TBMM’deki gerilimli oturumlar, kavga ve yumruklar siyasette vaka-ı adiye bir durum. Siyasetçi, tahammülsüz, eleştiriye gelmiyor, çok çabuk coşkuya kapılıyor ve aklından çok duygularını, ön yargılarını kullanıyor. Buna bir de “lidere tam biat” ve kendini gösterme eklenince pusula hepten şaşıyor. Görüşülen konu ne olursa olsun, iktidar ve muhalefet vekilleri arasında tansiyon hep dorukta. Kürsüdeki hatip konuşmaya çalışıyor, birbirlerinin yakalarına yapışan beyaz gömlekli, kravatlı koca koca adamlar, sokak kabadayılarını kıskandıran bir jargonla racon kesiyor. Sadece anında konsensüs, görüş birliği sağladıkları kendi özlük hakları hariç elbette… Şimdilerde ise bu yüksek tansiyon örnekleri Meclis dışında sokaklarda da görülüyor… Ama bu da vekiller arası değil daha çok vekillerin kendilerini toplumdan farklı, ayrıcalıklı hissetmelerinden, görmelerinden kaynaklanıyor. Dur diyen görevli polis memurunu kaale almama, mukavemet, kendisini seçen vatandaşların uyması için çıkarttıkları trafik dahil yasaları takmama, yaptırımdan muaf olma talebi, ya da Bodrum veya başka sahil yörelerinde bile çakarlı araçlarla dolaşıp, her daim geçiş üstünlüğü, vatandaş yaparsa ceza göreceği her şeyi yapma hakkı gibi… Ekranlara da yansıyan, kamuoyunun tepkisine ve büyük tartışmalara neden olan bu tip görüntüler üzerine olayın kahramanı vekilden gelen açıklamalar da vatandaşın sinir uçlarına dokunan cinsten: