Toplam 2978 Haber Bulundu.

En karanlık distopya Kategorisi için haberler

Günlerdir aklımda Bertrand Tavernier’nin “La Mort En Direct” (Türkiye’de “Naklen Ölüm” ve “Ölümü Beklerken” isimleriyle seyirci karşısına çıktı) filmi dönüp duruyor. 1980 yapımı, lüzumsuzca ileri görüşlü bir film. Aslında ileri görüşlü olan “The Continuous Katherine Mortenhoe” adlı bilim kurgu romanının yazarı David Guy Compton, çünkü film ondan uyarlama. Tıbbın çok geliştiği, insanların hastalık nedeniyle ölmediği bir yakın gelecekte, Katherine Mortenhoe (Filmde unutulmaz Romy Schneider) adlı yazara ölümcül bir hastalık tanısı konuyor, birkaç haftası kaldığı söyleniyor. Bir televizyon kanalı, kalan süresinde onu takip edip ölme sürecini La Mort En Direct adlı programlarında yayınlamak için yüklü bir para teklif ediyor. Ama Katherine’in bilmediği bir şey var ki doktor da kanalla iş birliği içinde ve o sırada çekim çoktan başlamış bile. Bu arada daha sonra bu iş birliğinin daha da ileri boyutta olduğunu, kadına midesini ağrıtacak ilaçlar verildiği, aslında ölmekte olmadığı da ortaya çıkacak ama iş işten geçmiş olacak. Katherine bir noktada anlaşmayı kabul ediyor, parayı kocasına verip kılık değiştirerek kaçıyor, izini kaybettirdiğini sanıyor. Ancak peşinde kanalın deneyimli kameramanı Roddy (Harvey Keitel) var. Gözüne takılmış, her anı kaydeden bir mikro kamerayla…

İstikrarlı yatırımla büyüyor Kategorisi için haberler

Ülkemizin önde gelen uluslararası yatırımcısı Vodafone, Türkiye’ye bugüne kadar 300 milyar TL yatırım yaparken, bunun önemli kısmı altyapıya ayrıldı. Vodafone Türkiye böylece sektörde mobil altyapısına en fazla yatırım yapan operatör oldu. Büyümeyi sürdürdüklerini belirten Vodafone Türkiye’nin CEO’su Engin Aksoy, yatırıma devam edeceklerinin mesajını verdi. Aksoy ile finansal sonuçları, şebeke yatırımlarını ve gündemdeki 5G’yi konuştuk.

