İçimizdeki Sarsıntı: Deprem Korkusu
Deprem, sadece zemini değil, güvenlik algımızı da sarsıyor. Bir süre zihnimizin arka planına çekilen deprem korkusu, Balıkesir’deki sarsıntılarla yeniden kendini gösterdi. Geçmiş depremlerde tanık olduğumuz yıkım, enkaz, kurtarma, ölüm görüntüleriyle, yaşayabileceğimiz olası senaryoları zihnimizde yeniden canlandırmaya başladık. Kaygıyla, kontrol edilemez bir doğa olayını öngörerek çaresizliğimizi azaltmaya çalışıyoruz. Cep telefonlarına yüklediğimiz AFAD ve benzeri uygulamalarla “son depremler”i sıkı takibe aldık. Bu çaba deprem kaygısını yönetmek için makul bir yol gibi görünse de birçok insanda korku ve paniği alevlendirmekten başka bir işe yaramıyor. Üstelik korku, başka travmatik stres belirtilerinin gelişmesine de zemin hazırlıyor.
Deprem kaygısının iki yüzü
Deprem doğası gereği korkutucu bir olay. En ufak bir sarsıntı ya da bunun haberi bile zihnimizi alarma geçirir ve kaygıyı tetikler. İnsanlar genelde iki durumda korku yaşar.
İlki, kişi depremde yaşadığı olayları hatırlatan durumlar karşısında korku duyar. Depremle ilgili konuşmalar, haberler, ani sesler, sarsıntı hissi… Bu deprem bölgesinde yaşayan kişiler için daha geçerli.
İkincisi, kişi depreme yakalanabileceğini düşündüğü durumlarda kaygı hisseder. Çok katlı binalarda, banyoda, gece yatakta, evde yalnızken... Bunu deprem bölgesindekiler kadar beklenen İstanbul depremi gibi tehdit altındaki kişiler de yaşar.
Deprem korkusuyla baş etmek için kişi bu durumlardan kaçınmaya başlar. Kaçındığı zaman korku anlık olarak azalır, kişi güvende hisseder. Ama kaçınmanın verdiği geçici rahatlama, uzun vadede korkuyu besler.
Güvende olma illüzyonu
Korku kaçınmayla sürdükçe tehlike algısı artar. Böylece kişi türlü tedbirler alarak güvende hissetmeye çalışır: avize-perde kontrol etmek, deprem haberlerini ve çeşitli uygulamaların bildirimlerini aralıksız takip etmek, telefonu düşük güç modunda kullanmak, ışık yakarak uyumak, günlük kıyafetleriyle yatağa girmek-pijama veya gecelik giymemek…
Bu tür davranışlar, depremi öngörmek, deprem olursa hemen harekete geçmek için kişiyi hazır tutar. Ama bunlar bir yere kadar faydalı olsa da gerçek anlamda korumak yerine sadece bir güvenlik illüzyonu yaratırlar. Korku güçlenir.
Kişi tetikte bekler, ani sesler ve hareketler irkilmeye yol açar. Uyku bozulur, uyuyunca da korku rüyalarda kişiyi kovalar. Korku bir mıknatıs gibi depremle ilgili düşünceleri ve anıları kişinin zihnine çeker. Kişi kendini bir tür kısır döngü içinde bulur.
Deprem korkusu nasıl yenilir?
Bir deprem ülkesinde yaşarken, korku kendimizi korumakla ilgili davranışları sergilememiz için gerekli bir duygu. Ama korku gerçekçi önlemler almaya yönelttiği sürece faydalı. Gerçek anlamda güvenlik sağlamayan kaçınma davranışları sürdükçe korkudan ve deprem travmasından kurtulmak mümkün değil. İyileşmenin sırrı kaçınmamakta, yani korkuyla yüzleşmekte. Araştırmalar, deprem sonrası gelişen korkunun ve psikolojik belirtilerin üstesinden gelmede bu yaklaşımın etkili olduğunu gösteriyor.
Korkuyla yüzleştiğinizde onu kurtulmanız gereken bir düşman gibi görmemeyi başarabilirsiniz. Bu şekilde varlığını kabul ettiğinizde korkuya toleransınız artar, güçlenirsiniz, zamanla korku makul seviyelere geriler. Korkuyla beslenen tüm belirtiler de zamanla azalır.
Bazı insanların bu süreci profesyonel destek alarak yönetmesi gerekebilir.
O zaman:
Kaçınma davranışlarınızı gözlemleyin, bir liste yapın.
Hangileri öneriliyor ve sizi gerçekten koruyor, hangileri bir güvenlik illüzyonu yaratıyor ayırt edin.
Gerçekçi önlemleri alın ve gerçekçi olmayan önlemleri kolaydan zora sıralayın.
Her gün sistematik olarak kaçınmayı azaltın, korkunun üstüne gidin.
Depremle ilgili zorlayıcı anılar, düşünceler aklınıza geldiğinde bunlara izin verin.
Olabildiğince hayatın normal rutinine dönün.
Unutmayın, farkındalıkla gelen davranış değişimi iyileştirir.
Categories: İçimizdeki Sarsıntı: Deprem Korkusu
Sende Yorum yap