Diyarbakırlı Tahsin Kategorisi için haberler
Diyarbakırlı Tahsin kimi zaman Haliç’te demirli bir gemiyi resmeder, kimi zaman ise boğazda süzülen bir yelkenliyi... Resimleri, göğe doğru yükselen bir martı çığlığı gibi, zamansız ve unutulmaz.
Diyarbakırlı Tahsin kimi zaman Haliç’te demirli bir gemiyi resmeder, kimi zaman ise boğazda süzülen bir yelkenliyi... Resimleri, göğe doğru yükselen bir martı çığlığı gibi, zamansız ve unutulmaz.
Yer ve tarih bilmiyorum... O yüzden bu bir iddia yazısı...
Acun Ilıcalı istifa etmeden önce yaşanmış...
Ben Samandıra diye duydum. Ama olmayabilir...
Çok da önemli değil.
Mourinho ile bir toplantı yapılıyor. Geçen sezon ve gelecek sezon değerlendirmesi.
Aslında sıkıntılı bir toplantı. Ilıcalı artık Mourinho’yu istemediğini açıkça belli ediyor. Ve Portekizli hoca da bunun farkında. Eski dostlar arasında akımı yüksek şiddetli bir elektrik var.
Ilıcalı diyor ki, “Hocam çok defansif oynatıyorsun. Fenerbahçe’ye bu gitmiyor. Fenerbahçe ofansif oynar. Bizim futbolumuz budur.”
Aslında bunları söylerken kafasında yeni sezonda Mourinho yok. Hatta bir iddia bazı hocalarla da görüştüğü şeklinde. Tabii bunlar da Mou’nun kulağına gidiyor.
Mourinho bu sözlere normal olarak çok kızıyor. Hatta toplantıya hazırlıklı geliyor.
Ilıcalı’ya ya sözle bir şeyler anlatıyor ya da daha önce yazdığı bir kağıdı uzatıyor...
Ben kağıt olarak duydum. Ve orada Mourinho’nun Ilıcalı’nın istemediği, sevmediği futbol tarzı ile Avrupa’da yakaladığı başarılarının bir listesi var.
Ve toplantı orada bitiyor. Bu toplantı kilit toplantı.
Acun Ilıcalı bu konuda tabii ki başkanla görüşüyor. Ancak başkan da Mourinho’nun kalması için ısrarcı...
Sonra da istifa ediyor. Ancak istifa etmeden önce ihale üzerine kalmasın diye hazırlıklarını da yapıyor. Ve sonra kararını açıklıyor.
Acun Ilıcalı çok eski arkadaşım. Muhabirlik günlerimizde çok birlikte çalıştık. Sonra bir kere karşılaştık. Almanya’da bir maçta yan tribünde gördüm. O da beni gördü. Ve o tribünü atlayıp yanıma geldi, selamlaştık. Konuştuk. Hatta o gün hala Galatasaray’ın başında olan Hamza hoca da vardı. Acun konumunda bir başkası olsa hayatta o tribünü atlayıp bir gazetecinin yanına gelmez. Yani müthiş bir dosttur.
Ancak şu var; yöneticilikte olmadı. İşinde muazzam başarılı ancak yöneticilikte çokta başarılı değil.
Çünkü yöneticilik zor iştir. Çok başka bir olaydır.
Her şeye karışmayacaksın. Kendi başına işler yapmayacaksın.
Örneğin hocaya istemeden Talisca’yı getirmeyeceksin.
Ya da sezon başında Osimhen teklifini araştırmadan elinin tersi ile itmeyeceksin. Mourinho gibi bir hocaya bir yıl daha tahammül edeceksin. Bu adam oyun tarzı ile yargılanır mı? Tabii ki eleştirilerin olacak. Ama “Böyle oynama, böyle oyna” denir mi? Üstelik Ilıcalı, Hull’a hocalık konusunda son derece yetersiz birisi olan Şota’yı getirmişken... Mourinho’yu yargılaması kusura bakmayın ama bana tuhaf geldi.
Yani ikisi birden artık bir çatı altında olmazdı. Birinin gitmesi gerekiyordu. Acun Ilıcalı gitti.
Olay kısaca budur...
Bu sıralar sadece cumartesi günleri dersimiz var. Önceleri haftada iki gündü. Dünyanın en şanslı öğrencileri olduğumuz için, derse günün istediğimiz saatinde katılabiliyoruz. Tek bir hocamız var: Mimar Dr. M. Sinan Genim.
Biliyorsunuz, bir şeyler kötü gitmeye başlayınca benim gibi “bardağın yarısı boş insanları” kötümserliklerini bir referans noktasına dayandırarak ölçme dürtüsüyle baş edemez. Bu bazen ülkeler olur, bazen de ürünler veya firmalar. The Economist dergisinde geçtiğimiz hafta çıkan bir yazıyı okurken de bu realite aklıma geldi. “Tim Cook Apple’ın Nokia’nın yoluna girmesini engelleyebilir mi?” başlıklı yazıyı benim zihnimin “Apple Nokia olur mu?” diye çevirmesi bununla doğrudan ilgili.2012 yılından bu yana teknoloji ile
Bir, uluslararası ortamda “gerçek”, “etik”, “hukuk”, “kural” gibi kavramların geçerli olmadığı bir alacakaranlık kuşağına hapsolduk.
Sosyal medya fenomeni Danla Bilic, şimdiye kadar yaptırdığı estetikler için ne kadar para harcadığını ilk kez açıklamış:
DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası’nın geçtiğimiz günlerde İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ve İzmir halkına karşı neler yaptığı, nasıl eziyet etmeye çalıştığı hala gündemde.
David ve Victoria Beckham spor, moda, müzik alanlarındaki başarılarının yanı sıra her zaman uyumlu görünen, kameralara alışık çocuklarıyla mükemmel bir aile imajı da yarattılar. Peki, ama şimdi bu imaj bozuluyor mu?
Marmara Denizi Restorasyon Yol Haritası başlıklı rapor atık suların sadece yüzde 4.9’unun ileri ve biyolojik arıtma işleminden geçtikten sonra Marmara’ya deşarj edildiğini gösteriyor
Oyun, bir çocuğun duygularını keşfettiği, başkalarıyla ilişki kurduğu en önemli öğrenme alanı. Zamanın hızında çocuklarla oyun oynamak pek çoğumuz için zor gelebiliyor. 11 Haziran Dünya Oyun Günü, içimizde saklı duran oyuncu ebeveyni hatırlamamız için bir vesile oluyor