Selçuklu’da gördüklerim deftere sığmadı
Konya, uzun süredir örnek gösterdiğim şehirlerin başında geliyor. “Neden?” diye soranlara cevabım net: Düzeni, altyapısı ve şehircilik anlayışıyla Avrupa’daki birçok kentten geri kalmıyor. Geniş kaldırımlar, ferah yollar, bisiklet hatları, şehrin dört bir yanına yayılan raylı sistem… Şehir temiz, düzenli ve yaşaması kolay. Gezilecek yerleri saymakla bitmiyor. Ben de geçtiğimiz günlerde Şivlilik Bayramı etkinliklerini izlemek için Konya’daydım. Üç ayların başlangıcında çocukların kapı kapı dolaşıp şeker topladığı bu eski gelenek, hâlâ canlı ve hâlâ çocuk sesleriyle anlam kazanıyor. Bu vesileyle Selçuklu Belediyesi’nin Selçuklu Kongre Merkezi’nde düzenlediği Şivlilik Çocuk Bayramı’nı yerinde takip ettim.

Etkinlik sırasında Selçuklu Belediye Başkanı Ahmet Pekyatırmacı ile ayaküstü bir sohbete daldık. Anlattıkça ben dinledim, dinledikçe tablo netleşti. Bir ilçe belediyesi ölçeğinde pek alışık olmadığımız, detaylı düşünülmüş ve uzun vadeye yayılan projelerden söz ediyordu. Sohbet ilerledikçe anlatılanların kâğıt üzerinde kalmadığını anladım.
Sahada gördüğüm Selçuklu
Etkinlik biter bitmez Başkan ile sahaya çıktık. İki gün boyunca masada konuşulan ne varsa tek tek gezdik, gördük; ben de notlar aldım. İlk durak Selçuklu Otizmli Bireyler Eğitim Vakfı, yani SOBE oldu. Bir eğitim binasından çok daha fazlasıyla karşılaştım. Her sınıfta emek, sabır ve umut vardı. 2016’da kurulan Merkez, erken tanıdan yetişkinliğe uzanan modeliyle Türkiye’nin otizm alanındaki en güçlü yapılarından biri. Bugün yüzlerce çocuk eğitim alıyor; buna karşılık yüzlerce ailenin hâlâ sırada beklemesi, ihtiyacın ne kadar büyük olduğunu sessizce hatırlatıyor. Bilimsel olarak tek yolun erken, yoğun ve sürekli eğitim olduğunu burada kitaplardan değil, sahadan öğreniyorsunuz. Ama asıl mesele rakamlar değil. Bir çocuğun attığı küçücük bir adım, bir annenin gözündeki o anlık ışık… İşte orada insanın boğazı düğümleniyor. Bu modelin her şehirde hatta her ilçede hayata geçmesi gerektiğini düşünmeden edemiyorsunuz. Bu bir tercih değil, zorunluluk.
Bir ilçeden fazlası
Sonra, İlk Adım Ebe Gebe Okulu’nu gezdik. Anne adaylarını doğuma hazırlayan, babaları da sürece dâhil eden bir model oluşturulmuş. Binlerce gebenin bu eğitimlerden faydalanmış olması, işin ne kadar sahici ve sonuç odaklı olduğunu gösteriyor. Üstelik bu model Konya’dan çıkıp Türkiye’ye örnek olmuş durumda.
Spor yatırımları da dikkatleri çekiciydi. Yapımı süren Sporcu Seçme ve Yetiştirme Merkezi, tamamlandığında olimpiyatlara sporcu yetiştirmeyi hedefliyor. Aynı anda birçok branşın ölçümlendiği, yeteneğin erken yaşta tespit edildiği bir altyapı kuruluyor. Üstelik çevre dostu; enerjisinin büyük bölümünü kendi üreten bir tesis burası. Selçuklu, sporu bina meselesi değil, gelecek meselesi olarak ele alıyor.
Ardından Güzel Sanatlar Lisesi’ni gezdik. Mimarisinden atölyelerine kadar “sanat ciddiye alınmış” hissini veren bir yapı. Selçuklu Belediyesi’nin eğitime ve sanata bakışı bu projede çok net görülüyor. Yetenekli gençleri doğru ortamda yetiştirmek, şehrin kültür hayatına yapılan uzun vadeli bir yatırım. Açılış için gün sayıyor.
Sille’deki müzelerle tarih, Konya Tropikal Kelebek Bahçesi ile doğa bu gezinin finalini yaptı. Dört milyonu aşan ziyaretçisiyle Kelebek Bahçesi, deneyim odaklı turizmin güçlü bir örneği. İçeri girer girmez şehirden kopuyorsunuz.
Bu kadar güzellikten, bu kadar düzenli şehircilikten sonra Konya Havalimanı’nda karşılaştığım tablo açıkçası beni üzdü. Yolcu yoğunluğuna kıyasla imkânların sınırlı kaldığı görülüyor. Terminalde yalnızca iki alaturka tuvaletin bulunması, özellikle yoğun saatlerde beklemelere neden oluyor. Mescit var ama abdesthane yok. Bebek bakım alanının olmaması da eklenince, ortaya çıkan eksiklikler küçük gibi görünse de şehirle örtüşmeyen detaylar hâline geliyor. Oysa bunlar kısa sürede giderilebilecek, Konya’ya yakışan standartları tamamlayacak dokunuşlar.
Yılın son yazısını da bu notla bitirirken, 2026’nın sağlık, huzur ve umut getirmesini diliyorum.
Categories: Selçuklu’da gördüklerim deftere sığmadı
Sende Yorum yap