Türkiye’ye garson olarak geldi patron oldu! Ay sonunu zor çıkarıyordu şimdi kendi işini kurdu

Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr - Gül Baktybek, 1994 yılında ailesinin ilk çocuğu olarak Kırgızistan’ın Narın şehrinde dünyaya geldi. Çocukluğundan beri hem sevgiyle hem de sorumlulukla büyüyen ve iki kız kardeşine de ablalık yapan Gül, evin en büyük çocuğu olmanın verdiği olgunlukla her zaman toparlayıcı ve koruyucu bir rol üstlendi. Türkiye’ye gelmeye karar vermeden önce, Kırgızistan’da bir restoranda çalışan Gül’ün kazandığı para ay sonuna kadar zor yetiyordu. ‘2010–2014 yılları ailemiz için hem maddi hem de manevi olarak çok zor bir dönemdi’ diyen Gül, “Evin en büyük kızı olarak tüm sorumluluklar benim üzerimdeydi. Bir gün yengeme, paramın hiçbir şeye yetmediğini anlattım. O da, üniversitede bir acentenin öğrencileri yazın Türkiye’ye turizm sektöründe çalışmaya götürdüğünü söyledi. İstersem benim için de acenteyle görüşebileceğini belirtti. Kendisi üniversitede öğretmendi. Öylece 2014 yılı haziran ayında Türkiye’ye geldim” şeklinde konuştu.

‘TÜRKİYE BENİ BİR BABA GİBİ KARŞILADI’
‘Türkiye’ye ilk kez gelirken içimde hem büyük bir heyecan hem de derin bir endişe vardı’ diyen Gül, "Sonuçta kocaman bir ülkeye tek başıma gidiyordum. Ne Türkçe biliyordum ne de tanıdığım birisi vardı. Üstelik cebimde doğru düzgün param bile yoktu. Ama inanır mısınız, tüm o korkularım uçaktan iner inmez sanki havaya karışıp yok oldu. Türkiye beni öyle sıcak bir şekilde karşıladı ki. Adeta yıllar sonra evladına kavuşan bir babanın sarılışı gibiydi. Sanki ‘Hoş geldin evladım’ der gibiydi. O an hissettiğim sıcaklık bana yabancı bir ülkeye değil, benim için hazırlanmış bir yuvaya geldiğimi hissettirdi” bilgisini paylaştı.
Türkçeyi öğrenmek için hiçbir kursa gitmediğini hatta özel bir ders de almadığını dile getiren Gül, “Açıkçası Türkçeyi tamamen hayatın içinde öğrendim. Çalıştığım yerde arkadaşlarımla konuşa konuşa. Bir de fırsat buldukça Türkçe diziler izledim. Zamanla kelimeler, cümleler kendiliğinden yerli yerine oturdu. Yani Türkçeyi okulda değil, hayatın içinde öğrendim diyebilirim. 12 sene içinde çok şükür büyük bir sorun yaşamadım. Tabii ufak tefek sıkıntılar olmadı değil, hayat bu sonuçta” ifadelerine yer verdi ve ekledi:

‘BAŞKASININ YANINDA ÇALIŞARAK NE KADAR İLERLEYEBİLİRİZ DİYE DÜŞÜNDÜK’
Kore güzellik ürünleriyle tamamen meraktan tanıştığını dile getiren Gül, “Çevremde çok duyan, çok öven vardı. Bir gün ‘Acaba gerçekten bu kadar iyi mi?’ diye düşünüp denedim ve sonuçlarını görünce çok şaşırdım. Cildim kısa sürede toparlanınca bu ürünlere daha çok ilgi duymaya başladım. O günden beri Kore kozmetiği benim için sadece bakım değil, kendime değer verme rutininin bir parçası oldu. Ben de bu Kore kozmetiği alanında bir marka kurmaya karar verdim. Bu süreçte ailemin de desteği benim için çok önemliydi elbette. Özellikte de annem. O benim için sadece bir anne değil, hem baba oldu, hem arkadaş, hem de en büyük güç kaynağım. Ne yaparsam yapayım, annem hep arkamda dağ gibi durur, her durumda yanımda olur, beni destekler. Kendisi gerçekten dünyanın en güçlü kadını. Hayat ona ne kadar ağır sınavlar verdiyse de, hepsinin içinden dimdik çıkmayı bildi. Ne yaşarsa yaşasın, asla yıkılmadı, hep güçlü kaldı. Sabretmeyi, güçlü durmayı, merhameti ve çalışmayı hep ondan öğrendim. Hayatta ne başardıysam, hepsinin arkasında annemin emeği, sevgisi ve inancı var” dedi ve ekledi:
‘Son birkaç yıldır kardeşimle kendi işimizi kurmayı düşünüp bunun hayalini kuruyorduk’ diyen Gül, “Çünkü bir başkasının yanında çalışarak ne kadar ilerleyebiliriz ki? Daha iyi bir noktaya gelebilmemiz için kendi işimizin olması gerektiğinin farkındaydık. Ama ne iş yapacağımızı bilmiyorduk. Derken bir gün kuzenim bize bir fikirle geldi. ‘Kore kozmetik mağazası açalım mı?’ dedi. İşte böylece girişimcilik yolculuğumuz başlamış oldu” bilgisini paylaştı.

