s

Frekans çakışmaları: Bazı insanlardan neden hızla koparız?

İnsan ilişkilerinin yüzeyde açıklanan kısmı çoğu zaman davranış ya da kişilik özelliklerine indirgenir. Oysa iki insanın birbirine yaklaşma veya uzaklaşma biçimlerinin ardında çok daha derin bir dinamik vardır. Bazı insanlarla daha tanıştığımız ilk anlarda güçlü bir yakınlık hissederiz, bazılarıyla ise yıllardır tanışıyor olsak bile aramızda hep bir mesafe kalır. Bu durum rastlantıdan çok daha fazlasıdır. Her birey kendi içsel ritmini, yaşam temposunu, duygusal düzenini ve yaydığı titreşimi ilişkilerine de taşır. İşte bu nedenle, kimi insanlarla bağ kurmak doğal bir akış içinde gerçekleşirken bazılarıyla hızlı ve sessiz kopuşlar yaşanır.

Her insanın kendine özgü bir iç ritmi vardır. Kimi sakinlikten, kimi hızdan, kimi de duyguların yoğunluğundan beslenir. Bu ritimler, farkında olmadan ilişkilerdeki uyumu belirler. İki kişinin temposu birbirine yakın olduğunda, iletişim doğal bir akışla ilerler; anlaşmak için çaba harcamak, cümlelerin ardına saklanmak gerekmez. Fakat ritimler farklı olduğunda kişi, kendini sürekli ayarlamak ve karşı tarafa uydurmak zorunda kalır. Bu da zamanla görünmez bir ağırlık üretir ve ilişki, büyük bir kriz yaşanmadan bile sessizce yorulur.

Bazen kopuşu hızlandıran şey karşımızdaki kişinin davranışları değil, bizde tetiklediği duygulardır. Her birey, çocukluk döneminden, aile sisteminden ve geçmiş ilişkilerden izler taşır. Bu eski izler fark edilmez de karşıdaki kişi o izleri tetiklerse ilişki birden gerginleşir. Yakınlık bazen iyileştirir bazen de eski anıların yüzeye çıkmasına neden olur. Bu yüzden bazı insanlar bize hızla “fazla” gelmeye başlar. Aslında fazla olan o kişiler değil, kendi içimizdeki çözülmemiş duygunun yarattığı baskıdır. Bu tür temaslarda mesafe koymak, genellikle savunma mekanizması olmaktan çok kendini koruma içgüdüsünün doğal bir sonucudur.

Kopuşu belirleyen diğer bir faktör, bilinç düzeyidir. İki insan her zaman aynı farkındalık seviyesinde olmaz. Birinin konuşmak istediği konu diğerine ağır gelebilir, birinin duygusal ihtiyacını diğeri fazla soyut bulabilir, biri kendini ifade etmeye çalışırken diğeri ne söylemek istediğini dahi çözemeyebilir. Bu uyumsuzlukta taraflardan biri sürekli açıklama yapmak zorunda kalır, diğeri ise bu açıklamaların ağırlığını taşımakta zorlanır. Bu nedenle ilişkiyi yürütmek, ancak iki kişinin de kendi içsel ritimlerinden ödün vermeleriyle mümkün olur. Sağlıklı bağlar ise kimsenin kendini eğip bükmediği bir dengede gerçekleşir. Bu denge yoksa uzaklaşma, kırgınlık olmadan bile doğal bir sonuç olarak kendini gösterir.

Zaman uyumu da ilişkilerde önemli bir rol oynar. Aynı kişi, hayatının farklı dönemlerinde çok farklı bağlar kurabilir. Kimi insanlar değişime kapalı dönemler yaşar, kimi insanlar duygusal olarak henüz olgunlaşmamıştır, kimi insanlar ise kendi iç seslerini bile duyamadıkları bir yoğunluk içindedir. Bu durumlarda ilişki gelişme alanı bulamaz. Kopuş ise kişisel bir eksiklikten ziyade iki insanın aynı anda birbirine hazır olmamasından kaynaklanır. Bu açıdan bakıldığında, bazı ayrılıklar başarısızlık değil, iki tarafın da gerçekliğine saygı duyulan bir ayrışmadır.

Aslında hızlı kopuşların ardında sanılandan daha doğal bir gerçek vardır. Bazen hayat iki insanı aynı sahneye çıkarır ama aynı oyunu oynamaya hazır hale getirmez. Bir bağın dağılması, her zaman bir kırgınlığın sonucu değildir. Kimi zaman frekansların birbirine temas edemediği noktada kopuş, dürüst bir tercihtir. Çünkü uyumlanamadığınız biriyle yakınlık kurmaya çalışmak, kendi ritminizi sürekli bozmaya benzer. İç sesinizi bastırır, duygularınızı gölgeye çeker, varoluşunuzu daraltır. Kopuş ise bu daralmanın sessiz itirazıdır. İki insanın yolları ayrıldığında çoğu zaman bir ilişki kaybedilmiş olmaz, sürdürülemez bir yük serbest kalmış olur. Uyum bulduğunuz insanlarla yan yana durmak bir kolaylık değil, derin bir doğruluktur. Çünkü o insanlar sizin ritminize eşlik eder, zorlanmadan anlaşırsınız, varlığınız daralmadan çoğalır. Bu yüzden bazı ilişkiler başlar başlamaz derinleşir, bazılarıysa görünmez bir dirençle kendiliğinden çözülür. Mesele kimin doğru veya yanlış olduğundan bağımsız olarak iki insanın birbirinin titreşimine gerçekten temas edip edemediğidir. Ve frekans çakışmalarının en berrak mesajı şudur: Yan yana kalabilmek, yalnızca birbirini sevmeye değil, aynı ritimde hissedebilmeye bağlıdır.

Haber Yorumları

Henüz Yorum Yapılmamış.

Sende Yorum yap

Son dakika haberler

En güncel ve en doğru, tarafsız haberin merkezi.