Kadıköy geri döndü! Kategorisi için haberler

Fenerbahçe’nin iki muhteşem spor kompleksi var.
Biri Ataşehir’de son 10 yıl içinde ikişer Euroleague şampiyonluğu kazanan kadın ve erkek basketbol takımına ev sahipliği yapıyor.
Oyuncular o salonda oynamaktan büyük mutluluk duyuyorlar. Rahat ve büyük bir özgüven duygusu ile mücadelelerini sergiliyorlar.
Bir taraftan yaptıklarından keyif alırken, diğer taraftan da oradaki atmosferi yaratan taraftarla bütünleşerek bir anlamda onların neyin coşkusuna ortak olacağını önceden bilerek, kestirerek basketbollarını oynuyorlar.
Diğeri Kadıköy’de… Ülkenin en eski futbol sahası, stadyumu.
Son 11 yıldır oradan bir şampiyonluk öyküsü çıkmadı.
Daha çok oyunculara ve yönetimlere tepki duyan ve koyan Fenerbahçe taraftar özelliği ile ön plana çıkıyor!
Kuşkusuz bir dönemin “burası Kadıköy burdan çıkış yok” mottosu da uzun süredir rakipler için pek işlemiyor.
Geçtiğimiz sezonlarda hepimizin en temel eleştiri konularının başında da bu durum geliyor.
Evet, Fenerbahçe’yi 7 senedir yöneten iradenin büyük hataları, yanlışları, beceriksizlikleri var ve bu bir türlü iyileşemiyor ancak takım oyunları, hele futbol atmosferi, taraftarı; onların yarattığı ambiyansı ve coşkusuyla bambaşka bir hikayeye, mucizelere dönüşebiliyor.
Bizim şahit olduğumuz dönemde Fenerbahçe’nin iki defa 3-0’dan çevirdiği maç vardır.
Sahada mücadele eden takım bu başarının her ne kadar önemli faktörüyseler de tribünlerde onlara inanan taraftar olgusu daha azı değildir.
Basketbol takımından özellikle söz ettim.
Her iki Euroleague şampiyonluğunu kazananan takımın koçu, oyuncuları Fenerbahçe taraftarının coşkusu, sahiplenmesi ve inancıyla bütünleşerek sahip olduklarını performansın çok üstüne çıkarak başarıya ulaşmasını bildiler ve oyuncular nereye giderlerse gitsinler Ataşehir’in atmosferi, Fenerbahçe hep bambaşka bir içsellik olarak yer etti.
Oyuncuların hala gösterdikleri o bağlılık da çok net bir aidiyet duygusu şeklinde anlam buluyor.
Fenerbahçe geçtiğimiz senelerde kazanabileceği birçok karşılaşmayı tam da bu atmosfer ve ambiyans eksikliği nedeniyle kaybetti.
Oyuncular küstü. Sahada en basit hareketleri yapamaz hale geldiler.
Oyunun endüstrileşmesi ve taraftarın “parayı veriyorum, karşılığını beklemek en doğal hakkım; göremezsem en ağır tepkiyi ortaya koyarım” halinin bundaki etkisi kuşkusuz yadsınamaz seviyelerdedir ve bunda yöneticilerin, idarecilerin kusurlu katkıları da önemlidir.
Ancak Avrupa’nın önemli liglerinde bunun dengesini sağlayan takımların ve federasyonların çok büyük başarılar kazandığını da görmezden gelemeyiz.
Dün Fenerbahçe, Feyenoord’u 5-2 yenerek Şampiyonlar Ligi gruplarına kalmak için önemli bir adım atarken sahada öyle çok görkemli bir futbol, oyun yokken taraftarının coşkusuyla en zor duruma düştüğü anda bile skoru değiştirebileceğinin inancıyla mücadele eden bir oyuncu grubunu izletti bize.
Geçen haftadan çok daha iyi futbol vardı kuşkusuz ancak yine olmadık yerlerde yapılan hatalar, kimselerin yemeyeceği türden gollerle işi hiç de kolay değildi.
Bu futbolun bırakın bir sonraki tur Benfica’ya yetip yetmeyeceğini tartışmak, Gruba kalınsa bile oradaki üst seviyedeki rakipler karşısında her maçın travmatik sonuca dönüşeceğini kestirmek hiç de zor görünmüyor.
Feyenoord, ne yaptığını ve yapacağını bilen standardın üstünde bir Avrupa takımı.
4-1 geriye düşüyor ama maç bitti, tur gitti diye düşünmüyor. Kalan sürede işini yapmaya devam ediyor.
Ve bunun karşılığını da neredeyse alıyordu da…
Oysa bardağın diğer boş tarafında 4-1 öne geçmesine rağmen kendisini ve sevenlerini diken üstünde tutan bir Fenerbahçe gerçeğini görmezden gelmemiz mümkün değil.
Mızrağın iki keskin tarafı bu işte!
Ancak öyle inanmış bir taraftar vardı ki içinden çıkılmaz her an devreye girdi, rakibin aklını başından aldı, karıştırdı; oyuncularına güç ve motivasyon verdi, her şeyi değiştirdi.
Hep transfer konuşuyoruz ya…
“O geldi, bu niye bitmiyor; şu neden takımda hala?”
İşte onlardan biri de malum En Nesyri!
İtiraf edeceğim; geçen sezon yaptığı onca şeye karşın en kritik yerde yapamadıkları göze battığı için benim nazarımda da ilk on birde düşüneceğim oyunculardan biri değildi.
Hazırlık maçlarına kadar!
Kilolarından kurtulduğu net görüldü; saha içi mücadelesine bakılınca da mentalinden Tadic ile Dzeko arası bir futbolcu çıkarma uğraşında olduğu seziliyordu.
Forvette tek başına kaldığında (bkz. İlk maç) silik bir oyuncu haline gerilerken, dünkü gibi görev verildiğinde ve etrafında onunla uyumlu futbolcular olduğunda bambaşka bir En Nesyri’ye dönüşüyordu.
İşte takım içi transfere biz bu güzel örneği veriyoruz.
En Nesyri bu oyunuyla bence kalmayı garantilemiş oldu. Gönderilirse ve yerine gelecek kapalı kutu oyuncu onun katkısını veremezse büyük tepki çekecektir.
Genel anlamda saha içinde mücadele vermeyen oyuncu yok gibiydi zaten.
Duran’ın sağa sola deplasmanları, rakip savunmanın dengesini bozan oyun anlayışı sezonun ilk resmi karşılaşmasında kumaşının ne kadar değerli olduğunu da cümle aleme göstermiş oldu.
En Nesyri’nin indirdiği topu kontrolü ve sonra vuruşu da sezonun fragmanı niteliğindeydi diye umuyorum.
Diğer taraftan Fenerbahçe’nin iki kanadında oynayan Semedo ve Brown’ın performansları muhtemelen Mourinho’ya kafasında oynatmayı düşündüğü oyun planı için derin ve rahat bir soluk aldırmıştır.
Semedo yaş itibarıyla takımın lideri olmaya aday bir duruşu olduğunu da buraya ekleyebiliriz.
Skriniar, savunmanın merkezinde ve belki de üçlü dizilimin en kritik yerinde görev yapıyor.
Bu sezon tam zamanında kadroya katılması Fenerbahçe’nin belki de en çok aksayan bu mevkisi için bir çözüm olacaktır.
Jayden ve Mert, Skriniar’ın oyun aklıyla performanslarını bir seviye yukarıya çıkarabilirler, izleyeceğiz.
Fenerbahçe’nin en sorunlu yeri Amrabat ve Fred’in olduğu bölge.
Bu iki oyuncu Fenerbahçe’nin kaderini de belirleyecek bir rol üstlendiklerinin farkındalar mı; karşılaşma içinde onları izlerken emin olamıyorum.
İyi bir sezon provası oldu.
İzleyenlere keyif veren goller izletti.
Heyecan vardı ancak bu atılan gollerin coşkusunu da yükseltti; adrenalin bu dozunun böyle etkisi vardır.
Kadıköy geri döndü; umalım ki tek maçlık olmasına sezon boyu bu coşku, inanç sürsün.
Haftaya zorluk derecesi yüksek bir rakiple oynayacak Fenerbahçe; onlarla Portekiz’de bir hazırlık maçına çıkmış olmasına ve her ne kadar kaybetmesine rağmen bunu bir avantaj olarak da gördüğümü belirtmek istiyorum.
Fenerbahçe umut verdi, Benfica eşleşmesinde bunu sürdürürse Süper Lig ve Avrupa için çok güzel bir başlangıç olabilir.

