Günümüzde aile dediğimizde akla ilk gelen şey, kan bağıdır. Anne, baba, çocuklar. Bu yapı, o kadar içimize işlemiş ki başka bir olasılığı düşünmek bile bize garip gelir. Oysa bilim, yine tüm ezberlerimizi bozacak bir gerçeği gün yüzüne çıkardı: İnsanlık tarihi boyunca aile, sadece genlerle değil paylaşılan ekmek, aynı çatı, hatta aynı mezar ile kurulmuş.Günümüzde aile dediğimizde akla ilk gelen şey, kan bağıdır. Anne, baba, çocuklar. Bu yapı, o kadar içimize işlemiş ki başka bir olasılığı düşünmek bile bize garip gelir. Oysa bilim, yine tüm ezberlerimizi bozacak bir gerçeği gün yüzüne çıkardı: İnsanlık tarihi boyunca aile, sadece genlerle değil paylaşılan ekmek, aynı çatı, hatta aynı mezar ile kurulmuş.Neolitik Anadolu’da, yani 8 bin 500 yıl önce, insanlar ölülerini evlerinin içine gömüyordu. Bugün bize tuhaf gelen bu gelenek, aslında onların aile kavramına dair önemli bir ipucu veriyor. Genetik analizlere göre aynı eve gömülenlerin yalnızca bir kısmı biyolojik olarak akrabaydı. Geri kalanlar ise kan bağı olmayan ama hayatı paylaşan insanlar. Yani aile, sadece DNA değil; bir aradalık, dayanışma ve sosyal bağ demekti.