Toplam 2916 Haber Bulundu.

Uyanmak istemeyeceğiniz bir rüya Kategorisi için haberler

Bir kitabı almaya karar verirken, zaten bildiğim, tanıdığım bir yazarsa fazla düşünmem. Ama yeni bir keşfe çıkmışsam önce yayınevine bakarım. Yayınevinin kimliği, yazarın referansıdır. Daha önce çıkardığı kitaplar, yeni çıkardığı kitapların teminatıdır. Sonra kitabın kapağına bakarım. Kapak vitrindir, içeride neler olduğunun sunuluşudur. Son olarak da arka kapak yazısına… Bu sıralama okurlara göre farklılık gösterir. Benim gözlemime göre, bizim okur önce kapağa bakıyor. Deneyimle de sabit. İkinci romanım “Prens Prensesi Sevmedi” çıktıktan sonra Ekşi Sözlük’te yapılan yorumlarda, kapağa bakınca kitabı chick lit sandıklarını, okuduktan sonra bununla ilgisi olmadığını gördüklerini yazıyorlardı. Bağımlı bir aşk hikâyesini anlattığım bu psikolojik romanın kapağında hikâyeye gönderme yapan duvaksız bir gelinlik fotoğrafı vardı. Bağımlı ilişki sürmenin sembolüydü o solgun gelinlik. Kombinezona benzetenler bile çıktı. Ne kadar şaşırdığımı bugün bile hatırlıyorum. Kimbilir kaç kişi de kapak yüzünden kitabı almaktan vazgeçmişti.

Kendime sakladığım şarkılar Kategorisi için haberler

Gitarist Marc Ribot’u bugüne Tom Waits, Robert Plant gibi sevdiğimiz müzisyenlere eşlik eden gitarist olarak tanıdık. 71 yaşındaki sanatçı solo albümünde 30 yıla yayılan solo kayıtlarını bir araya getiriyor

Kazansan neye yarar! Kategorisi için haberler

Trendyol Süper Lig’de şampiyonluğu Galatasaray’a kaptırdıktan sonra, küme düşmüş Atakaş Hatayspor’a 4-2 kaybeden Fenerbahçe, konuk ettiği Tümosan Konyaspor karşısında ilk yarıyı 1-0 geride kapatmasına rağmen sahadan 2-1 galip ayrıldı, sezonu galibiyetle bitirdi.
Aslında Fenerbahçeli futbolcular adına, Dzeko ve Tadic gibi iki önemli ismin taraftar tepkisi nedeniyle son maça çıkmadan gitmesi her şeyin özetiydi. Sistem kısmına bakarsak, Mourinho yine şaşırtmadı. Sarı-lacivertliler 4-2-3-1’e dönerken, Portekizli çalıştırıcı 3’lü defans ve çift forvetten vazgeçti.
İki takım için de sezon erken bitmişti. Ligde kalmayı garantileyen Konya’nın Kadıköy’den alacağı iyi bir sonuç prestij anlamına geliyordu. Fenerbahçe adına ise sonuçlar ne olursa olsun taraftarın tepkisinin daha da artmasına neden olacaktı...
Karşılaşma golle başladı. 4. dakikada Deniz’in uzun degajında önce Umut’un, ardından da Ndao’nun kafa pasında İrfan Can ile karşı karşıya kalan Melih Bostan ağları havalandırdı: 0-1. İlk yarının devamında 2’si isabetli 13 şut atan Fenerbahçe ise skor tabelasını değiştiremedi. İkinci yarıda tempo iyice düşerken, Fenerbahçe 75’te İrfan Can Kahveci skoru 1-1’e getirdi. 83’te Kostic’in asistinde En Nesyri sarı- lacivertlilere galibiyeti getirdi: 2-1.

