Siyasi tabansız Rum lidere hukuk dersi…

Tabansız kelimesi bizde hakaret olarak algılanır, Rum Yönetimi Lideri Hristodulidis için “Siyasi tabansız” tanımlamasını bir siyasi partisi olmadığı, Dışişleri Bakanlığı’ndan ayrılıp, tek başına aday olduğu için kullanıyorum.

Muhatabınızın siyasi tabanının olmaması demek, ne yapacağını, hangi konuda nasıl tutum alacağını kestirmeyi zorlaştırır.
Seçimden bu yana geçen sürede Hristodulidis için iki nokta belirgin hale geldi.
Birincisi Atina’da hiç sevilmiyor ve siyasi bir desteği yok, Yunanistan’ın Kıbrıs açıklamaları klasik politikasının kayda geçmesi için yapılan açıklamalardan ibaret.
İkincisi Rum Lider, faşist oyları koruyabilmek adına seçildiği Anayasa’ya aykırı hareket etmekten çekinmiyor.
Rumlar, BM Güvenlik Konseyi’nin 1964’te aldığı karara göre Kıbrıs Cumhuriyeti’ni temsil ediyorlar.
Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası, Rumların ve Türklerin siyasi eşitliğine dayanır, Kıbrıs Cumhuriyeti Kurucu Antlaşmaları, garantör ülkelerin filli askeri varlığını kayıt altına alır.
Hristodulidis, Türklerin siyasi eşitliğini kabul etmemekle kalmadığı gibi önceki gün barış için Türk askerinin çekilmesini ve güvenlik garantilerinin kaldırılmasını şart koştu.
KKTC Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman, bu faşiste ağzının payını hukukla verdi.
Rum tarafının garantör olmayan ülkelerle yaptığı askeri anlaşmaları hatırlatıp, masaya konan ön şartı yok hükmünde ilan etti. Erhürman, Ankara Hukuk’ta doktora yapmış, ODTÜ’de hukuk dersleri vermiş birisidir, gelecekte de Hristodulidis’e, Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası ve Kurucu Antlaşmalarla daha çok ders verir.
Kuzey Kıbrıs’ta olan biteni anlamak diye yazdığımda, teşekkür eden kadar, kızanlar da olmuştu.
O yazıda, KKTC Cumhurbaşkanı seçilen Tufan Erhürman’ı, 1989’da “Nasıl Bulgarlar Türkleri asimile ediyorsa, Türkler de Kıbrıslıları asimile ediyor” diyen dönemin CTP Genel Başkanı Özker Özgür ile karıştırmamak lazım demiştim.
Yine KKTC’nin 2. Cumhurbaşkanı, CTP’li Mehmet Ali Talat’ın Rumlara söylediklerine bakılmasını önermiştim.
Kamuoyunda Türkiye karşıtlığını siyasi kimlik haline getirmiş Mustafa Akıncı’nın yarattığı tahribatın izleri elbette var ama Akıncı başka bir siyasi gelenek ve partiden gelir.
Bir yanda gasp edilmiş Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasa’sı ve Kurucu Antlaşmaları’na aykırı davranan, faşizm takviyeli Hristodulidis, diğer yanda, Hristodulidis’in kendi Anayasası’na bile uymadığını gösteren Erhürman.
Bunu görmesi gereken aslında biz değiliz, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği ama biliyorum, yine görmezden gelecekler.
CHP’de vuruşarak çekilme stratejisi…
CHP’de 10 milletvekili Genel Başkan Özgür Özel’e bir mektup yazarak “Partinin belediyelerde yolsuzluğa buluşan isimlerden temizlenmesi ya da bu iddialara karşı suç duyurusunda bulunulması”nı istemiş.
Kağıt üzerinde son derece haklı ve kimsenin itiraz edemeyeceği bir istek bu.
Fakat insan şunu da merak ediyor, daha önce İçişleri Bakanlığı’nın yolsuzluk iddialarıyla ilgili olarak görevden aldığı belediye başkanları olduğunda, neden benzer bir mektup dönemin Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na yazılmadı?
O dönemde Kılıçdaroğlu tıpkı Özel’in şimdi yaptığı gibi belediye başkanlarına sahip çıkmış, MYK toplantılarını belediye binalarında yapmış, görevden alınan başkanlarla düzenlediği basın toplantılarında “dokundurtmayacağım” demişti.
Hadi bu fırsat kaçırıldı diyelim, 23 Temmuz 2023’te dönemin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’li belediye başkanları toplantısında bir konuşma yaptı ve “Bagajı olmayan ve CHP’yi bilen birini getirin hemen istifa ederim” dedi.
Bugün CHP’nin adının yolsuzlukla anılmasından rahatsız olan vekillerin tamamı o gün de milletvekili sıralarında oturuyorlardı. Acaba tamamı ya da birisi kendilerini milletvekili adayı gösteren Kılıçdaroğlu’na gidip “Sayın Başkan, bu bagajı dolu olanları CHP’den yollayalım, ileride partinin adının yolsuzluklarla anılmasına sebep olabilirler” dediler mi?
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in, Ekrem İmamoğlu hakkında hazırladığı iddianame 2014, Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminden başlıyor. İmamoğlu’nu 2014’te Beylikdüzü’nden, tüm itirazlara rağmen 2019’da da İstanbul Büyükşehir’e aday gösteren kişi de yine Kemal Kılıçdaroğlu.
Her partinin üyeleri hele ki vekilleri partilerinin adının yolsuzlukla anılmasını istemezler, bunun için mücadele ederler.
Ancak ilkesel mücadeleler genel başkandan genel başkana değişmez, değişmemeli.
İlkesel mücadeleler genel başkanlara göre değişirse, ilke mücadelesi olmaktan çıkar, bir daha aday olamayacağını bilenlerin vuruşarak çekilme stratejisine döner...
Sende Yorum yap