s

Klimt rekoru durgunluğu bitirebilir mi?

New York’taki müzayede evleri geçen hafta, uzun süredir tedirginliği üzerinden atamayan küresel sanat piyasasının yeniden hareketlendiğinin sinyalini verdi.

Üç yıla yakın süren sert bir duraklama döneminin ardından Sotheby’s ve Christie’s akşam satışlarından gelen rakamlar, “Acaba toparlanma başladı mı?” sorusunu yeniden gündeme taşıdı.

Elbette bu iyimserliğin başrolünde, Leonard Lauder koleksiyonundan çıkan Gustav Klimt’in ‘Portrait of Elisabeth Lederer’ adlı portresi vardı.

236.4 milyon dolarlık fiyatıyla hem Klimt için, hem de modern sanatın tamamı için yeni bir rekor kırdı.

Ancak tek bir rekor, tek başına bir piyasa trendi yaratır mı?

New York’un bu yılki müzayede haftası, bu cevabı karmaşıklaştıracak kadar çok veriye sahipti.

Sotheby’s satışları toplamda 1.1 milyar doları aşarken, Christie’s yaklaşık 870 milyon dolarla onu takip etti.

Büyük koleksiyonlar, özellikle de Lauder ve Weis gibi güvenilir kaynaklardan gelen seçkiler, alıcıları yeniden cesaretlendirdi.

Frida Kahlo’nun El Sueño (La Cama) tablosunun 54.7 milyon dolara satılarak kadın sanatçılar arasında yeni bir müzayede rekoru kırması da bu yükselişi destekleyen bir başka dönüm noktasıydı.

Fakat aynı salonda, çağdaş ve ultra-çağdaş kategorilerdeki temkinli davranış gözden kaçmadı.

Bağımsız genç sanatçıların eserlerinde görülen fiyat hassasiyeti, piyasanın hala kırılgan olduğunu hatırlatıyordu.

Yüksek segment coşkuyla hareket ederken orta segment hala yerini sağlamlaştırmaya çalışıyor.

Tam bu sırada, dünyanın öteki ucunda bambaşka bir atmosfer yaşanıyordu.

Shanghai Art Week, enerjisini müzayede rekorlarından değil, sanatçı odaklı girişimlerin ve kurumlar arası işbirliklerinin yarattığı kültürel yoğunluktan alıyordu.

West Bund ve Art021, mavi çip galerileri güçlü satışlarla karşılarken, Xu Zhen’in ‘Artist’s Treat’ gibi sanatçı inisiyatifli projeler, Çin’de sanat ekosisteminin hem ekonomik, hem de yaratıcı açıdan da genişlediğini gösterdi.

Avrupa ve Amerika’daki durgunluğun aksine, Şanghay’da gelecek duygusu daha görünür hâlde.

Benzer bir hareketlilik Abu Dabi Sanat Haftası’nda da hissedildi.

Bölgenin müzeleri ve vakıfları tarafından stratejik olarak desteklenen programlar, koleksiyoner profillerinin çeşitlendiğini ve Körfez’in kültürel diplomasi gücünü artırdığını ortaya koydu.

Satışlar New York kadar çarpıcı olmasa da, Orta Doğu pazarının istikrarlı genişlemesi, küresel sanat yönelimlerinin artık tek merkezli olmadığını kanıtlıyor.

Tüm bu dinamikler birleştiğinde karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor: Evet, piyasa canlanıyor, ama bu canlanış homojen değil.

Büyük isimler ve güçlü koleksiyonlar için rekorlar söz konusu, fakat arz-talep dengesinin kırılgan olduğu segmentlerde temkin hâkim.

New York, Şanghay ve Abu Dabi’nin eş zamanlı canlılığı, sanat dünyasının coğrafi olarak giderek daha çok merkezli bir yapıya evrildiğini gösteriyor.

Şimdi gözler bir sonraki program Art Basel Miami Beach’te.

Eğer Miami de New York’un ivmesini desteklerse, 2026’ya girerken sanat piyasasının yeniden yükselişe geçtiğini söylemek mümkün olacak.

Ama şimdilik piyasada, Klimt örneğinde olduğu gibi, güçlü, parlak, ama temkinli bir umut hâkim.

Haber Yorumları

Henüz Yorum Yapılmamış.

Sende Yorum yap

Son dakika haberler

En güncel ve en doğru, tarafsız haberin merkezi.