Bu satırlar yazılırken ABD ve Rusya Devlet Başkanları Anchorage’ta henüz görüşmemişti. Görüşmeden nasıl bir sonuç çıktığını da bilmiyorduk. Elimizde sadece liderlerin görüşmeye dair beklentilerini anlattığı açıklamaları ve olası önerilerine dair spekülasyonlar vardı.
Güçlü bir orta sınıf yoksa kültür ve sanat gelişmez, demokrasi kök salmaz…
Türk futbol tarihinin en çılgın sezonuna “merhaba” dedik.
Transferlere harcanan astronomik paralar kısa vadede taraftarı memnun edecek gibi görünse de, önümüzdeki 5 yıllık süreçte kulüplerin mali bağımsızlığını ve rekabet gücünü sıfırlayacak büyük bir tehlikeye yol açabilir.
Gözler o denli kararmış ki, şampiyonluk dışındaki olasılıklar gerçekleştiğinde, gelecek yıla dair plan dahi yapamayacaklarının farkında değiller.
Dolayısıyla dört büyüklerden üçü, şimdiden felaket senaryosunun aktörleri olmaya adaylar. Bu gerçekten kaçış yok.Madem ezeli rekabetteki takımlardan söz ettik, biraz açalım.
Galatasaray’ın sadece Victor Osimhen için harcadığı para, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor’un bu sezon transfere verdiklerinin toplamından fazla.Son üç yılın şampiyonuna en yakın rakip Fenerbahçe. Sarı-lacivertli kulüp açısından değil ama, Başkan Ali Koç’un “ya hep ya hiç” sezonu olacağı kesin. İpi göğüslerse ne âlâ. Ya ikincisi olursa? Kimse felaket tellallığı demesin; zaten bozuk olan gelir-gider dengesi uçuruma dönüşür ve kulüp maaş ödeyemeyecek noktaya gelebilir.
Madalyonun diğer tarafına bakalım. Galatasaray bunca yatırıma karşın şampiyon olamazsa? Çeyrek asrın en ciddi ekonomik kriziyle karşı karşı kalabilir. Sonuçları 7 büyüklüğündeki bir deprem kadar yıkıcı olabilir.
TFF suç ortağıdır
Trabzonspor ve Beşiktaş’ın taraftarına sundukları tablo, rakipleri kadar risk içermiyor. Beklentiler daha düşük. İkisi de finansal açıdan sürdürülebilir politikaların farkına vardı nihayet. Giderek açılan makasın taraftarın gönlünü hoş tutacak transferler ve karşılığı olmayan harcamalarla kapanmayacağını anladılar. Maya tutarsa, piyango. Tutmazsa, niyet seneye.
Ekonomiden konuşunca yüzü asılan bir toplumu transferde dönen yüz milyonlarca euronun hesabıyla ve rakamlarla çileden çıkarmak istemem.
Lakin; yabancı çöplüğüne döndü ligimiz. Menajer tuzaklarıyla dolu her köşe. Kulüpler üçe aldıklarını bire satamıyorlar. Kimi zaman yüksek maaşlarından kurtulmak için bedelsiz gönderiyorlar.Futbol Federasyonu’nun açıkladığı ve kulüplerin uymak zorunda oldukları 2025-26 sezonu harcama limitleriyle, transfer havuzuna akıtılan parayı karşılaştırmaya kalkmayın sakın. Problemi çözemezsiniz. Körler sağırlar birbirini ağırlar.
Kulüplerin oyuncağı haline gelmiş, finansal fair play kriterlerini uygulamaktan korkan, üç günde bir talimat değiştiren, dün söylediğini bugün inkar eden bir federasyon, göz göre göre yaklaşan krizi önleyebilir mi? Vizyonu yetmez.
Günün özeti; “Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete.”
Bu yıl 1-17 Ağustos tarihleri arasında dördüncüsü düzenlenen İstanbul Festivali’ni düzenleyenlerin sosyal medya ekibi güzel bir işe imza attı.
Galatasaray’dan aynı tarife... Cim-Bom, Gaziantep’ten sonra Fatih Karagümrük engelini de 3-0 geçti ve ikide 2 yaptı. 10’da Barış Alper Yılmaz’ın harika golü geldi. Torreira’nın uzun pasında Doh’a pres yapıp topu kazanan sarı-kırmızı futbolcu, güç, hız ve bitiriciliğini kullanarak harika bir gole imza attı. 24’te VAR kontrolü sonrası Doh’un Sanchez’a yaptığı harekete kırmızı kart çıktı. Böylece Karagümrüklü oyuncu, hem gole katkısı(!) hem de takımını 10 kişi bırakmasıyla Cim-Bom’a ekstra katkı sağladı.
33’te Lemina kaçırdı. 40’ta ise Sallai’nin füzesi kaleyi bulmadı. 42’deki karambolde Abdülkerim’in ağlara doğru giden topu, takım arkadaşı Barış’a çarptı. 47’de Lemina’nın vuruşu çizgiden çıkarıldı. 60’da Tigao yakın mesafede Günay’a takıldı. 70’te Osimhen 72’de Barış, Grbic’i geçemedi. 74’te Barış’ın ortasında Fatih kendi kalesine attı. 87’de Torreira baskı ile topu kazandı, Icardi’nin golünde topu hediye etti.