Kaybeden Kararsızlar Kulübü Kategorisi için haberler

Yaklaşık olarak geçen yılı andıran sezon Fenerbahçe adına dün itibarıyla tamamlandı.
Fenerbahçe için geçen sezon neler konuştuysak üç aşağı beş yukarı belki farklı kişilerin özelinde benzer konuları tartıştık, sorunlara çözümler üretmek üzere kafa yorduk.
Önümüzdeki sezon girdiler aynı olursa çıktılar değişir mi?
Hiç sanmıyorum.
Fenerbahçe zaten düğmeyi en başından yanlış iliklemiş bir yönetim anlayışı, organizması, planı ve programıyla her sezon neredeyse aynı sonucu alacağını bilerek yarışa başlıyor ve tamamlıyor.
Önceki gün Tadic ve Dzeko’nun Samandıra mutfağında vedası vardı. Ayaktaki fotoğrafta futbolcularla birlikte Mourinho, Acun Ilıcalı ve Ali Koç vardı.
Bu ekibin arka fonunda bir gaz tüpü, birkaç tencere tava, ocak, davlumbaz, çaydanlık duruyordu. Yerler de seramik kaplıydı haliyle…
Kimin aklına geldiyse o kişinin Fenerbahçe ile ilgili herhangi bir konuda akıl vermesine engel olunması gerekiyor.
Peki Tadic ve Dzeko’yu mutfağa mahkûm eden esas sorun neydi?
Bu kadar kariyerli iki oyuncunun yuhalanma ve ıslıklanma kaygısıyla son maça çıkmak istememeleri.
Sorunun bir ucunda taraftar diğer tarafında Yönetim var.
İkisi bir araya gelemiyor ve ortada kalan oyuncular da bu durumunun içinde eziliyor.
Maç sonunda Kostic ve Skriniar kendilerine yöneltilen Fenerbahçe’de kalıp kalmamalarıyla ilgili soruya biri görüşüyoruz, diğeri de kendi Kulübümle turnuvaya gidiyorum şeklinde cevap verdiler.
Mourinho konusunda Camia’da her kafadan ayrı bir ses çıkıyor.
Sezon boyunca tek başına takıma liderlik etmiş, ön cephede bir dolu kişiyle mücadele vermiş adamın teknik direktörlük meleklerini sorgulanıyor.
Fenerbahçe taraftarı yine kendisini dolduruşa getiren, manipüle eden, kafasını karıştıran “yorumcuların” peşine takılarak fikri dünyası parçalanmış bir şekilde oradan oraya sürükleniyor.
Taraftar, karşılaşma sırasında, Fenerbahçe’ye son dönemde gelmiş en skorer futbolcu topla buluştuğu her pozisyonda yuhalıyor!
Alın size çarpıcı birkaç başlıkta sezon sonu finali!
Sorunları yaratanlar veya onun bir parçası olanlar ya da haline gelenler “o sorunları” çözecek düşünceyi üretemezler; plan program yapamazlar.
Bu eşyanın doğasına aykırı bir durumdur.
Fenerbahçe’nin belki de dışsal sorunları tüm süreçlerin toplamında en fazla krize sebebiyet vermesine karşın bu sorunları anlama, kavrama ve tüm bunları yönetme konusunda yetersiz kalındığı sürece o mekanizmayı, organizasyonu elinde bulunduran kişilerin, dahası liderin samimiyeti veya iyi niyeti burada mevzu bahis değildir!
Aziz Yıldırım her zaman Yönetim Kurulu arkadaşlarının liyakatinden ve tek başlarına sorumluluk alabilme ve sorun çözme yeteneklerinden söz eder ve övünürdü.
Öyleydi de…
