‘Kıracaksan zeytin kır’
Herhalde zeytin kadar anlam atfedilen başka bir bitki yoktur. Zeytin ve zeytinyağı, tarih boyunca sadece refahın, bolluğun, kutlamaların ve şifanın değil aynı zamanda bilgeliğin ve barışın da sembolü oldu. Zeytin ve zeytinyağı, tarih boyunca yalnızca refahın, bolluğun, kutlamaların ve şifanın değil; aynı zamanda bilgeliğin ve barışın da sembolü olmuştur. Oleaceae familyasından gelen bu ağaç, sayısız efsanede yer almış, neredeyse tüm kutsal kitaplarda anılmıştır.
Homeros’un zeytinyağını “sıvı altın” diye adlandırması, Plinius’un “Zeytin ağacı insanlığa verilmiş en büyük armağandır; çünkü hem gölgesinden, hem meyvesinden, hem de özünden fayda vardır,” sözü ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Zeytin, toprağın sabrını meyveye dönüştürmüş halidir,” ifadesi, bu değeri en güzel şekilde anlatır.
Geçtiğimiz hafta sonu Akhisar Ticaret Borsası’nın davetlisi olarak Akhisar’daydım. Borsa Başkanı Alper Alhat ile birlikte zeytin hasadına katıldık; zeytin kırdık, zeytin yedik, hatta bardak bardak zeytinyağı içtik. Kısacası, zeytinle dolu iki gün geçirdik. Artık “Zeytin denince Akhisar” dememek mümkün değil.
Türkiye, deyim yerindeyse, üç tarafı zeytin ağaçlarıyla kaplı bir ülke. Sağlıklı beslenmeye yönelişin etkisiyle zeytinyağı tüketimi artıyor; ancak değişen kahvaltı alışkanlıkları yüzünden zeytin tüketimi, ne yazık ki, anavatanında düşüyor. Alper Alhat’ın da dediği gibi, çikolatalı fındık kremasıyla kahvaltıya oturan çocuklar zamanla zeytin ve tulum peynirinden uzaklaştı.
Akhisar zeytincileri bu eğilimi tersine çevirmek için “Kıracaksan Zeytin Kır” projesini başlatmışlar. Amaç, çocukların zeytini sevmesi ve zeytin kültürüyle büyümesi. Başarılı bir kampanya olmuş; diğer zeytin kentlerine de örnek olacak bir uygulama ortaya çımış. Bu tip etkinliklerle çocuklar zeytinle tanışacak, bu şifalı bitkiye ısınacak.
Akhisar’ın zeytin kent olmasında öncü rol oynayan Rahmetli Hüseyin Alhat’ın oğlu olan Alper Alhat, “Biz zeytini kalbimizle üretiyoruz. Kıracaksan zeytin kır, kalp kırma. Çünkü bu topraklarda üretim, doğaya ve insana saygıyla yapılır” diyor.
Alper Alpat ve ağabeyi Mustafa, 1998 yılında işleri babalarından devralıp Alhatoğlu Zeytincilik Gıda Limited Şirketi’ni kurmuşlar. Hem zeytin üretimi yapıyorlar hem de kendi ürünlerini işleyip piyasaya sunuyorlar.
Akhisar’da, yapılan verimlilik artışı çalışmalarının etkisiyle üreticinin “var yılı-yok yılı” olarak adlandırdığı dönemsellik farkının azaldığını gördük. Budama, zararlılarla mücadele, nem kontrollü sulama ve gübreleme alanlarında yapılan iyileştirmelerin olumlu sonuç verdiğini gözlemledik.
Bütün bu gelişmelere rağmen, Türk zeytinciliğinde hala bazı yapısal sorunlar sürüyor. Zeytinin anavatanında yaşıyoruz ama dünya çapında marka yaratamıyor, küresel pazarlarda payımızı artıramıyor ve tarım alanlarını korumakta zorlanıyoruz.
Hektar başına verimlilikte İspanya, İtalya ve Yunanistan’ın gerisindeyiz. Ağaç başına verim düşük olunca üretimde de liderliği bu ülkelere bırakıyoruz. Aslında Akhisarlı zeytincilerin dediği gibi uzun yıllar İtalya ve İspanya’ya tedarikçilik yapan Türkiye, artık dünya pazarlarında doğrudan rekabet etme aşamasına geldi ama ambalajlı ihracat gibi bazı noktalarda devlet desteği gerekiyor.
Bir diğer sorun ise küresel ısınmanın getirdiği aşırı iklim olayları. Bu yıl bazı bölgeler hem aşırı sıcak hem de aşırı soğuktan etkilendi. Düzensiz yağışlar da rekolteyi olumsuz etkiledi.
Ayrıca internet ve dijital pazar yerlerinde satılan zeytinyağlarında taklit ve tağşiş yapanlar da var. Tüketici hangi ürüne güveneceğini bilemiyor. Bu nedenle denetimlerin sıkılaştırılması şart.
Sorunlar çok, aslında yıllardır aynı konuları, aynı sorunları tartışıp duruyoruz. Ama Alper Alhat’ın vurguladığı nokta önemli: “Öncelikle üretime odaklanmamız gerekiyor. Atıl arazileri yeniden üretime kazandırmalı, kaynaklarımızı daha verimli kullanmalıyız.”
Categories: ‘Kıracaksan zeytin kır’
Sende Yorum yap