Ultra işlenmiş gıdalara küresel uyarı
Aralık ayına “Merhaba” dedik. Yeni yıl yaklaşırken çoğumuzun hayatında küçük ya da büyük hedefler belirleme dönemi başlıyor. Kimisi daha çok hareket etmeyi, kimisi daha az ekran süresi hedefliyor. Bu yıl gelin listenize, sağlığınız için belki de en etkili maddelerden birini ekleyin: Ultra işlenmiş gıdaları azaltmak. Çünkü güncel araştırmalar, son yıllarda giderek büyüyen bir tehlikeye dikkat çekiyor. Ultra işlenmiş gıdalar (UPF) artık sadece kilo kontrolünü değil, metabolizmadan ruh sağlığına kadar pek çok alanı etkileyen küresel bir halk sağlığı problemi.

Neden şimdi?
Ultra işlenmiş gıdalar (UPF), Nova sınıflandırmasına göre hidrojenize yağlar, protein izolatları, glukoz-fruktoz şurubu gibi içeriğe sahip paketli gıdalar, tatlandırıcılar, emülgatörler gibi pek çok endüstriyel ürünleri içeriyor. Yani özetle, gerçeğe benzeyen ama gerçek olmayan gıdalar. Bu ürünler üretici kârını en üst seviyeye çıkarırken, taze gıdaların doğal çeşitliliği ve besleyiciliği geri planda kalıyor. İştahı uyaracak şekilde formüle ediliyor, raf ömrü uzatılıyor, pratiklik sunuyor ancak bedeli büyük.
UPF’ler masum değil
Çok sayıda çalışma, UPF tüketimi ile obezite, tip 2 diyabet, kardiyovasküler hastalık, depresyon ve erken ölüm arasındaki ilişkiyi tutarlı biçimde gösteriyor. Lancet’te geçtiğimiz günlerde yayımlanan kapsamlı inceleme, Nova sisteminin 2009’dan bu yana biriktirdiği bilimsel veriler değerlendirilmiş. Sonuçlar oldukça çarpıcı fakat şaşırtıcı değil.
UPF tüketimi arttıkça genel beslenme kalitesi düşüyor. Dünya genelinde tüketimi ise hızla yükseliyor. İspanya’da 30 yılda yüzde 11’den yüzde 32’ye, Çin’de yüzde 4’ten yüzde 10’a, Meksika ve Brezilya’da yüzde 10’dan yüzde 23’e yükseldiği sonuçlar arasında. ABD ve İngiltere’de ise tüketimin yarıdan fazlası UPF’den geliyor.
Gençler için sessiz tehdit
Nutrition and Metabolism dergisinde geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir diğer güncel araştırma ultra işlenmiş gıdaların genç yetişkinlerde bile prediyabet riskini artırdığını gösteriyor. 85 katılımcıyı takip eden dört yıllık bir çalışmada ultra işlenmiş gıda tüketimindeki yüzde 10’luk küçük bir artış bile prediyabet riskini yüzde 64, bozulmuş glikoz regülasyonu riskini yüzde 56 artırıyor. Araştırmanın önemli bir tarafı, bu etkinin hastalık ortaya çıkmadan çok önce başlaması. Kan şekeri düzeni bozuluyor, insülin direnci yükseliyor, tüm bunlar siz fark etmeden oluyor.
Erken yetişkinlik dönemi, bireylerin fiziksel olgunluğa eriştiği ve onlarca yıl sürebilecek rutinler oluşturduğu bir dönemi temsil eder. Bu nedenle araştırma sonuçları geleceğe dair de bir uyarı niteliğinde.
Peki ne yapmalı?
Aralık ayı ile birlikte soğuk günler, sıcak çorba kokuları, yeni yıl hazırlıkları başladı. Bu yıl kendinize vereceğiniz en değerli hediye; daha az paket, daha çok gerçek gıda olabilir. Ultra işlenmiş gıdaları azaltmak, yalnızca bedeninize değil; enerji seviyenize, ruh hâlinize, bağışıklığınıza ve gelecekteki sağlığınıza yatırım demek.
Bu dönem, aynı zamanda kendimize iyi bakmak için harika bir başlangıç. Bugünden itibaren tabağınızda mevsim sebze ve meyvelerine, tencere yemeklerine daha fazla yer açın. Doğaldan ne kadar uzaklaşırsanız sağlığınızdan da o kadar uzaklaşacağınızı hatırlayın.

Aralık ayı sebzeleri: Havuç, kereviz, pırasa, lahana, brüksel lahanası, pazı, kırmızı turp, karnabahar, brokoli, ıspanak, şalgam, pancar, marul, roka, biberiye, soğan, nane, maydanoz, tere.
Aralık ayı meyveleri: Mandalina, portakal, greyfurt, limon, elma, armut, muz, kivi, ayva, nar.
Sende Yorum yap