‘KORE KOZMETİĞİNE TÜRK MÜŞTERİ KİTLESİ OLDUKÇA İLGİLİ’
Girişim sürecinde en çok zorlandığı şeyin, her adımı sıfırdan öğrenmek olduğunu söyleyen Gül, “Finansal planlama, doğru insanlarla çalışmak, piyasayı tanımak, bürokratik işlemleri takip etmek, evrak toplamak ve her aşamada farklı kurumlarla görüşmek bazen gerçekten çok yorucuydu. Evrak işlerinin büyük kısmıyla kardeşim ilgilendi, çünkü kendisi aynı zamanda benim iş ortağım. Her adımda yeni bir şey öğrendik ve bu süreç bize büyük bir tecrübe kazandırdı” dedi ve ekledi:
“Türkiye’deki müşteri kitlesi oldukça ilgili, yeniliklere açık ve özellikle kaliteli ürünlere karşı çok hassas. İnsanlar önce ürünü araştırmayı, yorumlara bakmayı ve güven duymayı önemsiyor. Eğer memnun kalırlarsa hem çevrelerine öneriyorlar hem de uzun süreli sadık müşterilere dönüşüyorlar. Genel olarak sıcak, iletişime açık ve güler yüzlü bir yaklaşımdan hoşlanıyorlar. Bu yüzden doğru iletişim kurmak ve güven vermek Türkiye pazarında çok önemli.”

‘ŞİRKET KURMAK İÇİN 500 BİN TL İLE YOLA ÇIKTIK’
‘Marka kurma sürecinde en çok dikkat ettiğim şey maliyetleri doğru planlamak oldu’ diyen Gül, “Çünkü bu iş sadece ‘ürün alıp satmak’ değil, arka planda birçok kalem var. Öncelikle şirket kuruluş masrafları, vergi işlemleri ve resmi evraklar bütçenin ilk bölümünü oluşturuyor. Ardından ürün tedariki, paketleme, kargo ve depolama gibi operasyonel maliyetler geliyor. Bir de işin pazarlama tarafı var. Reklamlar, sosyal medya içerikleri, fotoğraf ve video çekimleri, platform komisyonları. Bunlar küçük gibi görünse de toplamda ciddi bir bütçe gerektiriyor. Ama bence marka kurmanın en büyük maliyeti zaman ve emek. Türkiye’deki kurallara göre şirket kurmak zaten sermaye istiyor ve bu sermayenin 500.000 TL olması gerekiyor. Yani biz de 500 bin TL ile yola çıktık” şeklinde konuştu.
Türkiye’deki iş ortamının, Kırgızistan’a göre daha hareketli ve daha yoğun olduğuna dikkat çeken Gül, “Burada müşteri trafiği fazla ve hizmet sektörü daha hızlı işliyor. İnsanlar iletişime daha açık. Kırgızistan’daki iş ortamı ise daha sakin ve tempolu değil. Bu yüzden Türkiye’de çalışmak hem daha öğretici hem de daha dinamik diyebilirim. Türkiye’de çalışmak bana daha çok tecrübe ve pratik kazandırdı diyebilirim” dedi ve sözlerini şöyle sonlandırdı:
Categories: Türkiye’ye garson olarak geldi patron oldu! Ay sonunu zor çıkarıyordu şimdi kendi işini kurdu
Sende Yorum yap