Bizim Moggi nerede? Kategorisi için haberler

Beşiktaş Başkanı Serdal Adalı, geniş katılımlı, net açıklamalar ve bol sorularla örnek gösterilebilecek basın toplantısında merak edilen her şeyi yanıtladı. Kendi adıma en dikkatimi çeken konu, futbol şubesiyle ilgilenecek bir sportif direktör, ya da futbol direktörünü aramaya devam etmeleriydi..
Futbolumuzda ölçüsü ve standartları belirlenmemiş en yaygın deyim ve görevlerden biri “sportif direktör”dür. Bazı kulüpler bunu “futbol genel direktörü” olarak da açıklayıp takım ve teknik direktörle yönetim arasında köprü oluşturacak kişileri göreve getiriyorlar. TFF, birkaç yıl önce bu alanda bir kurs açtı. Katılanlara belge verildi. Ama sportif direktör kadroları tüm kulüplerde yerleşik bir görev olarak kabul görmedi. Fenerbahçe’de Devin Özek’in özellikle transfer çalışmalarında liderlik göreviyle parladığını görüyoruz. Galatasaray’da Spor Genel Müdürü Uğur Yıldız’ın alt kadrosunda Ayhan Akman futbol direktörlüğü yapıyor. Scout ekibinin başında da Emre Utkucan var. Beşiktaş arayışlarını sürdürürken, Trabzonspor’da İhsan Derelioğlu’nun Scout Bölüm Müdürü olarak çalıştığını biliyoruz. Samsunpor ise, önceki yıllarda da farklı görevler alan Fuat Çapa’yı bu sezon Futbol Direktörü olarak görevlendirdi. Yapılan açıklamaya göre Çapa, Teknik Direktör Reis ile birlikte takım yönetiminde tam yetkiyle çalışacak.
Görüldüğü üzere sportif direktör ya da futbol direktörünün göreviyle ilgili net bir tanımlama bulunmuyor. Dahası, bazı kulüplerde teknik direktör doğrudan sportif direktöre bağlı olarak çalışırken, bazı kulüplerde de üst yetkili olarak takımın teknik direktörü öne çıkıyor. Bu ayrımlarda her iki görevi yürüten kişilerin karizması, önceki başarıları, vizyonu ve hedefleri önem kazanıyor.
Futbol dünyasında en başarılı sportif direktör ya da futbol direktörü olarak kabul edilen kişi Luciano Moggi’dir… 88 yaşındaki Moggi, gazetecilikten futbol genel direktörlüğüne geçmiş, olağanüstü başarılar sergilemiştir. En unutulmaz işi ise Juventus’ta sözleşmesinin bitimine 1 yıl kala Zidan’ı 60 milyon Euro’ya Real Madrid’e satmasıdır. Moggi efsanesi, İspanya’da Sevilla’nın kupalarla dolu serüvenlerinde de gücünü kanıtlamış, İtalya’da Roma’yı kıskanılacak başarı düzeylerine çıkarmıştır. Lazio, Torino ve Napoli’de de futbol kahramanı olarak kabul edilir. Napoli’nin Maradona ustalığında kazandığı şampiyonluk ve UEFA Kupası’nda Moggi’nin de tılsımlı dokunuşları söz konusudur.
Peki Tükiye’den bir Moggi çıkar mı? Soruyu sevgili dostum Önder Özen’e sordum.
Bir çift küpe hediye etti: “Türkiye’de de Juventus’lar, Sevilla’lar, Roma’lar, Napoli’ler gibi kulüpler oluşur ve çoğalırsa, kimse merak etmesin… Çok sayıda Moggi’miz olur!”

