İsrail, Öcalan’ı sarsmaya başladı…

İsrail etkisindeki Kandil, Öcalan’ın çağrısını sulandırmaya, Terörsüz Türkiye hedefine ulaşmada ipe un sermeye çalışıyor.
Tartışmalar, açık fikirler argümanlarla desteklendiğinde daha da anlamlı olurlar ya, yazıya iki argümanla başlayayım:
- Kasım 2015’te, PKK’nın ve Kandil’in önemli isimlerinden Cemil Bayık, BBC Türkçe’ye bir röportaj verdi.

Röportajda PKK’lı teröristlerin Türkiye sınırları dışına çıkarılması soruldu, Bayık şu cevabı verdi:
“Onun kararını ancak biz veririz, başkası veremez. Ne HDP verebilir ne de önder Apo verebilir. Önder Apo rehinedir ellerinde. Önder Apo bu koşullarda hangi kararı verebilir?”
- Öcalan’ın İmralı notlarından Nisan 2014’e dair bir bölüm:
“Kandil yazılarında bana çok bağlı görünüyor ama pratikte öyle davranmıyor. Bu böyle olmaz!”
PKK’lı teröristlerin ülkeden çekilmesi konusunda bile karar verecek durumda olmadığını söyleyen Kandil’deki terör ağlarının Öcalan’ın fesih çağrısına hiç karşı çıkmadan uymasını beklemiyorduk.

