İstanbulda üçüncü ayaktaki Aman Duloyu birinciliğe yakın görüyorum. İstikrarlı koşularını izlediğimiz bu safkanın kötü koşması halinde Gözpınarı ve Kalbimdesin devreye girerler. Günün sürprizi olarak ikinci ayaktaki True Blueyi tavsiye ederim. Herkese bol şanslı bir gün diliyorum.
Türkiye’de “One minute” deyince herkesin aklına Ocak 2009’da Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı Peres ve moderatör David Ignatius ile yaşanan tartışma gelir.
İspanya maçında 6 yiyen de bu Türkiye idi, Bulgaristan karşısında 6 atan da... İki karşılaşmanın da kalesinde Uğurcan Çakır vardı. İkisinde de tribündeki kaleci Berke Özerdi.
2025 yılı Türk sporu açısından başarılarla dolu... Filede, potada ve ardından da çim sahada mücadele eden milli takımlarımızla gurur duyduk, ülkemiz insanını ayağa kaldırdılar.
A Milli Futbol Takımımız, Bulgaristan’a deplasmanda yarım düzine gol atmıştı. Önceki gün de Gürcistan’ı dört golle devirdik, play-off’a kaldık, kalacağız...
Niye mi? UEFA’nın aksine FIFA turnuvalarında ve elemelerinde ikili değil, genel averaja bakılıyor da ondan. Önümüzde Bulgaristan’la içeride, İspanya ile deplasmanda maçlarımız var. Millilerimiz bu iki maçtan bir puan çıkardıkları takdirde play-off’u garantileyeceğiz. Hadi İspanya’ya yine kaybettik diyelim, Bulgaristan’dan bırakın bir puan almayı, evine eli boş gönderecek bir ekibe sahibiz. Alkışlar futbolcularımıza, aslanlar gibi iki maçta da müthiş bir mücadele ortaya koydular, helal olsun.
İşte Vincenzo Montella, o artık bizden biri, yabancı değil... İlk 11 tercihleri, oyuncu hamleleri, oyun sistemi pekiyi, dersini de iyi çalışıyor. Eee bir de Montella, Adana’da vergi rekortmeni, kazandığı parayı birileri gibi ülkesine götürmüyor, ekonomimize müthiş katkılar sağlıyor, daha ne olsun?
Gazze konusunda “Trump Show” bittiama sonuçları uzun zaman devam edecek.
Geçen hafta Sapanca’da düzenlenen “Yarının belirsizliğinde bugünü kazanmak” başlıklı bir zirveye katıldım. Konu malum: Dünyada son dönemde artan belirsizlik ve bu belirsizlik karşısında yapılması gerekenler. Bu mesele sadece bize özgü değil; eminim aynı saatlerde Jakarta’dan Londra’ya, Johannesburg’dan Riga’ya kadar pek çok yerde benzer toplantılar yapılıyor, çareler aranıyordu.
Önceki gün ön izlemesiyle Frieze London ve Frieze Masters açıldı.
Hayır, bu bir meydan savaşı hazırlığı değil..
Eğitim sistemimizle ilgili tartışmaların ve yeni önerilerin yoğunlaştığı bir dönemdeyiz. Biraz geri çekilip ülkemizin en önemli mütefekkirlerinden birisi olan Alev Alatlı’ya kulak verme zamanı. Alev Alatlı, hem bir entelektüel hem de Kapadokya Üniversitesi’ni kurup hayata geçiren bir uygulamacı olarak Türkiye’de eğitimin nasıl olması gerektiği ile ilgili önemli yaklaşımlar geliştirdi. Alatlı’nın bu bağlamda yaklaşımı aslında asıl sorunlarımıza işaret ediyor. Kadim geleneğimizde dile getirildiği gibi asıllar yerine getirilirse füruat ona tabi olur. Yani, temeller (asıl) doğru atılırsa, ayrıntılar (füruat) kendiliğinden o temellere uygun hale gelir. Bu nedenle burada Alatlı’nın eğitimle ilgili asıllara yönelik yaklaşımını, Alatlı’nın eğitimin nasıl olması gerektiği ile ilgili oldukça kapsamlı ve hacimli bir raporu olan ‘İSO Çalıştayı Sonuç Raporu’ (Alatlı, 2016)’na dayalı olarak ele alacağız.