Yönetim tek başına Başkanın temsil kabiliyetiyle başarılı olabilecek bir mekanizma değildir.
Fenerbahçe’nin bu sezon yönetimine kariyerli ve liyakat sahibi olduğu düşünülen daha fazla üye girmesine karşın etkileri göz önünde bulundurulduğunda Ali Koç’un yalnızlığı net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Acun Ilıcalı televizyonuna gelen cezalar ve izlenme oranlarının düşmesinden sonra ortalarda hiç görünmemiştir.
Bu sorunlardan Fenerbahçe’yi çıkaracak veya en azından cephede savunacak, mücadele verecek başka yönetici de yoktur.
Peki Fenerbahçe’nin haklarını kim savunacaktır?
Hadi orayı geçelim, Fenerbahçe’nin futbol takımını kuşatan etkilere kimler siper olmayı başaracak, destekleyecek, onlara moral verecektir?
Samandıra’nın yalnızlığına kim ortak olacaktır?
Mourinho ile kafa kafaya verip süreçleri kim konuşacak, tartışacak, Hoca’ya akıl verebilecektir?
Eskiden kulübeden kafalarını çıkarmaya cesareti olmayan rakip takım yedek oyuncuları, idarecileri, teknik adamları artık saha kenarında sanki kendi evlerindeymiş gibi rahatça hareket edebiliyorlar.
Hakemler eskiden az da olsa Fenerbahçe aleyhine karar verirken bir tereddüt yaşarlardı; şimdi en rahat düdükler Kadıköy’de çalınıyor, kartlar çıkarılıyor.
Artık bu vakayı adiye haline dönüşmüş gibi kanıksanıyor.
Bu gidişe nasıl dur denilecek ya da gemi doğru rotaya tekrar çevirilecek?
Hatırlarsanız Ali Koç bundan birkaç sezon önce Fenerbahçe’ye haftalarca teknik direktör bulamamıştı. Çünkü karar veremiyordu.
Neden kararsız kalırsınız hiç düşündünüz mü?
Çok kolay; karar verebilmeniz için duruma hâkim, tüm süreçleri dahası ne istediğinizi biliyor olmanız gerekir.
Aslında aynı süreçler yaşanıyor.
Geçen sezon 2 Nisan’da tüm üyeleri olağanüstü kongre ile stadyumda bir araya getirirken de oradan ne karar çıkmasının Fenerbahçe açısından iyi olacağına karar veremediği ve o toplantı sonrasında kızgın kalabalıklarla birlikte 4 Kupa’ya veda edildiği gibi şimdi gelecek sezon planlaması için elini güçlendirecek olağanüstü kongre kararını bir türlü alamıyor.
Şampiyonluk şansının sona erdiği, tribünlerde istifa seslerinin yükseldiği ve üyelerin spontane bir şekilde imza toplamaya başladıkları anda bu kararı verebilmiş olsaydı belki Fenerbahçe önümüzdeki hafta öyle ya da böyle bu işi çözmüş olacaktı.
Ama kararsızlık Kulübü Eylül ayına kadar belirsiz bir ortamda sürüklemeye devam edecek görünüyor.
Fenerbahçe bu defa çok daha elleri kolları bağlı bir şekilde sezona hazırlanacak.
Böyle bir ortamdan başarıya verilecek, dönüştürülecek bir takım nasıl çıkacak, gerçekten hayatın gerçekleriyle fazlasıyla çelişen bir süreç yönetimi bu.
Fenerbahçe’nin kaybeden kararsızlar kulübü olmaktan bir önce çıkması gerekiyor. Bunun için önünde tek bir seçeneği var!