Rakibin kim olursa olsun küçümsersen sorun yaşarsın... Karagümrük 23. dakikada 10 kişi kaldı. Galatasaray’ın bu yıldızlardan kurulu kadrosunun daha göze hoş, pozisyonlu futbol oynaması gerekirdi. Tribünlere 45 bin taraftar gelmiş... Takımına her türlü desteği veriyor. O zaman sahadaki topçuların da biraz vites yükseltmesi gerekir.
Yunus’un en ufak bir katkısı yok. Sane daha alışma döneminde... İki futbolcu gününde olmayınca, hatalar yapınca Galatasaray’ın da hücumdaki ahengi bozuluyor. Bir kere ister istemez kabul etmemiz lazım... Sane korner atar, ölü topların başına gider ama Mertens’in yaptığını yapamaz... Zaten yapamıyor da...
Hücum çok savruk... Karagümrük 10 kişiyle neredeyse 1-1 beraberliği buluyordu. Günay kalede devleşmese belki de sorun yaşanacaktı. Aynı şekilde Torreira, Lemina ve Sara’nın daha fazlasını yapması lazım. Orta saha bir takımın beyni... Bu saydığımız futbolcuların hepsi de kaliteli oyuncular... O zaman performanslarını biraz daha artıracaklar...
Zaniolo 75. dakikada oyuna giriyor... O mevkide sallanan bir Yunus var... Okan hoca neden son 15 dakikayı bekledi anlayamadım. Zaniolo’yu göndermek de istemiyor o zaman Yunus’a verdiği şans kadar ona da şans vermesi lazım...
Hep söylüyorum, Galatasaray’ın dengi Karagümrük değil... Karagümrük’ü kutlamak lazım... Defansta kapanmadı, gücü yettiği kadar gol aradı. Hem de üç forvet... Bu kolay bir iş değil... Nitekim oyun sıkıştığı zaman Osimhen, İcardi, Jakobs, Kaan Ayhan değişiklikleri bir anda goller getirdi. Icardi aylar sonra ilk golünü attı, Galatasaray’a da sıkıntı yaşadığı bir maçta rahat bir skorla üç puanı kazandırdı.
Barış Alper’i alkışlamak lazım. Adama “santrfor” diyorlar, en ileride oynuyor... “Kanat oyna” diyorlar, oynuyor... “Bek oyna” diyorlar, oynuyor. İki haftadır Osimhen ile Icardi’nin olmadığı maçlarda resmen yıldızlaştı. Geçen hafta iki gol attı, bir asist yaptı. Dün gece attığı golde ise resmen stoperin başını döndürdü, söke söke topu aldı ve filelere gönderdi. Bu tempo, bu fizik alkışlanır... Hani diyorlar ya Barış’a 40 milyon, 50 milyon euro veriyorlar... Allah muhafaza yönetim veya Okan hoca Barış’ı göndermeye kalksa inanın Galatasaray çok sıkıntı çeker. Ben kesinlikle gönderilmeyeceğinden eminim.
Sonuçta, bu alınan galibiyet tabiki moral kazandırıyor. İki haftadır rakiplerine üçer gol atıyorsun. Ama futbol çıtasını daha yukarı çıkarman lazım...
İzmir altılısının beşinci ayağında üst üste üç birincilik elde eden Dilan Kızın bir kez daha finişi önde geçmesini bekliyorum... Bu safkanın istenilen yarışını yapmaması halinde Rüzgar Barış devreye girebilir. Günün sürprizi olarak son ayaktaki Bocceyi öneririm. Herkese bol şanslı bir gün diliyorum.
Siyaset çok sıcak… Ortam çok gergin… İstifalar, katılımlar gibi ivmesi artan gelişmeler birbiri ardına geliyor, açıklamalarda sarf edilen keskin sözlerle yüksek tansiyon hiç düşmüyor… Bu anlamda beklenti de pek umut verici değil. Hatta mevcut ve olası gelişmelerden kaynaklı siyasette epey fluluklar içeren bir manzara söz konusu… Özellikle de son istifalarla yeni bir tartışmanın odağı haline gelen ana muhalefet partisi CHP ufkunda… Adli soruşturma-kovuşturmalar geçiren ve tepkisini sokaklara taşıyan CHP içindeki koltuk çekişmesine odaklı dalgalanmalar hiç bitmiyor zira… Cumhurbaşkanı adaylığı tartışmalarına ilave 38’inci Kurultay’la ilgili mahkemeye taşınan şaibe iddiaları ve eylüle ertelenen davada çıkacak karara göre olasılıklar üzerinden süren CHP’nin bir numaralı koltuğuna dönük farklı öngörüler var malum… Aynı CHP’de bir yandan da 39’uncu Olağan Kurultay çalışmaları devam ediyor, takvim işliyor. İlçe kongrelerinde delege seçimleri başladı kasım ayına kadarda ilçe ve il kongreleri tamamlanmış olacak… Delege yapısı, demografisi hepten yenilenecek… Bu da şu andaki parti içi güç dengeleri ya da dinamikleri değişecek demek… En başta mevcut delege üzerinde hâlâ ağırlığı olan önceki genel Başkan Kılıçdaroğlu aleyhine… Bunlar da CHP’nin ortaya koyduğu Türk siyaset tarihinde alışık olmadığımız, bilmediğimiz örnekler elbette...
Yaz ayları yavaş yavaş sona geliyor. Dua Lipa yeni sahil tarzıyla yeni bir trend yaratacak mı sorusu akıllarda.