Tıpkı Öcalan’ın Nisan 2014’te söylediği gibi oldu, görünürde sözüne uydular ama pratikte öyle davranmıyorlar.
★★★
Terörsüz Türkiye hedefi ilan edildiği andan itibaren süreci bozmaya yönelik çok girişim yapıldı.
Mesela İngiltere merkezli bir haber ajansının bilmem kaç bin PKK’lı serbest kalacak açıklaması böyle bir çabaydı.
Ajans France Press’in 25 Kasım’daki Kandil röportajı, o röportajda ileri sürülen şartlar, o röportajın BBC tarafından da servis edilmesi masum habercilik hareketleri değildi. Kandil’in açıklama yapması için vazgeçilebilir bir yüzü görevlendirmesi bile aslında olanı anlatmak ve anlamak için yeterli.
Dinamik süreçlerde anlık değişimler olur, dünyanın dört yanında özellikle de Gazze Ateşkesi’nde oynadığı rolü bildiğimiz Milli İstihbarat Teşkilatı’nda her senaryo çalışıldığı için, Terörsüz Türkiye hedefinden sapma gayretleri bertaraf edildi.
Türk Devleti, Öcalan’ın yaptığı ilk çağrıya bakıyor ve o çağrının gereklilerinin yerine getirilmesini bekliyor.
★★★
ABD’nin Türkiye’nin öneminin farkına varıp Suriye dahil adımlarını Ankara ile birlikte atmaya karar verdiğini hepimiz biliyoruz, Kandil elbette bizden daha iyi biliyor.
Örgütün ipine sarılabileceği iki ülke kaldı. Biri elbette İsrail, diğeri elbette İran.
İran her zamanki gibi daha düşük perdeden giderken İsrail el yükseltiyor ve Terörsüz Türkiye sürecinden bir Türk sorunu yaratmaya çalışıyor.
Gerek Kandil’in gerekse DEM’li vekillerin Mazlum Abdi’nin Türkiye’de “ağırlanması” çağrısı, sürece dair kamuoyunun aklındaki soru işaretlerini arttıran açıklamaları bu stratejinin ürünü.
Bir de İmralı heyetine dahil olmak için çok uğraşan, adı kabul edilmeyen provokatör yanını bildiğimiz siyasiler var.
Bir tanesi Irak’ın kuzeyinde gırtlak gırtlağa geldikleri Barzani’ye destek veriyor görüntüsünün arkasına saklanıp “Sizinle barış olmaz” diyor.
Dillerinin altındaki bu aslında, ses İsrail’in, onlar hoparlörlüğe soyunuyorlar.
Geçmiş pratiğe bakarak, Kandil’in DEM’in üzerindeki silah gölgesini artırdığını, şu sıralar sesi çıkmayan Avrupa yapılanmasının global medya tuşuna bastığını söyleyebiliriz.
Bebek katili olması Öcalan’ın sahayı okuma yeteneklerini yok saymamıza engel olmamalı.
Öcalan ilk çağrısının ardında ama Kandil’e güvenmiyor, otoritesinin geçerliliğinin kamuoyu önünde tartışılmasını istemediği için ve o da anlık değişimlerle “direnen lider” rolünü oynamaya çalışıyor.
★★★
Ankara’nın kafası net, yol haritası da belli.
Birincisi dünyadaki örnekler de gösteriyor ki, uzayan süreçlerde provokasyonlar artar, burada da tam olarak bu yaşanıyor.
İsrail, Kandil’deki, Kandil’de DEM üzerindeki etkisiyle Terörsüz Türkiye hedefine ulaşılmasını engellemeye çalışıyor.
Komisyonun önerileri ortaya çıktığında bu provokasyonların sayısı artacak, buna kimsenin şüphesi yok zaten.
Bizim kamuoyunda çok bilinmez ama YPG’nin Tel Aviv’e “Bizi kurtarın” çağrıları yaptığı, PKK’nın Avrupa yapılanmasına bağlı sivil toplum örgütlerinin Gazze’deki soykırım sırasında İsrail’e destek ziyaretleri düzenlediği günlerde Bakü’de, Türkiye ile İsrail yetkilileri arasında bir çatışmasızlık görüşmesi yapılmıştı. O görüşmenin tutanakları asla açıklanmayacaktır ama ben iki ayrı kaynaktan duyduğumu yazayım; MİT Başkanı Kalın, İsrailli muhataplarına YPG kartını oynamaya devam etmeleri durumunda, Türkiye’nin bunu düşmanlık sayacağını ve bunun da ciddi sonuçları olacağını söylediğini biliyoruz.
O görüşmeden beri YPG’den İsrail’e yönelik çağrılar bıçak gibi kesildi. İsrail’i uyararak YPG’nin sesi nasıl kesildi diye merak edenler çıkacaktır, yine hoparlör teorisi, sesin çıktığı yer aslında okuyucuya bağlı.
★★★
Ankara öncelikle Suriye’yi yakından izliyor, YPG’nin Suriye devletine katılımı kırmızı çizgilerden birisi ve takvim işliyor.
Bu noktada ABD de Türkiye ile paralel bir çizgi izliyor, takkenin düşmesine çok az zaman kaldı.
İngiltere güdümündeki Süleymaniye’den, İsrail etkisindeki Erbil’den gelen ve YPG’ye gaz veren açıklamalar ortada.
İkincisi, Ankara, Öcalan’in ilk çağrısına terör örgütünün tüm birimlerinin uymasını bekliyor.
Kandil ve DEM’den bazı isimler aksini göstermeye çalışsalar da iradesi sarsılan, tartışmaya açılan Türkiye değil Öcalan.
İnsan hayatında tesadüflerin yeri vardır, “lidere” itaatsizliğin ölüm demek olduğu örgütlerde tesadüflere yer yoktur.
Siyasi partilerde ilgili kurullar, kurallar disiplinsizlik nedeniyle partiden ihraç kararları verirler.
Silahlı mücadele eden örgütlerde disiplinsizliğin cezası yaşamdan ihraçtır.
Türkiye, 5 bin yıllık devlet tecrübesinin verdiği rahatlıkla hedefe odaklanmış durumda.Kamuoyunu gererek yapılmaya çalışılan provokasyonlara sessiz kalınmayacağı belli oldu. MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin Bese Hozat’ın kabul edilemez açıklamalarına karşı söyledikleri ilk örnek olabilir ama son örnek olmayacak belli ki.
Yol uzun, engellerle dolu ama hedef belli...
Kandil konuşuyor, konuşturuyor ama üzerindeki İsrail’in gölgesi tabak gibi gözüküyor.
Türkiye için doğru olan ne sorusunun cevabı da belli, provokasyonlara gelmemek, gerekenin yapılmasını beklemek…
Sende Yorum yap