Dünden bugüne, öğretmen yetiştirme
Öğretmen yetiştirme, atama ve kariyer sistemi dünden bugüne hep sorundu görünen o ki gelecekte daha da içinden çıkılamaz hale gelecek?
Niye mi?
Gelin önce bir durum tespiti yapalım sonra da ayrıntılara, gerekçelere ve öküzün altında buzağı arayanların iddialarına bir göz atalım. İşte gelinen noktanın özeti:
■ Öncelikle böylesi bir sorunun varlığı kabul edilmiyor.
■ Bir milyona yakın öğretmen fazlası varken hâlâ her yıl eğitim fakültelerine on binlerce öğrenci alınıyor!
■ 100 bine yakın ücretli öğretmen görev yaparken MEB, sanki böyle bir tablo kesinlikle söz konusu değilmiş gibi “Avrupa’nın öğretmen açığı olmayan birkaç ülkesinden birisiyiz!” iddiasında.
■ Hemen her yıl 30-40 bin aralığında öğretmen ataması yapılırken bu yıl sadece 15 bin öğretmen atandı. Bu öğretmenlerimiz henüz aktif hale gelmeyen Öğretmen Akademileri’nden ne zaman mezun olacaklar, ne zaman göreve başlayacaklar belli değil.
■ Öğretmen Akademileri’ndeki dersleri yine MEB’in beğenmediği öğretim kadroları verecek! Devletin eğitime yön veren iki büyük kurumu olan MEB ve YÖK sanki birbirine güvenmiyor.
■ Aynı okulda, aynı derse giren farklı statüdeki öğretmen uygulaması daha ne kadar devam edecek?
Rakamlarla eğitim
Önceki gün 15 bin atama yapıldı. Bunların 11.345’i 5 branşa, 3.655’i 71 branşa verildi.
MEB bunu hep yapıyor!
85 bin “ücretli” varken “öğretmen açığımız yok” demek ne kadar doğru? Norm fazlası yaratan önceki hatalı atamalar, yeni mezunların önünü tıkamamalı.
Gençlerimizin önünü bu güne kadar tek hedef koyduk:
Çok çalış, üniversite bitir, sınav kazan, yabancı dil öğren, master, doktora yap, o da yetmez derece al gel dedik. En acısı ise derece alanları bile açıkta bıraktık..
Peki ne oldu?
Dünya en nitelikli işsizlerini yetiştirdik.
Değer miydi buna?..
MEB, YÖK ve ÖSYM’ye sormak gerekir:
Akıl, insan gücü planlaması, istihdam odaklı eğitim şimdi değilse ne zaman?
Bahçeli devrede!
MHP Genel Başkanı Bahçeli, üniversite önündeki yığılma gibi öğretmen atamalarına yönelik de değerlendirmede bulundu. Umarız devamı da gelir:
■ 2025 Akademi Giriş Sınavı sonuçlarına göre sadece 10 bin kadro ihdas edilmesinin mağduriyetlere yol açmasından mütevellit bu sayının artırılması, ayrıca 14 aylık akademi eğitiminin uzunluğu dikkate alındığında bu eğitim süresinin makul sınırlara çekilmesi teklif ve temennilerimizden bir kısmıdır.
■ 2023 KPSS sonuçlarına göre, ilk 20 bine giren ve atanmaya hak kazanan, ne var ki mülakatlarda elenen bin 611 öğretmen adayımızın haklarının iadesi, bu suretle ilave kontenjan tahsisi ifa edilmeli. . 2024 KPSS’de yüksek başarı gösterip dereceye giren, ancak kısıtlı kontenjanlar sebebiyle ataması yapılamayan öğretmen adaylarımıza ek kontenjan hakkı tanınmalı.
■ Ümidim ve dileğim, atanamayan tek bir öğretmenimizin dahi kalmamasıdır.
Stratejik bir konu!
”Bir ülke ile oynamak istiyorsanız, öğretmen yetiştirme sistemiyle oynayın yeter” diye siyasi literatüre giren çok önemli bir saptama var ve maalesef biz de öğretmen yetiştirme sistemi ile sürekli oynuyoruz. Bir asrı geride bırakan Türkiye Cumhuriyeti’ne ve atalarımızın kurduğu diğer devletlere baktığımızda, öğretmen yetiştirme, öğretmene, saygı ve en önemlisi de öğretmenin toplumdaki rolü konusunda çok zikzaklar yaşadık.
Son yüzyılı mercek altına aldığımızda Cumhuriyetin ilk yıllarında tam da hayalini kurduğumuz öğretmenler vardı.
Mustafa Kemal’in öğretmenleri öylesine idealist, öylesine işinin eri, öylesine rol model ve öylesine başarılılardı ki bugünlere gelmemizde katkıların en büyüğü onlarındır…
Başöğretmen Atatürk, onlara şu hedefi koymuştu:
“Cumhuriyetin fedakar öğretmen ve eğitimcileri, yeni nesli sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizlerin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin beceriniz ve fedakarlığınızın derecesiyle orantılı olacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister…”
Öğretmenlerimiz kendilerine verilen bu ulvi görevi yerine getirmede öylesine başarılı oldular ki Başöğretmenleri döneminde hep baştacı oldular! Onların bu gayreti, bu samimiyeti, bu mücadelesi onun da en büyük hayaliydi:
“Benim asıl kişiliğim öğretmenliğimdir.
Ben milletimin öğretmeniyim…
Eğer Cumhur Reisi olmasam, Maarif Vekilliğini almak isterdim…”
Özetin özeti: Öğretmen yetiştirme eğitimin ilk düğmesidir o yanlış iliklenirse sonraki her adım yanlış, eksik, ilkesiz olur!
Categories: Dünden bugüne, öğretmen yetiştirme
Sende Yorum yap