Son anda Muslera... Kategorisi için haberler

Bazen bir futbolcunun gidişi, bir dönemin kapanışı, bir takımın belleğinden bir parçanın eksilişi gibi hissedilir. 14 yıl boyunca sadece Galatasaray’ın kalesini değil, Galatasaraylıların kalbini de koruyan Nando Muslera gibi. Nefeslerin tutulduğu nice penaltıda, karşı karşıyada, derbilerde, sarı-kırmızılı taraftarlara nefes oldu. Ama asıl zaferi kazandığı kupalar değil, bu ülkede sevilen, sayılan, örnek gösterilen bir futbolcu haline gelmesiydi. Bugün bir futbolcudan çok daha fazlasına veda ediyoruz. Bir kültüre, bir bağlılığa, bir zarafete...
Galatasaray 2010-11 sezonunu bitirdiğinde geride sadece puan farkıyla değil, hafızalara kazınan bir enkaz duygusuyla kalmıştı. Teknik direktörler gelip gitmiş, kadro karmaşık, taraftarın umudu tükenmişti. Kaleci rotasyonunun bir korku filmi gibi ilerlediği bir sezondan bahsediyoruz. İşte öyle bir ortamda, Lorik Cana ve bir miktar para karşılığı Fernando Muslera, Lazio’dan transfer edildi. Kimi “Bu kadar paraya kaleci mi alınır?” diyor, kimi “Yabancı kontenjanı” diye homurdanıyordu. Ama Muslera geldiği andan itibaren takımın yalnızca filelerini değil, ruhunu da toparlamaya başladı.
Galatasaray tarihinde kaleciler her zaman kritik figürler olmuştur. Simoviç’in sezgileri, Mondragon’un karizması, Taffarel’in tekniği… Muslera hepsini tek potada eritmiş gibiydi. Soğukkanlıydı ama asla silik değil. Sakin görünürdü ama gerektiğinde hakeme en dik çıkan isim olurdu. Mütevazıydı ama yeri geldiğinde takımın ruhunu taşıyan oydu.
İstatistiklerle dolu bir kariyer onunki ama bu rakamlar onun karakterini anlatmaya yetmez. Çünkü Muslera’nın gerçek başarısı, bu kadar süre boyunca hiçbir polemiğe karışmadan, hiçbir tartışmanın tarafı olmadan, ama her zaman merkezde kalarak takımı taşıyabilmiş olmasıydı. Türk futbolunda rakip takım oyuncusuna saygı duymak neredeyse ayıp sayılırken, onu sadece Galatasaray taraftarı değil, tüm rakipler de başka bir yere koydu. Çünkü sahada sadece topu değil, davranışlarıyla da değerleri koruyan bir figürdü.
Bu saygının ardında sadece centilmenlik değil, elbette istikrar da var. Türk futbolunda gelip geçici yıldızlara alışığız. Üç yıl parlayıp kaybolanlar, bir sezonda efsane olup ardından unutulanlar… Ama Muslera 14 yıl boyunca hep oradaydı. Her sezonun parçası, her büyük maçın aktörüydü. Türk futbolunun kutuplaşmış ikliminde nadir rastlanan ortak değerlerden biri oldu.
Futbolda sadakat artık nostaljik bir sözcük gibi. Oyuncular için forma, bir aidiyet değil sadece bir kontrat maddesi. Kulüpler için oyuncularına vedanın artık bir zarafeti yok. Ama Nando Muslera, bu çağın tersine yürümeyi seçti. 14 yıl boyunca sadece kalede değil, Galatasaray’ın en karanlık dönemlerinde de ayaktaydı. Kulüp mali krizlerle boğuşurken, sportif çöküşler yaşarken, hoca kıyımı sezonlara yayılırken; o, duvar örmeye devam ediyordu.
Ancak futbol vefasızdır. En ağır sakatlıktan döndüğünde bile zirvede devam etmiş Muslera da bir gün o ıslıklarla yüzleşti. Yakın zamanda Galatasaray taraftarları onu da protesto etti. Birkaç hatalı pas, belki bir refleks kaybı ve bir anda yok sayılan yıllar. Galatasaray tribünlerinin Muslera’yı ıslıklaması, sadece bir oyuncunun değil, günümüz tüketim dünyasında, sadakat kavramının bile yıprandığını gösterdi. Ama o hiçbir şey demedi. Ne gazetelere demeç verdi, ne sosyal medya paylaşımı yaptı. Muslera’nın en büyük özelliği, hata yapmamak değil, her şeye rağmen sadık kalmaktı. Kimi kaptanlar takımın vitrini olur, o, takımın zemini oldu. Takım yenildiğinde basın önüne o çıktı, takım kazandığında geri çekildi. Çünkü onun gözünde kaptanlık; alkış değil sorumluluktu.
14 yıl boyunca değişmeyen tek şey, o kaledeki adamdı. Teknik direktörler değişti, başkanlar değişti, defans dörtlüsü defalarca yenilendi. Ama Muslera oradaydı. Her maç öncesi ısınmada, her derbinin geriliminde, her şampiyonluk kutlamasında... Artık olmayacak.

