlü bir kanaat olmuştu.

Bir tarafta teknik direktörü diğer yanda Başkanı değişmiş, iyi futbol oynamak bir tarafa kazanamayan Fenerbahçe’nin önünde lider giden, hiçbir karşılaşmasını kaybetmeyen ve her maçı 3 puan ile tamamlayan, son üç sezonun şampiyonu Galatasaray’ı yakalamak gerçekçi bir hedef miydi?

Formsuz ve moralsiz takımın başına getirilen, futbol akademisinden yetişme, daha önce pek başarısı olmayan bir teknik direktör ne kadar çare olabilirdi ki?

Evet, aradan yaklaşık olarak 50 gün geçti ve Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor ve Kocaelispor maçlarında 8 puan kaybedince zirveye tekrar heyecan geldi.

Dahası…

1 Aralık günü iki ezeli rakip Kadıköy’de belki de sezonun ilk yarısını kimin lider tamamlayacağını belirleyecek maçta bir araya gelecekler.

Galatasaray geçtiğimiz yıllarda Süper Ligi öne alan bir stratejiyle Avrupa’daki maçları “olursa olur, olmazsa çok da önemli değil” yaklaşımı ve tavrıyla oynardı.

Şu çok açık bir gerçek ve hemen tüm takımlar bunun dezavantajını yaşadı; Şampiyonlar Ligi’ni içerideki Lig ile bir arada götürmek hiç kolay değil.

Zaten böyle bir takım kurmanın da finansal sorunlara sebebiyet verdiği çok açık.

Galatasaray böyle bir riski sezon öncesinde aldı ve kadrosunu yüksek maliyetle kurdu.

Diğer tarafta Camiaları da artık Avrupa’da bir şeyler yapan bir takım istiyorlardı.

Kısacası Süper Lig’de başarı kimseyi kesmiyor, yetmiyordu.

Yüksek maliyetli oyuncuların Şampiyonlar Liginde farklı bir oyun sergileyecekleri de beklenen bir futbol realitesiydi.

Öyle de oldu bir bakıma Galatasaray Avrupa’daki maçlarda belirgin bir farkla futbol olarak rakiplerinin önüne geçerken Süper lig için bunun tersi diyemesek de oyun olarak vasatı aşamayan bir futbol ortaya koyuyorlardı.

Kocaelispor maçında bunu net olarak gördük. Biraz dikkatli olabilseydi Körfez ekibi Galatasaray’ı daha farklı bir skorla evine gönderebilirdi.

Bu gerçek beklenen bir olguyken diğer tarafta Fenerbahçe’nin ne yapacağı belirsizdi.

Geçen sezonlarda olduğu gibi eline geçen fırsatları harcayacak mıydı yoksa değerlendirecek miydi?

Beşiktaş maçında Fenerbahçe çok önemli bir eşiği geçti.

Galibiyet özgüven duygusunu beslerken takımı da havaya soktu.

Maç sonunda Fenerbahçe’nin kısa süreli de olsa fikstür avantajını eline geçirdiğinden söz etmiştim. İşte bu hafta o avantajı kullanabileceği bir rakip vardı evinde; Kayserispor.

Geçtiğimiz birçok sezonlarda olduğu gibi bir dolu finansal sorunu olduğu için takım istikrarı kurmada zorlanan Kayserispor yine kötü bir başlangıç yaptığı için arayış halindeydi.

Fenerbahçe içinse aşılama yapmak için iyi bir fırsattı.

Öyle de oldu.

Fenerbahçe’nin oyunu gelişme gösteriyor. Hep şu vurguyu yapıyoruz, hatırlayacaksınız, saha yerleşiminde, planında ve kurgusunda sorunu yok; ancak oyuncu form seviyesi veya pas kalitesinde sıkıntı yaşıyor!

Sahaya yayılmasının yanına isabetli pas kalitesi eklendiğinde fark yaratacağı zaten görülüyordu.

İsmail’in cezası nedeniyle forma giyemediği maçta orta alanda görev alan Fred dün akşam çok önemli bir pas merkezi şeklinde çalışırken takımın atak organizasyonlarına Asensio ile ile birlikte yön verdi.

İsmail çalışkanlığı ve liderliği ile sivrilirken konu pas kalitesine geldiğinde zorlanıyordu.

Oysa Fred transfer olduğu sezonki performansına yükselirse Fenerbahçe’nin Asensio ile birlikte vazgeçilmezi olacağı da çok açıktı.

Kayserispor karşılaşması bunun sinyallerini verdi.

Öte yanda Kerem de geldiğinden bu yana en etkin oyunu ortaya koydu.

Bildiğimiz Kerem işte bu, dedirtti.

Attığı gol onun klasik vuruşuydu ancak esas önemlisi sol kanatta Levent ile birlikte yaptıklarıydı.

Asisti en az gol kadar değerliydi.

Fenerbahçe’nin yıllardır böyle bir oyuncu eksikliği çektiğini Kerem transfer olmadan önce yazmıştım.

İşte dün akşam bunun açıklamalı örneğiydi, bir bakıma.

Talisca, pas verdiğinde ne kadar etkin bir oyuncu olduğunun farkına varsa ve bunu kullansa bambaşka bir oyuncuya dönüşecek.

Nihayetinde Brezilyalı bir oyuncu.

Ancak o her fırsatta ve her yerden kaleye şut çekmeyi tercih ediyor.

Oysa Fenerbahçe’nin onun sırtı dönük istasyon görevi yapmasına o kadar çok ihtiyacı var ki!

Asensio, klasik 10 numara oyuncusu olarak Fenerbahçe’nin bu sezon yaptığı en iyi transferi haline gelebilir, sinyallerini veriyor.

Liderliğinin yanı sıra pas kalitesine çok ihtiyaç duyulduğu çok belli.

Nene iki gol attı ancak esas görev yerinde ne yapıyor sorusu ortada duruyor. Çünkü her maçta gol atamazsınız; işte o zaman, maç da sıkıştığında tüm gözler sizin üzerinize döner. Tıpkı Szymanski’nin yaşadığı gibi.

Yediği goller…

Geçtiğimiz maçlardan farklı olarak güzel goller gördü kalesinde Fenerbahçe.

En azından atabileceği, atması gereken türden.

Bunun için eleştiremeyeceğim ancak bu bir oyun, futbol olmasına karşın böyle gollerin gelişmesini engellemesi gerekiyor Fenerbahçe’nin.

Son üç maçta 11 gol atan bir takım var karşımızda ama bardağın boş tarafında son iki maçta da ortalama 2’şer gol yiyen bir Fenerbahçe duruyor.

Bu kadar az pozisyon veren bir takımın, kalesine gelen her topu içeri alamaması gerekiyor!

Milli araya moralli giren Fenerbahçe’nin dönüşte zorlu bir Rizespor maçı oynayacağını hatırlatalım. Sonra da Galatasaray derbisi…

Çok zor bir yerden döndüler. Buradan sonrasını iyi yönetmeyi becermesi, en azından geçmiş hatalarından ders aldığını görmek istiyoruz!

Haber Yorumları

Henüz Yorum Yapılmamış.

Sende Yorum yap

Son dakika haberler

En güncel ve en doğru, tarafsız haberin merkezi.