Bu Feneri çok özlemişiz Kategorisi için haberler

UEFA Şampiyonlar Ligi 3. eleme turu rövanşında Fenerbahçe ilk maçı 2-1 kaybetmesine rağmen istediğini aldı rakibini 5-2 mağlup ederek play-off biletini aldı. Mourinho’nun çift forvet tercihi daha ilk yarıda meyvelerini verdi. Sarı-lacivertliler Jhon Duran ile pozisyonları değerlendiremeyip 41. dakikada Watanabe’nin golüyle geriye düşse de arkasında taraftarı vardı. Müthiş destekle önce Szymanski’nin asistinde Brown skora denge getirdi: 1-1. Ardından 45+2’de Jhon Duran sahneye çıktı ve Fenerbahçe soyunma odasına 2-1 önde gitti.
Jose Mourinho 2. devrede değişikliğe gitmezken Fenerbahçe’nin müthiş baskısı vardı... 56’da bu baskıyla gol geldi. Brown’ın kaptığı topu alan Fred’in şutu ağlarla buluştu: 3-1. Sarı-lacivertlilere skor buraya gelince Şampiyonlar Ligi’nde devam etmeye yetiyordu. Bu yüzden tempo düştü. 83’te maçı bitiren isim En Nesyri oldu... Hızlı çıkılan hücumda Brown’ın içeriye attığı topu En Nesyri ağlara yolladı: 4-1. Watanabe’nin golü skoru 4-2’ye getirse de sonucu Talisca belirledi: 5-2. Tura taraftarıyla beraber inanan futbolcular her şeyini sahaya koydu ve istediğini aldı.