6629 lira daha Kategorisi için haberler

Üst üste iki gün iki altılı bularak Mayıs ayInı uğurladık. Önceki gün 1831 lira veren İstanbul altılısının ardından 4798 lira veren dünkü İzmir altılısını doğru tahmin ettik ve okuyucularımıza toplamda 6629 lira kazandırdık. Güle güle harcayın. Bugüne gelirsek eğer... İstanbul ikinci altılısında üçüncü ayaktaki Deniz Efeyi birinciliğe yakın görüyorum. Son dört yarışını kazanan bu safkanın kötü koşması halinde Soyluşah ile Altıntepe devreye girerler. Günün sürprzi olarak dördüncü ayaktaki Bummer Girlü tavsiye ederim.

Bırakın yatağınız birkaç saat daha dağınık kalsın Kategorisi için haberler

Sabahları güne nasıl başladığımız, günün geri kalanını büyük ölçüde etkiler. Kimimiz gözünü açar açmaz kendini mutfağa atar, kimimizse ilk iş olarak yatağını toplar. Özellikle düzeni sevenler için yatağı toplamak, günü “temiz bir sayfayla” açmanın simgesidir. Ancak ya bu küçük ama alışkanlık haline gelmiş davranış aslında o kadar da sağlıklı değilse?

Go home Mourinho! Kategorisi için haberler

Fenerbahçe bugün Konyaspor maçıyla sezonu kapatacak. Üst üste dördüncü sezon ligi ikinci sırada noktalayacak sarı-lacivertli takım. 2021-2022yi Trabzonsporun, son 3 sezonu ise Galatasarayın arkasında ikinci basamakta kapatıyorlar. İkincilik konusunda resmen uzmanlaşmış durumdalar!
Şampiyonluğu bilmem ama gelecek sezon ikinciliğin favorisi şimdiden belli yani. Bakalım bir şekilde yine ikinci olmayı becerebilecekler mi!
Sabrı fena halde taşan, rakiplerin şampiyonluk kutlamalarını izlemekten bıkan, geleceğe umutla bakmak ve artık ikinci değil, şampiyon olmak isteyen Fenerbahçeliler bugün maçtan önce yürüyüş düzenleyecek. Başkan Ali Koçtan eylül ayında değil, hemen olağanüstü genel kurul yapmasını isteyecek olan taraftarlar daha sonra maç için stada giriş yapacak. Taraftarların protestoları çok büyük olasılıkla statta da devam edecek...
Olağanüstü kongre isteyen taraftarlara kimse tek kelime laf edemez. Ancak örneğin ben bugün maça gitseydim hedefimdeki kişi Jose Mourinho olurdu. Üzerinde, "Go home Mourinho" yazan bir pankart yaptırır bir biçimde sokardım tribüne, öyle veya böyle...
Neden mi? Anlatayım...
Birincisi, tribünde böyle bir pankart açılması Mourinhoyu fena halde rahatsız eder.
İkincisi, İngiltereden ABDye, Çinden Brezilyaya kadar dünyanın her yerinde haber olur.
Üçüncüsü, tribünde bu veya benzeri bir pankart açılırsa Mourinhonun Fenerbahçede kalma şansı sıfırlanır.
Dördüncüsü ve en önemlisi ise Fenerbahçe belki de 15 milyon euro tazminat ödemeden Mourinhodan kurtulur...
Bakmayın siz Başkan Ali Koçun, "Mourinho ile devam edeceğiz" dediğine. Mourinho bugün maçtan sonra, "X kulüpten iyi bir teklif aldım, ayrılmak istiyorum" dese... Koç, Mourinhoyu alnından öper ve ertesi gün özel uçağıyla gönderir.