İşte taraftarın Fenerbahçesi Kategorisi için haberler

Nihayet Fenerbahçe gibi oynayan, Fenerbahçe gibi mücadele eden sarı-lacivertli taraftarın “işte benim Fenerbahçem” diyebileceği bir takım izledik. Sorunları yok mu; var hem de büyük boyutta... Eksikleri yok mu; en az üç tane... Orta alanda bir bağlantı oyuncusu yüzde yüz ihtiyaç... Ayrıca oyunu ileri taşıyan, daha güven veren 6 numara gerekiyor. Üçüncü eksikse elbette sağlam ve güven veren tecrübeli bir kaleci...
Dün taraftarı zevkten dört köşe eden bu beş gollü galibiyetin anlamlı olması gerekiyor. Yani Şampiyonlar Ligi’ne gitmek... Emin olun Fenerbahçeliler için lig şampiyonu olmuş kadar değerli bu hedef... Kendisini hala tribünde yer alan bir taraftar gibi gören Ali Koç’un işte tam sahne alma zamanı... Kimileri Asensio diyor, kimileri Bissouma, bazıları kaleci Ederson yazıyor. Ben isim vermiyorum. Mourinho gibi ben de tarif ediyorum. Görünen köy kılavuz istemez, Fenerbahçe’nin ihtiyaçları bunlar..
Feyenoord karşısındaki mükemmel galibiyetin birden fazla assolisti vardı. Öncelikle taraftar... Gerçek taraftar gibiydiler. En sıkıntılı anda bile taraftardılar, hiç seyirci olmadılar. Kadıköy bu topluluğu çok özlemişti. Sonra Fred ile Semedo, ben ikisine de aynı alkışı gönderiyorum. Fred, Fenerbahçe’ye geldiği günden bu yana en iyi üç-dört oyunundan birini sergiledi. Ve bu oyununu olağanüstü bir golle de taçlandırdı... Semedo bence Fenerbahçe adına bu yılın en iyi transferi... Sağ bekte yıllardır aranan kan nihayet bulunmuş gibi gözüküyor. Performansı çok etkileyiciydi... Elbette En Nesyri’yi özel oyuncular kategorisine koymalıyız. Zaman zaman ileride yalnız kalsa dahi hem attı hem de attırdı. Ona yönelik ağır ve haksız eleştirelere dünkü performansıyla çok ama çok net yanıt verdi.
Brown, İsmail Kartal dönemine yakın bir performans sergileyen Szymanski, Amrabat, Skriniar ve Mert Müldür “Biz de varız, biz iyi oyuncularız” dediler.
Ne var ki, Fenerbahçe’nin beş gol attığı bu maçta asla gözardı etmememiz gereken sıkıntıları var. Örneğin, golü attıktan sonra ya da turu getirecek farkı yakaladıktan sonra anlamsız bir şekilde geriye yaslanıyor ve rakibi komadan çıkartıp yaşama döndürüyor. İşte, bu süreler içinde topu tutacak, takımı ileri taşıyacak isim bulmakta çok zorlanıyor Fenerbahçe... Bu tanıma uygun sahadaki oyuncu yok denecek kadar az, olan da yorgun... Saha kenarında ise hiç yok... Kısacası yazımın başında da dediğim gibi bu üst düzey galibiyete rağmen Fenerbahçe takımı bas bas “Transfere ihtiyacım var” diye bağırıyor.
Fenerbahçe taraftarı önde baskı yapan takımı sever, (tıpkı dün 41. dakikada yenilen golden sonraki Fenerbahçe gibi)... Taraftar ayrıca golcüsü çok, sürekli gol arayan Fenerbahçe’yi sever... Dün bu da vardı... Duran ben “buradayım” dedi. Ve en önemlisi Fenerbahçe taraftarı başarıdaki sürekliliği sever... İşte buradan mesaj gider yönetime... Taraftar der ki, “Pamuk eller cebe, transfer isteriz, transfer”...

Bağırsak ve beyin arasındaki gizli hat Kategorisi için haberler

Günümüzde sağlığı konuşurken beslenme, egzersiz ve uyku üçlüsü eminim aklınıza ilk gelenler arasındadır. Ancak yapılan son çalışmalar, vücudumuzda sessiz ama etkili başka bir iletişim hattı olduğunu gösteriyor, o da bağırsak ve beyin ekseni. Bu eksen yalnızca ne yediğinizi değil, nasıl hissettiğinizi, ruh hâlinizi ve hatta kararlarınızı bile etkileyebiliyor. Konu ile ilgili birçok araştırmayı sizlerle daha önce paylaşmıştım. Geçtiğimiz günlerde Duke Üniversitesi’nde yapılan ilgi çekici bir araştırma ise bağırsaklarımızda sinir sistemiyle doğrudan ‘konuşan’ özel hücreler keşfedildiğini ve bağırsak bakterilerinin ruh hâlimiz üzerindeki etkisini bir kez daha gözler önüne seriyor. Üstelik bu iletişim ağı hormonlarımızdan biri olan östrojenle de yakından bağlantılı. Yani bağırsaklarınızda olanlar, düşündüğünüzden çok daha fazlasını şekillendiriyor olabilir.

İsrail’de olup biteni doğru anlamak Kategorisi için haberler

İsrail’de soykırım yapan bir iktidar var, o iktidarın soykırımın dozunun artmasını isteyen Ultra Ortodoks ortakları da var.

Rotamız İzmir Kategorisi için haberler

Türk turizmcisi..

Son dakika haberler

En güncel ve en doğru, tarafsız haberin merkezi.