Çünkü Fenerbahçenin Mourinho gibi her anlamda yokuş aşağı yuvarlanan biriyle yola devam etmesi resmen deliliktir. Olmayacak duaya amin demektir. Sezonu başlamadan kaybetmektir...
Son günlerde medyada izliyorum, okuyorum. Sizin de mutlaka dikkatinizi çekmiştir.
"Fenerbahçenin Mourinho ile devam etmesi gerekir" diyenlerin bir ortak paydası var. Evet bildiniz, bu kişilerin hiçbiri Fenerbahçeli değil! Kimi Galatasaraylı, kimi Beşiktaşlı, kimisi de tarafsızlık rolü yapıyor...
Mourinhonun Fenerbahçeden önce çalıştığı son dört kulübe bakın... Chelsea, Manchester United, Tottenham ve Romada sezon ortasında gönderilmişti. Fenerbahçede kalması halinde devre arasını bile göremeyebilir.
Çünkü Mourinho, Fenerbahçeliler için umut olmaktan çıktı, probleme dönüştü. Oynattığı futbol ikinci sınıf. Keyifsiz, heyecansız ve korkak! Defansif karakterli, dağınık ve kaotik bir futbol oynatıyor. Kimseye hayal kurduramıyor, asla umut vermiyor.
Koca sezon bitti, Fenerbahçenin gümbür gümbür futbol oynadığı kaç tane maç sayabilirsiniz? Beş derbiye çıktı, dördünü kaybetti, biri de berabere bitti. Galatasaraya Kadıköyde iki defa yenildi. Her anlamda çok kötü bir sezon geçiren Beşiktaşa iki maçta da mağlup oldu.
Yetmedi, haftalar önce ligden düşen Hatayspordan dört yedi! Hatay maçında kaleye Ertuğrulu koyması ve Mert Müldürün 38. dakikada gördüğü kırmızı karttan sonra, o dakikada 1-0 önde olmalarına rağmen 39 yaşındaki Dzekoyu oyundan almaması hiç de masum değildi. Zaten bu maçtan sonra Mourinho benim için tamamen bitti.
Belli ki Chelsea, Manchester United, Tottenham ve Romada yaptığı gibi tazminatını alarak gitmek istiyor beyfendi! Fakat 15 milyon euro bu, gazoz kapağı değil ki..
Sevgili Mourinho, hiçbir şey vermediğin ve 10 milyon eurosunu aldığın Fenerbahçeye bir iyilik yapmak istiyorsan hemen bugün istifa edersin. Herkes bir rahat nefes alır, sonra da nereye istersen, oraya gidersin... Ne dersin!

Çok yaşa Milliyet Kategorisi için haberler

Küçük bir kasabada, henüz üniversite eğitimini tamamlamış tek bir ferdin bile bulunmadığı hanelere, gazetelerin düzenli girdiği zamanlar oldu. Bugün inanması güç geliyor.

Trump’a tanınan mühlet Kategorisi için haberler

ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Thomas Barrack, İngiltere ve Fransa arasındaki gizli Sykes-Picot anlaşması ile Batı’nın barış için değil, emperyal kazanç için bölgeyi böldüğünü söylemiş, “Bunu bir daha yapmayacağız” demişti. Büyükelçi’nin sosyal medyadaki bu paylaşımı, Türkiye’de Suriye Devlet Başkanı Ahmet El Şara ile görüşmesinden hemen sonra yapması, ABD’nin Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine bir tür teminat sayılarak medyada sevinçle karşılanmıştı.

Son dakika haberler

En güncel ve en doğru, tarafsız haberin merkezi.